ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
smooth criminal
-
sarkinin sozleri kemalettin tugcu tarafindan turkceye de cevrilmistir.. ustadin 'hunhar suclu' adli eserinden aynen aktariyorum:
pencereye yanastigi vakit
bir de ne gorsundu
cresendoya kesmisti ortalik
kizcagizin evine girmis
halida kan lekeleri falan
anlatilir gibi degil yani
yavrucak masanin altina saklanmis
caresiz bir haldeymis
usuyormus ayaciklari
oradan yatakodasina seyirtmis
sonu gelmismis minik yavrunun
ayse iyi misin evladim
ayse iyi misin
iyi misin ayse
ayse iyi misin
evladim iyi misin
iyi misin ayse
ayse iyi misin
iyi misin ayse
sana diyorum ayse
iyi misin
ayse iyi misin
iyi misin ayse
ayse iyi misin
ayse konusur musun lutfen
bir isaret var pencerede
bagirttirmis seni herhalde
ayseeee!
kizcagizin evine girmis
halida kan lekeleri falan
anlatilir gibi degil yani
seyirtmissin yatakodasina
ne fayda
vaden yetmis aysecik
ayse iyi misin
cocugum iyi misin
ayse iyi misin
iyi misin
hunhar bir suclunun
saldirisina ugradin
avluya gelmisler
gunlerden pazarmis
ne kara bir gun, yazik
suni teneffus mu dersin
usuldan kalp atislari mi
kar etmemis
ahh ayse ah
ayse iyi misin
evladim ayse iyi misin
iyi misin ayse
ayse iyi misin
ayse konusur musun lutfen
iyi misin
ayse iyi misin
cocugum iyi misin
iyi misin ayse
ayse iyi misin
iyi misin ayse
hunhar suclu
vurdu seni
tamam, tantana yaratmayin
toplanmayin lan dagilin
iyi misin aysecik
gulec yuzlu cocuk
iyi misin
ayse iyi misin
sting'in serdar ortaç'tan çalıntı klibi
-
sting'in bu suçlamaya karşı yaptığı savunma şu şekilde olmuştur:
-topu topu 7 çeşit kamerayla kaç farklı klip çekilebilir ki?
yıldız tilbe
-
hiç unutmuyorum, bir keresinde "aşık olduğum adamın evine yakın bi otel tuttum, orda kaldım, o gece bissürü şarkı yazdım o otel odasında..." demişti.
kendisi güzel, kafası güzel, yüreği güzel kadındır.
damardır, ağırdır, zordur.
rahat bırakın lan bu kadını! ne diyosa doğrudur, türkiye'nin en güzel kadınıdır.
astımım var deyip duman konserine gelmeyen kız
-
vejetaryen olup kurban konserine gitmeyen kızın kankasıdır.
ahmet kural
-
lan arkadaş millet iş görüşmesi için geldiği şehirde direkt sanat camiyasıyla temasa geçiyor, kavga ediyor, saman ye doymazsan beni ye tarzı tartışmalara giriyor. bize de düşe düşe saat satan zenciler düşüyor. oğlum bu hayata bir sıfır yenik başlamışız ötesi yok.
son feci bisiklet
-
sincapa fısıldayan soliste sahip müzik grubu.
gruptaki fecilik buradan geliyor olsa gerek. kız düşürcem diye bu kafar detaylı çalışmaya gerek yok lan. öyle marjinalliğin amk.
bütün parçaların güzel olduğu albümler
-
levent yüksel-med cezir yıl 1993
ezhel'in tayyip erdoğan'a diss atması
-
şimdiden #freeezhel diyorum.
hasan ali toptaş
-
müthiş bir bahanenin arkasına saklanarak, tacizciliğini masumane kılmaya çalışan yazar.
bilmiyormuş. hadi ya? kitaplarında uzun uzun çözümlemeler yapan bir yazar, faillik eyleminin sonuçlarını, tacizin nerede başladığını, kişinin bedensel bütünlüğünü ihlâl etmenin sonucunu bilmiyor. çok enteresan gerçekten.
eğer bu açıklama şahıs ifşa olmadan önce yapılmış olsaydı en azından samimi bir şekilde pişman olduğu düşünülebilirdi. ama ifşa olduktan sonra üstelik okuyan herkesi aptal yerine koyan bir üslupla yapıldı.
açıkçası hayal kırıklığı benim için. zira kendisi okuduğum ve beğendiğim bir yazardı. ama kimsenin iyi yazarlığı, insanların bedensel ve psikolojik dokunulmazlığından önemli değil.
sen de adının sonuna bir t koyabilirsin hasan.
doların bir küsur lira olduğu dönemden anılar
-
dershaneye ilk gittiğim yıl 2007 yılıydı o zamanlar. 1 tl harçlığım vardı. gidiş dönüş otobüs ücreti, 1 adet link ve yarım tost alabiliyordum. link almadığım günlerde 1 saat pes veya wwe oynayabiliyordum. şu an bunları 15 20 tl ye yapabilir miyim bilmiyorum.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
-
16. yüzyılın başlarındayız… kilise’nin en güçlü olduğu zaman, gak diyene engizisyon, guk diyene aforoz... bütün dünya papa’nın parmağında oynuyor.
o dönem vatikan’ın resim ve boyama işlerinin önemli bir kısmını yapan bir isim var, çok yetenekli ressam ve mimar (bkz: raffaello sanzio). eserlerini görürseniz farkedersiniz ki inanılmaz insanüstü bir yeteneği var, resimleri masal gibidir. ama kendisi tam bir papa yalakası, güç sevdalısı… anlayacağınız adam döneminin (bkz: orhan gencabay)’ı. neyse dönemin papası takmış sistine şapeli’nin tavanını boyatacak. 2.julius astığı astık kestiği kestik otoriter bir papa;
https://en.wikipedia.org/wiki/pope_julius_ii
bu şapelin tavanının boyanma işi ilk önce raffaello’ya gidiyor ama malum yandaş raffaello’nun işi başından aşkın olduğu için üzülerek bu işi kabul edemiyor ama arkadaşı (bkz: michelangelo)’ya referans oluyor. mayk (kendisine bundan sonra mayk diyeceğim) başta biraz mırın kırın etse de (kendisini bir ressam değil bir heykeltraş olarak görüyor) bu kadar güçlü bir papa’ya çok da atar yapmaya yememiş olacak ki; işi istemeye istemeye kabul etmek zorunda kalıyor.
neyse efendim bu mayk da tıpkı dönemdaşı leo gibi geceleri kadavra çalsın, adam kessin kasları incelesin, böyle bir manyak yanı var anatomi öğrenmek için bunu biliyoruz. yeri gelmişken merak edenler için;
https://tr.wikipedia.org/wiki/michelangelo
tavandaki meşhur boyama kabaca incilde anlatıldığı biçmi ile insanlığın yaratılışından günümüze geçen hikayeyi ve kritik noktaları gösteren freskler bütünü. merak eden okusun araştırsın işte benim derdim onu anlatmak değil;
https://tr.wikipedia.org/wiki/sistina_şapeli
https://tr.wikipedia.org/…iki/sistina_şapeli_tavanı
neyse efendim mayk sallana sallana 4 senede ha bugün bitircem papacım, ha yarın bitiriyorum papacım diye diye şapelin boyamasını zorla bitiriyor. hatta son son papa buna sert yapmaya başlayınca döt korkusuna hızlanıyor. klasik zeki ama tembel adam işte. şapelin boyaması bitince herkes ama herkes bayılıyor alkış kıyamet, tebrikler eşek yüküyle para vs. vs.
yüzyıllar boyu… yüzyıllar boyu… kimse bir bok anlamadan ne güzel tavan ne güzel tavan diye diye sığır gibi izliyor koca insanlık. gel zaman git zaman insanoğlunun tıp bilgisi gelişiyor, modern görüntüleme teknikleri gelişiyor ve biz insanlık olarak kocaman bir hassiktir çekiyoruz.
şapeli'ni tavanında tam merkez noktada hikayenin başlangıcını anlatır adem'in yaratılışı freskinde adem'in elini uzattığı tanrıyı gösteren kısmın insan beyninin mükemmel bir kesiti olduğu ortaya çıkıyor...
görsel
görsel
yani mayk tanrı kavramının esasen insan beyninin bir ürünü olduğunu ve insanın tanrıyla kurduğu ilişkinin aslında kendi beyniyle kurduğu bir ilişki olduğunu ifade etmiş. yani fresk aslında adem'in değil tanrı'nın yaratılışı. yani adam bu mesajı dünyanın en karanlık döneminde, kilisenin en güçlü olduğu dönemde kilisenin kalbine kazımış, üstelik de bunun karşılığında kilisede eşek yüküyle para ve itibar kazanmış. yani adam (bkz: nietzsche)'den yaklaşık 350 sene önce tanrı'yı öldürmüş ama koskoca insanlık mevzuyu anlamamış.
ayrıca michelangelo buonarroti'nin daha 16. yüzyılın başlarında insan beynini oldukça güzel bir şekilde inceleyip doğru bir şekilde yansıtabilmesi de yaptığı sanatın yanında olağanüstü başka bir nitelik taşımakta...
baktığınız zaman raffaello sanzio'nun vatikan'da en az bu kadar güzel onlarca eseri vardır ancak arkalarında hikayeleri yoktur. eserleri şaheser yapan şey yapanın yeteneği, estetik niteliği kadar ardındaki hikayedir, sanatçıları büyük isimler yapan şey eserlerinin niteliğinden ziyade duruşlarıdır. bu da size girsin sezen abla, orhan baba…
tarkan
-
çok iyi insandır. tanıdığım bir abi yıllar önce turne ve festivallerde sahnesini kuran işçilerdendi. anlattığına göre bir gün yemek saatinde kontrol etmeye gelmiş çalışmaları. (tabi tabldotunu alan işçiler ya gazete seriyor yere yerde yiyor ya da kolonun vs üzerine koyup yiyor) işçilerin yemeklerini yerde yediklerini görünce çok sinirlenmiş nasıl benim için emek veren insanlara yerlerde yemek yedirirsiniz diye çalışmaları koordine eden kişiyi paylamış baya. sonrasında konvoyuna fazladan bir tır eklenmiş masa ve sandalyeler için. hatırlıyorum o işte çalıştığı zamanda maaşı da oldukça iyiydi abinin. tarkan'ın çalışanına saygısı ve vefası vardır, sanatı bir yana sırf bu yüzden gözümde en değerli sanatçılardandır.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
-
tarihin en popüler bilgisayar oyunu olan solitaire’i, çoğumuz ofiste zaman geçirmek için oynamış olsak da microsoft’un bu oyunu, windows’un içine koymasının başka bir amacı varmış.
yazılım devi microsoft, 1990 yılında, windows işletim sisteminin 3.0’ının piyasaya sürdü. işletim sisteminin içindeki oyunlardan biri de solitaire’di. klasik şekli ile 1700’lü yıllarda geliştirilen solitaire, ilk yaygın dijital kart oyunu oldu.
1990 yılında bilgisayar, henüz keşfedilmemiş bir dünya idi. bugün çok tuhaf gelse de mouse kullanmak, öyle herkesin harcı değildi. micosoft’un amacı, windows kullanıcılarına, mouse kullanmayı, mouse ile tuttuğu imleci sürükleyip bırakmayı öğretmekti. bugün mouse kullanımının geldiği yere bakacak olursak, microsoft’un amacına ulaşmada, çok başarılı olduğu anlaşılıyor. bununla birlikte, amacı kullanıcıları eğitmek olan tek windows oyunu solitaire değildi.
bir başka popüler windows oyunu, yine windows 3.1’le piyasaya sürülen “mayın tarlası” oldu. bu defa mouse ile tıklamanın nasıl yapılacağı öğretiliyordu. hem sağ hem de sol tıklama ile çift tıklama terimleri işte o günlerde ortaya çıktı.
burada da bitmiyor. hearts ve feecell de windows’un hayatlarımıza girmesinde gizli bir göreve sahiplerdi. hearts, kullanıcıların ağda windows’un nasıl çalıştığını anlamasına yardımcı olmaya çalışırken, freecell ise 32-bit ile 16-bit arasındaki uyumluluğu göstermeyi amaçlıyordu.
bugün 40’lı yaşlarını sürmekte olanlar için, nostaljik bir anlamı olan, solitaire, mayın tarlası, hearts ve freecell hayatlarımıza gizli birer misyonla girmişler. anlaşılan hedeflerini sessizce gerçekleştirmişler.
kaynak:softpedia
freecell'in olayını soranlar için debe editi: freecell windows 3.1 için piyasaya sürülmüştü, 32-bit uygulamaların 16-bit windows 3.1 üzerinde çalışmasına izin veren win32s paketi ile birlikte geliyordu. amacı aslında win32'lerin bir parçası olarak tanıtılan 32-bit thunking katmanını (bir veri işleme alt sistemi) test etmekti. thunking katmanı yanlış kurulmuşsa freecell çalışmıyordu. yani oyun sandığımız şey aslında yazılım sistemlerinin gizli bir testiydi.
amerika birleşik devletleri
-
maocu çintaparlara göre batan ülkeymiş. *
nasıl batıyor merak ettim. 50 eyaletin her biri bağımsız devlet olsa oecd'yi oluşturan ilk 20 ülkenin 4 tanesi bu eyaletlerden oluşurdu. (california, new york, texas ve florida).
ilk 50 ülkede içinde ise 17 eyaleti olurdu.
hadi ekonomiyi geç. abd'nin asıl gücü kültürel etkisi ve yaşam tarzı. bugün senin çin'in ve abd aynı anda sınırlarını açsa dünya nüfusunun kaçı abd'de, kaçı çin'de yaşamayı tercih eder bir düşün bakalım.
ulan gece gündüz batıya ve israil'e söven ama ilk fırsatta suudi arabistan, iran veya pakistan'da yaşamak yerine abd ve avrupa'ya kapağı atan yurdum siyasal islamcıları gibi ikiyüzlüsünüz. sizi gidi maocu perinçekçiler sizi.
ayasofya önündeki alkollü ramazan eğlencesi
-
ülkede uzun zamandır görülmeyen agresif seküler davranışı zannedip bir sevinçle/hevesle tıkladığım fakat kendi halinde eğlenen insanlar gördüğüm eğlence. iyicene pıstırdılar sizi, kimseye rahatsızlık vermeden normal eğlenmenizde bile lokmalarınızı sayıyor, ne yiyip içtiğinize karışıyorlar, siz de bunu normal karşılıyorsunuz.
nasıl olsa her halükarda mağdurlar, bari gerçekten mağdur olsunlar istedim, olmamış. ı-ıh.