• yeni diziler cam fanusta üretiliyorlar ne yazık ki. gerçek hayattan kopuk ve yapay şekilde.
    yeni dizilerin aksine buram buram dönemini yaşatan dizidir bizimkiler. demek istediğim şu; güncel bir diziyi bundan 10 sene sonra izleseniz ne bugün yaşanan seçim ortamını ne de ekonomik krizi görüp hatırlayabilirsiniz dizinin içeriğinden. bizimkiler ise farklıdır. ilgili bölümde ülke gündeminde ne varsa senaryoya bir şekilde dahil edilip seyirciye yansıtılır. hayatımıza dönemsel giren yenilikler bir bir yer bulur dizide.

    90'lı yıllarda başlayan gazetelerin kupon ve eşantiyon furyası. kimi zaman kapıcı cafer'i eksik kupon için bir gazete peşinde koşarken görürüz, kimi zaman sabri bey'in gazete eşantiyonu makarna için cafer'e kızdığını. eksik kupon yerine geçen kuponların konusunu açar ayla hanım bir bölümde. (bkz: gazete kuponu biriktirmek)

    modern otomobiller hayatlarımıza girerken bu yenilik dizide de kendine yer bulur. şükrü bey'in eski mercedes'i dönemin modern renault 9'u olur, volvo 850 olur, e36 bmw olur. katil yavuz'un murat 131 kartal'ı renault 12 olur, honda civic olur, daewoo olur. apartman önü sahnelerde sokaktaki otomobil değişimlerine şahit oluruz. apartman önü çoğu sahnede görülen skoda octavia, seat cordoba coupe sahnelere girmeye başlar.

    teknolojinin hayatımıza girişi de dizi ile kayıt altına alınmıştır aslında. trt bölümlerinden birisinde şükrü bey köprüden karşıya geçerken araç telefonu ile şirketi arar. ergun'a o sırada köprüyü geçtiğini anlatır, ergun heyecanlanarak konuşur kendisi ile.

    cep telefonu kullanımı hızla yayılırken dizide çöpçü dursun'un kullandığını görürüz. bu telefon ilerleyen bölümlerde cafer'e geçer ve "alo cafer pilav hattı" olarak bu telefonla hizmet vermeye başlar.

    paket internet sağlayıcılarının çıkış yaptığı döneme de yer verilir. banu alkan'lı ixir reklamlarına gönderme yapılır. (bkz: ixir reklamları)

    dizide bayıldığım bir diğer detay market sahneleridir. halil gıda pazarı sahnelerinde hep arka planda ürün fiyat etiketleri gözükür. örneğin kasım 97 tarihli "kazandibi" isimli bölümde, 1lt sek süt 105.000 tl olarak markette satılmaktadır. merak eden arkadaşlar o günün dolar kuruna, asgari ücretine bakarak bugün ile kıyaslama yapabilirler. bugünün tersine, hemen hemen her bölümde enflasyon konusunda eleştiriler vardır. vatandaşın geçim sıkıntısı ekranlara taşınır hep.

    dönemsel hastalıklar konu olur. deli dana, kuş gribi gibi dönemin korkulu hastalıkları dizide kendine yer bulur. şükrü bey'in şirketinin ekonomisine etkilerinden bahsedilir. yemek hazırlama sahnelerinde mevzusu geçer.

    seçimler ve seçim ortamı kendine yer bulur dizide. tahta kafa raşit ve halil bey ile seçim heyecanına ortak oluruz. dönemin koalisyon çalışmaları şükrü bey'in şirket sohbetlerine ve evde yapılan konuşmalara yansır. ekonomiye etkilerinden bahsederler.

    savaşlar konu olur. cemil'in kosova füzeleri, sabri bey'in savaş tatbikatı ile işlenir o dönemler. apartmanda yardım toplanır savaş mağdurları için.

    99 depremi dizide yer bulur. depremin acı yüzünden ziyade insanları biraz rahatlatabilmek için olsa gerek, devam eden hayatta yaşananlar konu edilir. clinton'un türkiye ziyareti kendine yer bulur. papağan maşuk "clinton babamız" diye konuşur apartman sahnelerinde.

    ilgili dönemlerin siyasi eleştirileri de yapılır parti ve taraf ayrımı gözetmeksizin. ilgili dönemde çıkarılan af ile işlenen suçlar eleştirilir. (bkz: rahşan ecevit affı)

    emekli maaş kuyrukları işlenir bazı bölümlerde. maaş kuyruklarında yaşanan gasp olayları, sıra beklerken can veren emeklilerden söz edilir. leyla hanım maaşını çekmeye gitmek için ali'den yardım ister. atm'nin yaygınlaşması ile maaş çekme işinin kolaylaştığına tanık oluruz. bir bölümde muvaffak hoca gasp edilir, emekli maaşı çalınır.

    yılan hikayesine dönen avrupa birliği üyeliği meselesi dizide yer bulur kendine. davut usta evde zafer kutlarcasına marşlar söylerken avrupa birliğine giriyoruz diye sevinir.

    hikayesinde yer alan çalışan ve emekli öğretmenlerin eleştirileri ile eğitim sistemini eleştirirken, dizi bitiş jeneriğinde katkılarından dolayı milli eğitim bakanlığı'na teşekkür ediliyor.

    özetle iyiyle kötüsüyle dönemi yaşarsınız diziyi izlerken. böyle başka bir dizi olmadığı için gelmiş geçmiş en güzel türk dizisidir bence bizimkiler. geçen zaman sonrası şarap gibi yıllanarak harika bir dönem dizisi olmuştur. her izlediğinizde farklı detaylar yakalarsınız.
  • bulgur pilavı kokan nostaljik güzellemelerin aksine yarrak gibi dizidir. tıpkı yedi numara ve çocuklar duymasın gibi devrinde izlenmiş, devri bitince tozlu arşivlerdeki yerini almıştır. z kuşağı şöyle böyle diyip bu dizileri güzellemek de romantizmin dip noktasıdır.
  • müthiş bir debe entry’si olmuş #163227146.

    bundan 7-8 sene önce bir arkadaş (kadın), bir diziyi kıyafetleri için izlediğini söylemişti.
    sonra burada sözlükte, bahar dizisi ile ilgili bir entry’de, tokalardan konuşulduğunu görmüştüm.

    hangi diziyle başladı bilmiyorum ama gerçekten böyle bir şey var (eskiden sıla tokaları satılırdı, sonra bihter geceliği ve hatta fatmagül’ün suçu ne dizisi ile ilgili şeyler bile çıktı galiba).

    yabancı diziler de çok farklı değil aslında. yine bu sözlükte, biri succesion dizisiydi galiba, markaların kabak gibi yazılı olmadığı eski zengin modasından bahsediyordu (the gentleman dizisinde de ben farketmiştim, eski zenginlerin -ve hatta susie glass’ın- kıyafetlerinde marka etiketi olmazken, kolombiya karteli araba satıcısı kadının her yerinden gucciler fırlıyordu, dalga geçmek için bile yapmış olsalar, kıyafet etiketlerine bu kadar dikkat etmeleri gereksizdi -bence-).
    gossip girl müydü, onda da sürekli oyuncuların kıyafetlerinden bahsedilirdi.

    hemen hiçbir dizi (yerli ya da yabancı), gündemdeki sorunlardan bahsetmiyor.
  • suna hanım (latife saruhan) baya bıçkınmış zamanında.
    *
  • dizide şükrü bey, şükrü bey'i oynayan erdal özyağcılar'ın arabasını kullanıyordu. ve bu aracın plakası da 34 erd 43 idi.

    görsel
  • trt nostalji youtube kanalında trt'deki tüm bölümleri son 6 ayda yüklenmiş dizi. bayram tatilini de fırsat bilip bodoslama dalarak 10 günde 80 bölüm izledim. tabii o dönemki bölümlerin 35-40 dk uzunluğunda olmasının da etkisi var.

    cihat tamer'li ilk 2 sezon bana göre dizinin en iyi dönemi. şevket - şükrü ikilisinin dinamiği inanılmaz iyi ilk 2 sezonda. ilk sezonda yaman okay'ın da olması seyir zevkini arşa çıkarıyor.

    tam diziye baştan başlamışken, kim seslendirdi youtube kanalında da "bizimkiler: nasıl çekildi?" başlıklı bir röportaj dizisi başladı. ilk röportaj cihat tamer'indi.

    cihat tamer, şükrü rolünün ilk kendisine teklif edildiğini, kendisinin şevket karakterine daha yakın hissederek onu oynamayı istediğini, şükrü rolü içinse şener şen'i önerdiğini ama o dönem şener şen'le birlikte çalışan yapımcı ertem eğilmez'in bunu kabul etmediğini anlatıyor.

    diziden nasıl ayrıldığına gelince, mevzunun akçeli işlerle ilgili olduğunu filtresiz anlatmış. diziye başlarken erdal özyağcılar ve kendisinin bölüm başı 1.250,00 (bin iki yüz elli) liraya anlaştıklarını, trt'nin ücretlerinden indirim yapmalarını istediğinde kendisinin 500,00 lira, erdal özyağcılar'ın ise 250,00 lira ücret indirimi yaptığını sonra o farkın giderek açıldığını, erdal özyağcılar'a zam yapılırken kendisine yapılmadığını, bu durum bir türlü düzeltilmediği için de sonuçta diziden ayrıldığını anlatıyor. bence cihat tamer'in oynadığı şevket, ücret memnuniyetsizliği yüzünden gözden çıkarılacak bir karakter değildi, dev bir hata yapmışlar o dönem.

    özellikle, dizinin yapımcısı güner namlı ve senaristi umur bugay'ın, cihat tamer'in ayrılmasının ardından kenan erçetingöz'e konuşup "bu bir şükrü dizisidir. cihat tamer provokasyon yapıyor. başrol oyuncusunun istediği parayı istiyor. megalomandır, ruh hastasıdır." dediğini anlatıyor ki; tam bir fecaat.
  • belgeselin ilk 4 bölümünü izledim. böyle bir projeyi gerçekleştirdiği için sedat bey'e sonsuz teşekkürler öncelikle.

    cihat tamer ve nevzat-şemsay çankara'nın olduğu bölümler, belgesel niteliği açısından oldukça doyurucuydu. seyircilerin bilmediği ve merak ettiği birçok husus bu bölümlerde açıklığa kavuştu, yeni bilgiler edinildi. en kötü bölüm ise erdal özyağcılar bölümüydü. çoğu soruyu geçiştirdi erdal bey, bitsin de gidelim modundaydı. eminim ki sedat bey daha çok soru soracaktı ama karşısındaki duvarı aşamadı maalesef.

    ayşe kökçü bölümü ise görece daha iyiydi ama orada da farklı şeyler duyamadık. bi' ara kendisi bile söyledi, "kardeş payı belgeseline döndü." diye. oyuncuların kim olduklarını zaten biliyoruz, bizimkiler dışındaki sorular belgeselin akışını ciddi anlamda etkilemiş. halbuki oyunculara sorulabilecek çok daha kritik sorular vardı. acaba onlar mı istemedi sorulmasını ya da sedat bey fırsat mı bulamadı bilmiyorum.

    sonuç olarak çok iyi ve cesur bir iş yapılmış. o yüzden kuru kuru eleştiri yapmak doğru olmaz. ama şunu farkettim: arka plandaki oyuncular ya da set ekibindeki kişilerden çok daha yeni ve tarihe not düşülebilecek bilgiler edinilebilir. dizinin ana karakterleri için unutulmuş ve o anda gözlem yapma fırsatı bulunamamış bir iş olmuş anladığım kadarıyla. yıllar sonra polemik yaratmamak adına da fazla derinlere inmemişler. belki ilk belgesele yetişememiş oyuncularla ve işin arka planındaki çalışanlarla ikinci bir seri çekilebilir. eminim ki çok daha doyurucu ve keyifli olacaktır.
  • salih kalyon'un oynadığı tak tak sedat karakteri bilineceği üzere sürekli tak tak ve cızzz repliklerini kullanıyordu. bu kelimeleri aslında o dönem dizinin çekildiği apartmana yakın bir kebapçıdan almış salih kalyon. kebapçı her sipariş aldığında kebapları şişe tak manasında tak tak deyip şişleri ateşe koyunca ise cızzz diyormuş.
  • abbas’a ıstakoz pişirtiyorlar, ihraç edecekler diye örnek getirmişler şirkete, abbas pişiriyor. şey diyor:
    “ pişti müdürüm afedersin ciyak ciyak”
  • evde canimiz sikilinca rastgele bir bölüm acip izliyoruz. malum trt nostalji bütün bölümleri numarali bir sekilde koydu. bugün 73. bölümü izledik. abbas'in diziye dahil oldugu bölüm. yani hakim babayi takip edip, isyerine kadar gelip, sonunda sükrü'nün abbasi ise almasi. ayni zamanda da sevket'te oyuncu degisikligi olmak üzere, cünkü cihat tamer bu bölüm görünmüyor.

    sükrüler ailecek beyoglu'na sinemaya gidiyorlar. istiklal'in simdilerde sosyal medyada sikca paylasilan 90'li yillardaki hali. dönüste kapida sabri bey, cafer ve masuk onlari karsiliyor.

    sükrü: biz de sinemaya gittik.
    sabri: pek güzel efendim. biz gidemiyoruz artik unuttuk sinema minema.
    nazan: isabet sabri bey. beyoglu'nu bir görseniz...

    yil 1991...

    beyoglu'nu asil simdi bir görseniz...
hesabın var mı? giriş yap