5957 entry daha
  • giriş

    aldığımız her nefeste, akciğerlerimiz bizden önce bu dünyada yaşamış olan herkesin de ciğerlerinden geçen yaklaşık 100 milyon civarında molekül solumuş olur.

    enteresan di mi, hiç bu şekilde düşünmemiştik...hani havuzda benim alete değen suyun diğer insanların ağzına girmesi düşüncesi gibi...oysa o düşünce aklımıza gelirken, aldığımız nefesin belki de milyarlarca insanın da geçmişte ciğerlerine girdiği aklımıza gelmemişti hiç...

    ciğerlerimizden burnumuza, ve burnumuzun beynimizle olan bağlantısına geçelim. peki, kokular neden bir anda zihnimizde birbir türlü anıları hatırlatır? günümüzde, bir gülü kokladığımızda bir parfüm kokusu aldığımızda -görme duyusuna göre, duyma duyusuna göre- anılarımız daha güçlü bir şekilde canlanır. kah hüzünleniriz, kah içimize bi sevinç dolar...sırf bir koku yüzünden... oysa bu tamamıyla beynimizin hayatta kalma güdüsüyle alakalıdır... kokuyu soluduğumuzda beyin hemen harekete geçer; bizi tehlikeye karşı uyaran bir güdüdür aslında. onbinlerce yıl önce, gözlerin kamuflaj nedeniyle göremediği bir yırtıcıyı bize yaklaşmadan önce ya da çıkan bir orman yangınını yaklaşmadan önce kokularıyla farkedersek hayatta kalma şansımız artar. işte bu sebeple beyindeki koku algılayıcıları tam da amigdalanın dibindedir.

    kokular çok güçlüdür beynimizde, ama öte yandan başka bir duyu organı aslında hemen hemen hiç çalışmaz. dokunma duyusundan bahsediyorum...ellerimizle parmaklarımızla dudaklarımızla ya da vücudumuzun başka bir bölümü ile gündelik hayatta diğer bir insana asla dokunamayız. sadece dokunduğumuzu zannederiz. çünkü atom seviyesinde cisimler birbirleriyle temas etmezler. dokunma hissi oluşur ama atom çekirdekleri temas etmez. "bıçak neden atomları kesmiyor" sorusunun cevabı buydu hatırlarsanız...

    bizi şu an ve şu zamanda ısıtan ve aydınlatan güneş ışığı, aslında tam 10 milyon yıl önce güneşin çekirdeğinde oluşmuştur. çekirdekten yüzeye çıkması zordur zira içerde saniyede milyarlarca kez atomlarla çarpışırlarr. tam tamına 10 milyon yıl süren bu yüzeye çıkma çabası sonucunda, yüzeyden ışık hızıyla fırlarlar ve dünyamıza sadece 8 dakika 22 saniye içinde varırlar. çok enteresan ve çok zorlu bir yolculuk süreci. yani bize şu anda ulaşan o ışık, ilk oluştuğudan insanlık daha ortada yoktu.

    antik yunana göre halkalı satürn gerçek bir gezegen değil ama cennet ile dünyanın evliliğinden olma bir çocuk, bir tanrıkraldı. kurşun tanrısı idi (ve roma forumunda hala saturne ait bir tapınak vardır, bugün bu tapınağın sadece sütunları vardır.) her yıl aralık ayında bu tapınakta satürn şenliği yapılırdı, o ay savaş yapılmaz, insanlar birbirlerine hediyeler alırdı. birkaç yüzyıl sonra, papazlar bu şenliği "noel" adı altında kutlamaya başladılar. işte bugün tüm hıristiyan dünyasında 24 aralıkta kutlanan, hatta ülkemizde yılbaşı olarak çevrilen noel kavramı böyle doğdu.

    gelişme

    şurada 24 saatlik bir özetini yaklaşık 1.5 sene önce paylaştığım dünyanın yaşını daha geniş biçimde, tüm evrenin oluşumuna ekleyerek ve bir tam yıla bölerek anlatayım. 1 ocak evrenin oluşumu - 31 aralık gecesi ise bugün...yani her ay yaklaşık olarak bir milyar yılı, her gün 40 milyon yılı temsil ediyor:

    1 ocak: büyük patlama .yani zamanın ilk noktası. (kosmostaki helyum miktarı ve patlamadan arta kalan gözlemlenmiş parlak radyo dalgaları bu patlamayı teyit eden sağlam delillerdir)

    10 ocak: ilk yıldızlar oluşmaya ve ışık oluşmaya başladı. yani ilk patlamadan sonra, tam 400 milyon yıl boyunca evren karanlıktı

    13 ocak: ilk galaksiler ortaya çıkmaya başladı.

    15 mart: içinde bulunduğumuz samanyolu galaksisi oluştu. yani büyük patlamadan yaklaşık 3.5 milyar yıl sonra... yüzmilyarlarca farklı güneş oluşmaya devam etti.. ama bizim bugün gördüğümüz güneşimiz henüz oluşmamıştı bile. zira bu zamandaki büyük yıldızlardan birinin küllerinden doğacaktı.

    bu arada supernovalar oluşmaya başladı. bu süpernovalar sayesinde bugünkü yaşamın kaynağı olan elementler ortaya çıkmaya başladı. ne yıldızı ne elementi diyenler için nasıl oluştuğuna dair detaylı bkz

    31 ağustos: bir super novadan sonra, bugünkü güneşimiz oluştu. dünya henüz gaz ve toz bulutu idi. çarpışmalar ve kalıntılar ile dünya oluşmaya başladı. ilk bir milyar boyunca dünya çok hırpalandı. soğudu.

    21 eylül: dünyada yaşam başladı. yani tam 3.5 milyar yıl önce. ilk patlamadan tam 10 milyar yıl sonra.

    9 kasım: canlılar nefes almaya, hareket etmeye, beslenmeye başladı.

    17 aralık: denizde yaşam gelişti. bitkiler büyüdü. hayvanlar karaya çıktılar.

    28 aralık: ilk çiçek açtı. ormanların kalıntıları kömüre dönüşmeye başladı.

    30 aralık: sabah saat 06:24 dünyaya muazzam bir göktaşı çarptı ve dinazorların nesli tükendi. hala insanoğlu ortalıklarda yok.

    31 aralık saat 21:45: ilk insanlar ortaya çıktı...

    31 aralık saat 23:59 ve 46ıncı saniye : günümüz insanoğlu ortaya çıktı ve yazı icat edildi.

    yani modern insanoğlu koskoca evrenin tam bir yıllık sürece yayılan tarihinde son 14 saniyede vardır. kayda geçmiş tüm tarihi veriler, bildiğimiz tüm isimler, bilginizdeki tüm katliamlar savaşlar krallar göçler yıkımlar dinler aşklar kısaca tarih ve din kitaplarındaki herşey sadece ve sadece son 14 saniye içinde gerçekleşmiştir.

    hz.musa nın doğumu: 31 aralık 23:59 ve 53üncü saniye (sadece 7 saniye önce)
    buda nın doğumu: 31 aralık 23:59 ve 54üncü saniye
    hz.isa nın doğumu: 31 aralık 23:59 ve 55inci saniye

    hz.muhammed in doğumu: 31 aralık 23:59 ve 57inci saniye.

    hani o tüm kainatın onun için yaratıldığı kişi... evrenin tam 1 yıllık zaman dilimin, sadece son 3 saniyesinde var olmuştur....

    31 aralık saat 23:59 ve 58inci saniye: dünyayı keşfetmeye başladık, amerikayı keşfettik.

    31 aralık saat 23:59 ve 59uncu saniye: doğanın sırları ve kanunlarını, uzayın sırlarını, tüm evreni bilim yardımıyla nihayet incelemeye başladık...yani elimizdeki tüm bilgiler, evrenin tam 365 gün 6 saatlik yaşam süreci içindeki sadece son bir saniyesinde elde ettiklerimiz ve bulduklarımızdan oluşuyor.

    bir hıristiyan psikopos dünyanın yaşını hesaplamaya kalkışmış, tabii ki baz aldığı şey kutsal kitaplar; o zaman çok kabul gören kutsal kitap hesaplamalarına göre; yaratılış, peygamberler, firavunlar ve krallar gibi hesaplara girişmiş, ve o ana kadar 139 nesil geçtiğini hesaplamış...bu hesaba göre, dünyanın doğumunu milattan önce 22 ekim 4004 olarak hesaplamış... oysa kurşun ve uranyum hesabı yapıldığında, dünyanın 4.5 milyar yaşında olduğu 20inci yüzyılda hesaplanabilmiştir..

    dünyanın hareketsiz olduğu, herşeyin merkezinde olmadığı, aksine güneşin etrafında döndüğü fikrini öne sürenlerden biri olan giordano bruno adlı rahip, 17inci yüzyılda bu fikrini anlattığında kilise tarafından hapse atılmıştır. afaroz edilmiştir. kopernik'in bu fikrini yaymaya çalışınca, ingiltere'de uçsuz bucaksız evren fikrini ortaya attığında kafir ilan edilmiştir. geleneksel inançtan farklı bir şey anlattığı için roma katolik kilisesi engizisyonunca 8 yıl hücrede hapis cezası verilmiştir. 8 yılın sonunda tekrar yargılanmış, yazdığı bütün kitaplar yakılmıştır. kendisi de yakılarak öldürülmüştür.

    sonuç

    bu kadar alakasız şeyi neden bir araya topladım. aslında toplayan ben değilim. en altta bahsettiğim kaynak...

    ve belki de buraya kadar okuduğunuz bilgiler, az çok bildiğiniz şeylerdi. ufku iki katına çıkaran daha doğrusu çıkarmaya sevk eden düşünce; beni tüm bunları buraya yazmaya iten şey.

    bütün bu yukardaki bilgileri alıyoruz bir kenara koyuyoruz ve kutsal kitapları açıyoruz...kitaplarda yani tanrı'nın bizi aydınlatmak bize bilgi vermek bize birşeyler öğretmek için gönderdiği o kitaplarda, bunlarla ilgili yani, yarattığı bu muazzam evrenle ilgili doğru dürüst tek bir bilgi yokken, olan bilgi ise dünyanın 6 günde yaratıldığı iken, ademin yasak elmayı yediği için cennetten kovulması, ilk insanın direkt dünyaya inmesi, cennette halıların ve tahtların olması, hurilerin olması, sigara günümüzde en büyük ölüm sebeplerinin başında iken kitapta ondan hiç bahsetmemesi, ama peygamberin evinde çok kalmayın denilmesi, ganimetler peygamberindir denmesi, kadınlara hafif vurabilirsiniz denmesi, miras paylaşımında hatta şahitlikte bile kadının ikinci sınıf olmasından bahsetmesi,

    ulan hepsini geçtim, az önce hakkında muhteşem bilgiler edindiğiniz şu mükemmel dünyada insanoğlu olarak varoluş ve bir tür sınavdan geçme sebebimizin; şu yukarda bahsettiğimiz muazzam düzeydeki kozmosu yaratan, ol deyince herşeyi anında oldurduğu bir tanrının aslında yine kendi yaratmış olduğu bir yaratık olan şeytan ile tuhaf bir iddiaya girmesinin sebep olduğu (acayip komik geliyor di mi artık) ...

    ve buna benzer aklınıza gelebilecek çok acayip bilgilerin ya da uyduruk hikayelerin yer alması...

    günümüzde yunan tanrıları bir mit, hikaye. onların gerçekten tanrı olmadığını biliyoruz...belki onlar gerçekten de yüzyıllarca inanmıştı o tanrılara, belki ondan önce bile başka tanrılar vardı da haberimiz yoktu...ama günümüzde bunların hiçbirisinin gerçek olmadığını biliyoruz...hurafe geliyor bize...müzede izliyoruz, belgeselde görüyoruz, hotellerin duvarlarında birer resimler birer kopya heykeller artık onlar bizim için.. turistik birer öğe haline geldiler neredeyse...filmleri yaplıyor... oysa yıllar önce belki de o tanrıların adına nice insanlar kurban edildi, yakıldı...nice savaşlar çıktı.

    gün gelecek, yıllar geçecek, muhtemelen yüzyıllar belki bin yıllar geçecek ama, kesinlikle o gün gelecek... ve insanlar roma'ya mekke'ye kudüs'e turistik geziler düzenleyecekler. nasıl bugün zeus bize bir müze ikonu olarak geliyorsa, kabe de insanlara öyle gelecek ve fotoğrafını çekecekler...vatikan komple bir müze şehir olacak...geleceğin insanları bizi araştıracaklar, ulan bunlar nelere inanıyorlarmış diyecekler...

    işte bence o süreçten geçiyoruz biz...yunan mitolojisi günümüzde bize nasıl geliyorsa, gün gelecek hıristiyan mitolojisi, islam mitolojisi denen kavram ortaya çıkacak ve o mitolojiler de insanlar için o hale gelecek.. çünkü yukardaki size sadece çok küçük bir kısmını verdiğim bilgiler galip gelecek.. mantık ve akıl, galip gelecek...

    neden biliyor musunuz, yukarca verdiğim bu bilgilerin çok büyük bir kısmı sadece birkaç yüzyıllık..yani daha yeni yeni keşfediyoruz herşeyi...önceden bir elin parmakları kadar insanın ileri sürdüğü ve çoğunun kabul bile görmediği dönemler geride kaldı... sindirilmesi elbette çabuk sürmüyor bunların, yani o yüzden son birkaç yüz yıldır o sindirme sürecinden geçiyoruz...ama yunan mit tanrıları sürecinin geçip gittiği gibi, bu süreç de bitecek bir gün...ve artık sadece müzesel bilgi olacak hepsi...

    gün gelecek minicik küçük bir çocuk, kudüs'te "ağlama duvarı müzesi"nin önündeki uzun girişi kuyruğunda beklerken, kafasını kaldıracak ve meraklı gözlerle, elini sıkı sıkıya tuttuğu babasına şu soruyu soracak;

    "baba, gerçekten insanlar din için, hatta aynı tek tanrıya inandıkları halde birbirini öldürüyormuş ha? ne enteresan, ne ilkel atalarımız varmış di mi baba!"

    işte bu düşünce ufkumu iki katına bu çıkardı.

    kaynak soranlar için:
    deney ve gözlemlerle fikirleri sınamak
    sınavı geçen fikirleri ilerletip, geçemeyenleri elemek
    her koşulda delilleri takip etmek
    ve herşeyi sorgulamak
35864 entry daha
hesabın var mı? giriş yap