hesabın var mı? giriş yap

  • üniversiteye geldim kayıt için, arkadaşımla babam dışarda oyalanıyorlar. bir iş için lazım oluyorum arkadaşım o uzun kuyrukta bana bakınıyor, babam hemen yardımcı oluyor arkadaşıma.

    -arkalara bak, kesin en arkadadır bizim salak.

  • yer trabzon, şehir merkezinde bir lokanta...

    müşteri- bu laz böreği neden yapılıyor?

    garson- neden yapmayalım?

    müşteri- ???!!!

  • derste hocanın "anlamayan var mı?" sorusundan sonra parmak kaldıran öğrencinin ikinci anlatıştan sonra verdiği "anladım" cevabıdır.

  • çalıştığım şirkette mesai bittikten sonra
    özellikle kadınlardan oluşan 20-25 kişilik bir part-time temizlik ekibi vardı.
    personel gittikten sonra akşam 19.00 gibi gelir 21.30'a kadar temizlik yaparlardı.

    bir iki gün yoğunluk dolayısıyla geç çıkmak zorunda kaldım.
    ben bilgisayarda mail yazarken ellerinde bezlerle yanımdan geçip gittiklerini gördüm.
    işe gömülmüştüm önemli bir iş vardı yetişmesi gereken.
    büfeye gidip bir kahve alayım dedim.
    o esnada o muhteşem kahkahayı duydum.
    içten gülen, kahkaha atan insanları hep sevmişimdir.
    bir anda mutluluk aşılarlar insana.
    sahibini tanısanız da tanımasanız da...

    baktım temizlikçi kadınlardan biri.
    beni görünce sıvıştı.
    çekindi herhalde.
    ülkemizde, kahkaha atan kadın imajı sonuçta pek iyi gözle bakılan bir şey değil.

    ertesi akşam bu durumun bir benzeri yaşandı.
    yine aynı kahkahayı duydum ve yine gülümsedim.
    başka bir departmandan benim gibi mesaiye kalmış bir arkadaşım vardı.
    adı esin.
    o onlarla haşır neşir oluyordu.
    kız muhabbeti yapıyorlardı.

    kahkahanın sahibini sordum ona.
    esin anlattı;
    kadın mide kanseriymiş.
    kocası bir inşaatta çalışırken düşmüş felç olmuş.
    evde yatalak durumdaymış.
    o sene üniversiteye hazırlanan bir kızı varmış.
    kadın gündüz evlere temizliğe gidiyor akşam da bizim şirkette çalışıyormuş.

    bu kadar zor durumda olan, zor günler geçiren bir kadının bu şekilde kahkaha atması
    bana çok ilginç geldi.
    aradan günler geçti.
    esin bir gün beni ve birkaç arkadaşımızı toplantıya çağırdı.
    mevzu bizim kahkaha atan temizlikçi kadınımızdı.

    kadının kızı dershaneye gidiyormuş.
    dershane parasını da kadının evine temizliğe gittiği bir avukat kadın ödüyormuş.
    ilk 2 taksiti vermiş ama sonra avukata icra gelmiş ve ortadan kaybolmuş.
    dershane de, parayı ödemezsen gelemezsin diye kıza söylemiş.

    2000 tl civarı bir şey.
    esin ve ben şirkette çalışan herkese mail atıp durumu anlattık.
    1 hafta içinde 3500 tl gibi bir para toplandı.
    dershane parası ödendi üzeri de kadına verildi.

    aradan 2-3 ay geçti.
    kahkaha atan kadına bir yerden az buçuk maaş bağlanmış ama
    sigortalı bir yerde çalışırsa alamayacak.
    şirkete demiş ki ''ben yine çalışayım ama sigortasız olur mu?''
    haliyle şirkette hayır demiş olamaz.
    sigortasız çalıştıramayız.

    o günden sonra kahkaha atan kadınla yollarımız ayrıldı.
    aradan bir süre geçti.
    şirketin balkonunda sigara molasındayım.
    telefonum çaldı.
    açtım.
    - quente bey
    - buyrun benim
    - ben gülcan
    - gülcan?
    - kahkaha atan kadın ( ama bu sefer atmadı )
    çok şaşırmıştım.
    - buyrun gülcan hanım
    kahkaha atan kadın ağlamaya başladı.
    bir süre dinledim, anlaşılmıyor.
    arada sesi gidip geliyor ağlamaktan, hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
    - hayrola dedim dur bir nefes al.
    - quente bey, benim kızım hacettepe üniversitesini kazandı, allah sizden, esin hanımdan
    diğer arkadaşlarınızdan razı olsun ...

    boğazım düğümlendi.
    ellerim titremeye başladı.
    hayatımda hiç görmediğim bir kız üniversite kazandı diye bunlar olur mu?
    ağlamıyorum, gözüme bir şey kaçtı...

  • bundan 50 yıl önce de, 100 yıl önce de, 1000 yıl önce de, tıpkı bizim gibi insanlar hemen hemen bizimkine benzer bir hayat yaşadılar ve ölüp gittiler.

    onlar da hiç ölmeyecekmiş gibi para ve güç kavgası yapıyorlar, envai çeşit siyasi entrikalar çeviriyorlardı.

    milyonluk kitlelerin yarı tanrı addedip önünde diz çöktüğü imparatorlar vardı.

    hepsinin aileleri, akrabaları, çevreleri vardı.

    şimdi neredeler?

    hepsi toprak olup gittiler.

    bütün bunlardan bana kalan, veysel karani'den öğrendiğim şu ders oldu:

    -allah'ı biliyor musunuz?

    -evet

    -başkalarını bilmeseniz de olur.

    -allah sizi biliyor mu?

    -evet

    -başkaları bilmese de olur.

    madem dünyada her şey zamana yenik düşecek, her şeyi yel alıp gidecek, dünyaya lüzumundan fazla batmak anlamsızdır.

    ahiret hayatımız ve oradaki refahımız ise iman ve marifetullah derecesincedir.

  • abicim bu nedir ya? her sabah kalkıp annemi ayrı babamı ayrı arıyorum dışarıya çıkmamaları için. tam ikna ediyorum birden ama'lı bir cümleyle çabalarımı boşa çıkarıyolar. camiler kahveler kapanmasa 90 yaşındaki dedem eve girmeyecek. ananeme alışverişe çıkma biz alırız, misafirliğe gitme diyorum haftaya akraba günüm var zaten yakında köye gidicem iptal edemem diyor. yemin ederim 3 yaşındaki yeğenim daha uslu bi çocuk. hiç değilse ısrar edince ses yükseltince anlıyo, lafımı ikiletmiyo. ben başkalarına bulaştırırım endişesiyle peçeteyle tuttuğum kolonyayla başka bir kolonyayı silip, ikinci kolonyayla el dezenfektanımı silip, el dezenfektanımla ellerimi temizleyip alkol zinciri oluşturup virüslere geçit vermiyorum, yaşlılar sokağa çıkıp hastalık peşinde koşuyo. korkutmak için izletmediğim video, söylemediğim yalan kalmadı. yarın ne yalan söylesem acaba diye düşünmekten yıldım. buradan yaşlılara sesleniyorum. silkinin kendinize gelin kardeşim.

  • kendisinin destekçileri ve sözde siyasi söylemi açısından değişimi hakkında biraz bilgi paylaşmaya çalışayım. biraz uzun bir yazı olacak.

    arka plan :
    - 60'larda sol hareketin avrupa'da yükselmesi sscb için nato ülkelerine daha rahat nüfus etme imkanı doğurmakta. kgb, ülkelerdeki komünist parti ve hücre örgütlenmeleri, yine patrice lubumba üniversitesi bünyesinde eğittiği gençleri de döndükleri ülkelerde kullanmakta.

    - tam bu dönemde(aslında daha da eski, fakat bu yıllarda şiddetleniyor) sovyet istihbaratının dikkatini farklı farklı ülkelerdeki mikro milliyetçi/ayrılıkçı (aynı şey mi değil mi bu yazının konusu dışında) hareketler çekmiş durumda. eta, ira gibi yapılanmalar nato ülkelerinde yıllardır terör estiriyor.

    - es keza ortadoğu'da filistin harketi israil'i zorluyor. eh istaril de her ne kadar işçi partisi gibi bir partiye sahip olsa da temelde abd ile fink atıyor. (zaman zaman bunun istisnaları olacaktır, ayrı bir yazının konusu)

    - sovyetler bu hareketlere destek vermenin düşmanın gücünü zayıflatacağı gibi bir öngörüde bulunuyorlar ve haklılar. eh sosyalist söylemin "ezilenlerin yanında olmak" veya "halkların kardeşliği" gibi mottoları da buna uygun.

    - burada bir ara not : sovyet sistemi bence düşmanın zayıflıklarını fırsata çevirmekte (opportunuties) oldukça mahirdir. kanımca hataları kendi zayıflıklarını (weaknesses) tedavi etmekte hantal kalmalarıydı. neyse bu ayrı bir mesele.

    - bu dönemde bu tür harketlerin içinde sosyalist kişileri daha yoğun görüyoruz. örnek mi? fhkc içinde george habaş. kendisi önemli bir teorisyen olmanın yanında filistin hareketinin sovyet bağlantısını sağlayacak, hatta dirsek temaslı başka örgütlerin de (örneğin asala da bunlardan biri olacak ileride) kontağına yardımcı olacaktır.

    - işte bu minvalde ortadoğu'nun ve elbette sscb'nin dibindeki nato ülkesi türkiye de bundan kaçınılmaz olarak etkilenecektir.

    öcalan, kuruluş ve ilk kadro
    - öcalan 70'lerde bir siyasal bilgiler öğrencisi (hukuk fakültesinden buraya geçme). lise yıllarında (tapu kadastro) dindar bir profil çizerken, artık çayan çizgisine sempati duyan bir genç. arada gözaltılar, tutuklanmalar vesaire var, burayı atlıyorum.

    - nihayet 1978 yılında pkk'yı 22 kişilik bir toplantı sonucu kuruyor. (bunların önemli bir kısmı sonra örgüt içi hesaplaşmaya kurban gidecek)

    - burada bir önceki başlık ile bağ kuralım. öcalan bu dönemde sol söyleme yakın durduğu için, özellikle karadenizli sosyalist gençler kendisine ve örgütüne katılım gösteriyorlar. bunlardan çok dikkat çeken bir isim laz kemal lakaplı kemal pir. 82'de diyarbakır cezaevi'nde açlık grevinde ölecek. cezaevi müdürü meşhur esat oktay yıldıran da onun vasiyetiyle bir otobüste suikaste uğrayacaktır.
    bu da öldürülme haberi : https://galeri12.uludagsozluk.com/…diran_884420.png
    yine bir ara not : yıldıran'ı öldürenler pkk değil başka bir kürt kökenli örgüt olan rızgari militanları.

    - rızgari demişken, o sıralarda güneydoğu'da başka örgüter de var. ve mesela rızgari de aslen sosyalist söylem tutturmuş bir örgüt. ancak zamanla hepsi pkk tarafından elimine ediecektir. yine doğu perinçek'in tikp'sinin militanları da bu kurşunlardan zaman zaman nasibini alır. buyurun : https://odatv4.com/…leriyle-catisti-14121901-174491

    - yani pkk tekel olmak için diğer sol örgütlere bile acımamıştır. ancak yine de sosyalist örgüt ve kimi aydınlarla dirsek teması uzun süre devam edecektir.

    80'ler, suriye yılları, ve palazlanma
    - öcalan 80'lerde suriye'dedir artık. suriye yönetimi baas ideolojisini benimsemiştir ve sovyetler ile de yakın temastadır. dolayısıyla türkiye'ye savaş açmış bir örgüte hiç vakit kaybetmeden kucak açmıştır.

    - bu noktada öcalan bekaa vadisi içinde yuvalanmış, filistinlilerden ciddi anlamda destek görmüş durumda. eh bu durum dolaylı olarak sovyetlerin de işine geliyor tabi. hazır ayrılıkçı örgütü bulmuş, türkiye'yi yıpratacak. maddi manevi destek yağıyor. örgüt üyeleri içinde sosyalist türk ve kürtler halen ciddi anlamda katılım sağlıyorlar.

    - nihayet 84 eruh baskını ile birlikte başlayan kanlı dönem. sadece askere ve polise değil, köylülere, öğretmenlere ve elbette minicik bebeklere kıyılan saldırılar.
    buyurun halkların kardeşliğine(!!!) :https://www.eskigaste.com/…/01/bebek-katili-pkk.jpg

    - bu dönemde pkk kendince gerilla harbi verirken türk devleti'de özel harekat birlikleri, komando ve özel kuvvet yapılanmaları ile ateşe ateşle karşılık vermeye başlamıştır.

    yıkılan duvar ve yeni söylem :
    - bu sıralarda malum berlin duvarı yıkılmış durumda. artık sovyetlerin desteğini almak mümkün değil.

    - öcalan bu sefer yavaştan dümeni abd'ye kırmaya başlar. eskisi gibi "yaşasın sosyalizm" naraları pek atılmaz olmuştur. örgüt çok daha milliyetçi bir söylet tutturur.

    - birinci ırak savşı'ndan itibaren çekiç güç bölgeye yerleşince artık pkk'nın yeni sahibinin kim olduğu bellidir.

    - ancak devlet de boş durmaz. özellikle 93'te 33 erimizin şehadeti sonrası kontrgerilla el kitabı raftan indirilir. gerek jitem gerek başka diğer yapılanmalarla pkk'ya karşı daha sert ve bel altı vurulmaya başlanır. yine sınır ötesi harekatlar da örgüte gittikçe kan kaybettirmektedir.

    yakalanış ve sonrası :
    - bu dönemde öcalan artık abd için de bir ayak bağıdır. talabani, barzani gibi isimlerle daha sıkı ilişkilerin kurulması öcalan'ı rahatsız etmektedir. abd de bunun farkındadır.

    - türk devleti bu soğukluğu tespit etmiştir. tabi o zaman devlette tek bir güvenlik makalesi okumamakla övünenler yok elbette. ecevit, demirel, yılmaz, ismail cem gibi isimler ve devlet aklı organize bir çalışmayla önce öcalanın sınırdışı edilmesini sağladı sonrasını biliyoruz.

    - bundan sonra belli bir süre örgütün kolu kanadı kırıldı. ancak değişen şartlar, suriye iç savaşının sağladığı fırsatlar derken bugün yine ypg yapılanması sayesinde yeni bir devlet kurmaya çabalıyorlar.

    - bununla beraber içerideki yapılanmanın fetö'nün de temizlenmesi ile rahatlayan devletin hamleleri sayesinde etkinliğinin azaldığını görüyoruz. sınır ötesi operasyonlar, iha/siha teknolojisi vesaire derken bugün pkk hareketi konsantrasyonunu suriye'nin kuzeyine yoğunlaştırmış durumda.

    - bundan sonra ne olabilir, onu da başka bir yazıda tartışırız.

    iyi okumalar dilerim.

  • başlığı açan yazarın iyi niyetini anlıyorum, yardım etmek isterken yaptığının çok doğal bir hareket gibi geleceğini de tahmin ediyorum, bana da öyle gelirdi ama zaten hiç kimseye izinsiz dokunulmaması gerekliliği bir yana, görme duyusunu kaybetmiş birinin birden sırtında bir el hissetmesi çok ürkütücü olabilir onun adına. şehirde binbir türlü insan var ve herkes iyi niyetli değil. kibar bir şekilde derdini anlatmış. anlayışla karşılamak gerek.