hesabın var mı? giriş yap

  • insani ilk star wars filmi seyrettigi cocukluk yillarina goturen, empire strikes back kadar haz veren, "ah anakin evladim cok yakisiklisin, ama sakin ol biraz" dedirten ve 2005 yilini sabirsizca beklememize yol acan (kim ne derse desin bana gore) cok basarili film.

  • - çözdüğünüz problemlere örnek verebilir misiniz?

    - havuz problemi

    (başvuru formunu bir danışma şirketi hazırlamıştı, arkadaşı işe aldım)

  • kin ve nefret dolu bir insan. bu insanın kimseyi sevebileceği, kendi yandaşı da olsa değer verebileceğine ben ihtimal vermiyorum.nefret, düşmanlık ayrıştırma, ötekileştirme, hakaret, yok sayma, çarpıtma, yalan, baskı, zulüm, iftira, hedef gösterme, fitne, aldatma, korkutma, tehdit, aşağılama, alay etme, kin tutma... bunların hepsini içinde bulunduran, 5 dakikalık konuşmasında dahi anlayabileceğiniz bir insan. allah kimseyi bu insanla aynı ortama sokmasın, bu insanla çalışma arkadaşı, komşu, akraba olunmaz, ortak hiçbir iş yapılmaz, beraber bir sorumluluk alınmaz. seni rezil kepaze ettiği gibi, hayatını zehir eder, ya kanser olursun ya hapse girersin.

  • az önce denk geldik kendisiyle. kimbilir kaç yıllık para.
    " güldüm.. "

    eve gelip televizyonu açtım, haberler var.
    " fetö operasyonu kapsamında 40 kişiyi daha almışlar. 32 tanesi asker."

    sonra tanıdık bir ses duydum. mâlum bir ses..

    " bağımsızlığımıza kasteden bu alçaklarla muhattap olmuş, onlara çanak tutmuş herkesten hesap soracağız. " diyordu o mâlum ses..

    "vay be" dedim, helal olsun..

    sonra cebimdeki para aklıma geldi. çıkartıp tekrar baktım.
    " güldüm.. "

    ulan hepiniz ordaydınız be!!

  • ne yazık ki son birkaç senedir gerçekleşen durum.

    önceden yine az festival olsa da kaliteli grupları/isimleri ülkemizde görebiliyorduk fakat artık elimizde büyük festivallerde main stage göremeyen grupların burada headliner olarak yer aldığı kısır bir kaç organizasyondan başka bir şey yok ne yazik ki.

  • tam ismiyle donald leroy lafontaine, 26 ağustos 1940 yılında abd'nin minnesota eyaletinin duluth şehrinde dünyaya geldi (bob dylan'ın baya baya hemşehrisiymiş).

    13 yaşlarındayken sesinin hafiften çatlamaya başladığını ve kendisine ileride büyük bir ün getirecek olan vurgu ve tonlamaların inceden belli olmaya başladığını söylüyor. 1958'de liseden mezun olduktan sonra orduya yazılmış ve bandoda ses kayıt mühendisi olarak görev yapmış.

    lafontaine daha sonraları, 1962'de ses mühendisi olarak new york'taki national recording studios'ta çalışmaya başlamış, ki burası stanley kubrick'in dr. strange love filmi için radyo reklamı seslendirerek onu o yapan kariyere adım attığı yer. bu işte beraber çalıştığı yapımcı floyd peterson lafontaine'deki cevheri fark etmiş ve onu bu tarz başka işler yapması için cesaretlendirmiş. sonuçta 1963'te lafontaine ve peterson, işbirliği yaparak özellikle film endüstrisi için çalışmalara başlamışlar. lafontaine'in imzalarından biri haline gelmiş "in a world..." klişesi de bu sıralar ortaya çıkmış.

    kendisinin ilk piyasa yaptığı işi 1964 yapımı western filmi gunfighters of casa grande olmuş. filmin yapımcısı olan mgm stüdyosu lafontaine'i kendi bünyesine almış ve sanatçı, bir seslendirme sanatçısı olarak kariyerine başlamış. (o sesle başlamaması garip olurdu zaten)

    lafontaine sonradan, fragman yapan kaleidoscope films ltd.'in başı olmuş 1976'da. kısa süre sonra ise paramount tarafından fragman işleri için kiralandıysa da oradan ayrılmış ve 1981'de hollywood'un kalbi los angeles'a taşınmış. burada ajanslar yardımı ile seslendirme sanatçılığını icra etmiş. burası da mesleğinde zirveye çıktığı nokta oluyor. lafontaine, kariyerinin bu zirvesinde haftada ortalama 60 promosyon seslendiriyormuş. bazen bir günde 35 tane seslendirdiği bile oluyormuş (oha).

    burası don lafontaine'in parayı vurduğu kısım. kendini los angeles'ta bir kee ispatladıktan sonra stüdyolar kendi fragmanlarını seslendirmesi için adamın kapısında yatar olmuşlar. haliyle de lafontaine'in kazancı milyonları bulmuş. hollywood hills'deki evine bir ev stüdyosu kurmuş ve işlerini buradan yapmaya başlamış.

    gerçek bir efsane olan dan lafontaine bugüne kadar sayıları binlerle ifade edilebilecek kadar fragmanı seslendirmiş, her stüdyodan her film türünde işe imza atmış. kendisinin favori işi david lynch'in the elephant man fragmanıymış 2007'de söylediğine göre.

    en ünlü catchphrase'i olan "in a world where..." lafını neden kullandığını ise şu sözlerle açıklıyor:

    "seyirciye çok kısa bir sürede bir dünya sunmak durumundasınız. bunun en kısa yolu ise 'in a world where...' (şöyle bir dünyada...) demek. çok hızlı bir şekilde sahneyi hazırlamış oluyorsunuz."

    don lafontaine abiye 22 ağustos 2008'de akciğer embolisi teşhisi konuluyor ve durumunun kritik olduğu söyleniyor. 1 eylül'de de maalesef kendisini kaybediyoruz. geriye ise davudi, kallavi, görkemli ve muazzam sesiyle hayat verdiği sayısız iş bırakıyor. herkes en azından bir defa "one man... one woman... in a world where..." diye diye sesini kalınlaştırarak kendisini taklit etmiştir. huzur içinde uyu müthiş sesli adam!

    kaynak: wikipedia

  • internette dolanırken görülen bir haberde dikkat çeken fiyatlardır. hem de bunlar deprem ertesi zamlanmış fiyatlar.

    ürün fiyat (tl)
    kısa samsun, maltepe 150.000
    uzun samsun, maltepe 175.000
    uzun tekel 2000 450.000
    kısa tekel 2000 (kutulu) 400.000
    uzun tekel 2001 300.000
    kısa tekel 2001 250.000
    35 cl. yeni rakı 1.400.000
    70 cl. yeni rakı 2.500.000
    70 cl. normal votka 2.000.000
    70 cl. cin 2.150.000
    75 cl. buzbağı şarabı 1.100.000

    lan dedim, dolar kaç paraymış acaba o zaman?
    http://paracevirici.com/…doviz/1999/amerikan-dolari
    1999 ortalaması 420.000,00 tl imiş.

    yani samsun/maltepe = 0,35 dolar * 3,86 = 1,35 tl
    uzun tekel 2000 = 1,07 dolar *3,86 = 4,13 tl
    35 lik rakı = 3,33 dolar*3,86 = 12,85 tl

    şimdilerde en boktan sigara 9 tl, 35'lik rakı da 50 tl

    lan dedim peki asgari ücret ne kadarmış o dönem?
    http://www.alomaliye.com/…r-1974-yilindan-gunumuze/
    93.600.000 tl imiş.

    peki bununla kaç şişe 70 lik rakı alınıyormuş?
    93.600.000/2.500.000 = 37,44

    şimdi 37,44 şişe 70liği kaça alıyoruz?
    37,44*93=3.481 tl

    asgari ücretle şu anda kaç 70'lik alınabiliyor?
    1404/93 = 15 şişe

    kimse ehonomi çoh iyi, alım gücü arttı demesin. kalbini kırarım.

  • ulan 3 kuruş geliri olup da olmayanın eziklendiği bir dünyada yaşamakta bize nasip oldu keşke 100 sene önce yaşasaydım diyorum.

    başlığı açan salak kardeş bak sana örnekle anlatayım antalya da tam adliye sarayının arkasında oturuyorum.
    konyaaltı plajına 1.5 km mesafede evim

    param olsa ekonomim parayı düşünmeyecek durumda olsa giderim bi beache locasıydı yemeğiydi içmesiydi hepsini yaparım ama ekonomi kısıtlı.

    sandviç ekmeklerine sandviçler yapılıyor. termosa çay konuluyor. buzlukta su var bilmum içeçecekker var. plaj şemsiyesi sandalye hepsi var

    2 çocuğumuzla gidiyoruz mekana gidip 400 tl ye yapacağımız eğlenceyi 50 tl ye çözüyoruz bu şekilde daha fazla ve sürekli olarak deniz keyfi yapabiliyoruz tavla da oynuyoruz müzik de dinliyoruz ne istersen.

    temel sorun 3 kuruş parası olanın kısıtlı imkanlarla birşeyler yaratan yaşamaya çalışan insanları varoş vs diye nitelemesi

    kadın erkek fark etmez ekonomik gücüne göre hayattan maksimum keyfi alan insanlar candır

  • imam hatip lisesi'nden arkadaşları bayağı zenginleşmiş durumdayken kendisi döneminde zenginleşen bir tane üniversiteli arkadaşı yok.

    helal olsun koca reis, üniversiteli arkadaşlarına hiç ayrıcalık sağlamamış.

  • eleman, çocuklar ekonomiden şikayetçi diye iki dakikada çocuklara pkk'lısınız iması yaptı. karakterlerini anlamak için bu bile yeter.

  • üzdün bizi kel*..

    bir buçuk dolar için değer miydi?

    edit: ocak 2023 itibariyle amazon prime türkiye üye sayısı 900.000’e yakınmış..

    850.000 üye desek, kişi başı 1,5 dolardan 1.275.000 dolar yapıyor.. çarpı 19 dediğimizde, 24.225.000 tele gibi aylık bir rakam demek.. değermiş amk..

    pardon kel.. abimizsin..

    bugüne kadar her ay bu miktarı almadığın için teşekkürler..

  • bu amk cümlesini nedense hep zenginler kuruyor. sizce de bunda bir tuhaflık yok mu? yorum sizin…

    edit: gelen yüzlerce mesaja istinaden, burada beni ikna etme, düşüncemi çürütme ya da anti tez önermeye çalışmayın özelden mesajlar atarak. ne demişim entry sonunda: “yorum sizin”.

    ayrıca, madem parayla mutlu olunmaz, o zaman sabah erkenden kalkıp eşek gibi işe gitmeyin kardeşim, oturun mutlu mutlu evlerinizde beş parasız. ne de olsa parayla mutlu olunmuyordu dimi?

    para bir amaç değil, araçtır arkadaşlar. mutluluğa açılan en büyük kapıdır. o güzel güzel yiyip içtikleriniz ve paylaştıklarınız, gezdikleriniz ve de gördükleriniz, direksiyonundan yol fotosu çektiğiniz, starbucks vs diğer kahve ve de gold rakılarınız, meşelerde dinlendirilmiş keyif viskileriniz, vs. kısacası, huzur ve mutlu olmanıza vesile olacak her şey para ile satın alınıyorsa… e o zaman..?

    son olarak, acun üzerinden gidelim hadi! adam tadılabilecek neredeyse tüm dünyevi şeyleri tatmış, her yeri gezmiş, yaşı kaç olmasına rağmen (toplumda aslında sıradan biri yaptığında ayıplanacak) kızları yaşında kadınlarla takılan, jeti, yatı, katı, özel tv'si, ingiltere ve de iskoçya'da futbol kulübü vs olan bir adam kusura bakmayın da parayla mutlu olunmaz demesin!

    bana laf anlatmaya çalışmayın, yazın başlığın altına düşüncenizi, insanları ikna edin de beni favlayacaklarına sizi favlasınlar, kapiş..?

    ekstra edit: ve de sonun sonu olarak, parayla mutlu olunmuyor diyip de fakirliğe dönen bi zengin gösterdiğiniz gün ben de bu entry'imi düzeltip özür dileyeceğim! çünkü o güçten, istediğini kolayca elde edebilmekten ve o kadar maldan vaz geçmek hiçbir babayiğidin harcı değildir!

    saygılar…