hesabın var mı? giriş yap

  • sadece üniversite önlerinde değil de içinde de bekleyenleri vardır. hatta bazılarının üniversite içerisinde odaları bile vardır.

  • "beklenmeyen bir etki görüldüğünde doktorunuza basvurun" ne lan doktor mu uretti lan ilaci yavsak. malının arkasında duracaksn. seni tanırım"

  • çok itici ve samimiyetsiz bir tabir bence bu. kendini üstün gören kezbanımsı bir laf. genelde hiçbir şey bilmiyordu ben adam ettim büyüttüm vs şeklinde kullanılmakta. nereden baksan kezbanlık akıyor.

  • bugunun edirne'si olan, o dönemki dogru yazılışı itibariyle hadrianopolis olan bölgenin kırsal alanında roma ve got ordulari arasinda yapilmis,10000 got suvarisinin 40000 askerden olusan roma lejyonlarini ve imparator valens'i imha etmesiyle sonuclanmis olan,suvarinin piyadeye ustunlugunu kanitlamis olan ilk savas.ms 9 ağustos 378 tarihinde yapilmistir.

    20 yıl kadar sonrasından ekleme: ekşi şeyler'e girince bu yazıyı ve başlığı tekrar gördüm. gerçekten tuhaf bir ekşi şeyler başlığı ve de buradaki başlıkta da bir dizi yalan yanlış içerik var. şöyle ki:

    1 - ekşi şeyler'e bu yazı nedense 100000 romalıya karşı 40000 got şeklinde aktarılmış; bu yanlış. zaten o devirde bu denli büyük sayılarda orduların aktif savaş için beslenmesi mümkün değil.

    2 - girilerde ha bire bir doğu roma/ bizans vurgusu var. istanbul kurulmuş olmakla birlikte, roma'nın bölünmesi henüz gerçekleşmemişti (395'e tarihlendirilir). yani bu savaşta gotların karşısındaki grup doğu roma veya bizans değil, doğrudan doğruya roma'dır. henüz bizans tarih sahnesine girmemiştir.

    3 - bu bir kavimler göçü olayıdır. gotlar, göçebe bir kavim olarak, bütün bir kavim olarak yollara dökülen sayısız silahlı ve savaşçı kavimden biridir, sırf moda diye 20. asra ait iltica/mülteci kavramları herhalde bir tür clickbait gibi kullanılmış. roma'da hatta bu tip aranjmanlara verilen hususi kurumsal isimler var, genellikle foederati olarak anılabilir. "mülteci" diye nitelendirilmiş gotlar bu olaydan çok değil, 32 yıl sonra imparatorluk başkenti roma'yı işgal edip yağmaladılar..

  • 1 haftadır yazacağım, üşeniyorum. sokak ortasında özet yazayım. ayrıntı eklerim belki. (ertesi gün çeşitli düzeltmeler.)

    a101'den dardanel marka ton balığı aldı eşim. mavi kutu. a101 markası değil.
    açtık, berbat kokuyor. ağır bir balık kokusu. eşim "kepez gibi kokuyor" dedi hatta :) (not: çanakkale kepez, antalya kepez değil. dardanel fabrikası burada olduğu için bazı dönemlerde ağır çiğ balık kokusu olur ki çiğ balık kokusu da severim)

    fabrika 5km ötede. gittik fabrikaya bıraktık. bir açık bir kapalı kutu. üretim tarihi vs yazılı.

    1 hafta sonra (istanbul'dan) telefon geldi.
    üründe bir sorun yok. sadece çok taze olduğu için böyle bir koku oluyor bazen dediler. biz de şaşırdık ilk kez almıyoruz ki...

    telefondaki devam etti "çünkü dinlendirmek yerine talep çok olduğu için hemen satışa verildi" (a101 kampanyası varmış. ona özel üretiler belki) bekletilmemis.

    ben de çanakkale'de oturduğumuz için şu örneği verdim telfonda.
    "ezine'ye gidip eski/dinlenmiş ezine peyniri alıyorsunuz. fakat adam kilosu 70tl'den size taze peynir veriyor. neden? çünkü iş çok ve peynir yetişmemis. 30tl'lik taze peyniri size ezine diye iteliyor. bu durumda ne yapardınız? tabii ki almazdınız. çünkü o peynirin dinlenmiş/eskitilmiş ezine peyniri ile ilgisi yok. eskiyen peynir bir çok şeydeki gibi su kaybeder ve azalır. ayrıca eskitme maliyeti de doğal olarak peynire eklenir. siz 70tl'ye taze "ezine peyniri" almazsınız. (ki çanakkale içinde taze keçi peyniri bile 30-35tl civarı. neden? çünkü taze.)

    telefondaki kız haklısınız ama kem küm. (kem küm=ama taze ürün ama satış ama bık cık)

    başka da cevap yok.

    bu arada bir tanesi kapalı, iki adet ton balığınin parası da boşa gitti. taa fabrikaya, ayağına kadar gittiğimiz adamlar "özür dileriz, üründe sorun yok ama getirdiğiniz ürün karşılığı olarak adresinizi verin veya madem ki çanakkale'desiniz, fabrika satış mağazasına buyurun, bize bıraktığınız ürün yerine yenisini verelim" demediler. veya iban isteyip ücret iadesi yapmadılar.

    yıllarca kurumsal şirketlerde çalışmış bir insan olarak son sözüm: pr berbat.

  • yeni tayin olduğu alayı denetleyen albay, nizamiyedeki bankın başında nöbet tutan iki eri görüp “neden orada nöbet tuttuklarını” sormuş.
    “bilmiyoruz komutanım, eski komutanımızın emri ile sürekli bu banka nöbet yazılır” diye cevap vermiş askerler.
    merakını yenemeyen albay bir önceki alay komutanını telefonla aramış ve sormuş, “valla bilemiyorum” demiş eski komutan, “epey önceden konulmuş bu nöbet geleneğini biz de devam ettirdik.”
    ısrarla üç komutan geriye giderek bu nöbeti ilk koyan 80 yaşındaki emekli general’e ulaşılmış.
    “affedersiniz efendim, ben sizin 30 yıl önce başında olduğunuz alayın yeni komutanıyım” diye kendini tanıtmış albay, “nizamiyedeki bir bahçe bankının başında iki tane nöbetçi buldum. bu nöbeti ilk siz koydurmuşsunuz. bu bankın özelliği hakkında bilgi lütfeder misiniz?”
    emekli general “nasıl olur?” demiş, “boyası hâlâ kurumamış mı?”