• bi nevi ingilizcenin diyosun'u bile denebilir sinir bozma konusunda. en basitinden ornek verip somutlastiralim olayi.

    - mike, i love you.
    - so?
    - ananin ami mike, ananin ami..
  • ing. e ne amına koyim?
  • 1986 tarihli bu peter gabriel klasiği, sanatçının solo müzikal kariyerindeki en yaratıcı albümdür. her ikisi de seksenlerin en harika şarkılarından (ve yine seksenlerin en muhteşem videoklipleri arasına girebilecek olan) big time ve sledgehammer "so"nun müzikal atmosferi hakkında tam bir aldatmacadır. adı geçen iki şarkıdan sonra albümün en melodik bestesi olan açılıştaki red rain'in dışında kalan 6 şarkının her biri tüyler ürpertici ambiyansa sahiptir ve birbirlerine hiç benzemeyen tuhaf bestelerdir. bunların arasında kate bush düeti don't give up'ın ve albümün duygusal zirvesi mercy street'in adını özellikle anmak gerekir. finaldeki iki parça "we do what we're told (milgram's 37)" ve "this is the picture (excellent birds)" ise gabriel'in müzikal arayışlarının (genesis dönemi dahil) en şaşırtıcı sonuçlarındandır.
    eğer işbu dokuz şarkının bir amacı var idiyse, bunun için, talking heads'in remain in light'ta yaptığının benzer bir yolda, farklı düşüncelerle üretilmeye çalışılması denilebilir. ve "so" ile gabriel'in ulaştığı nokta, avantgarde açıdan görkemli tanımını sonuna kadar hak eden "remain in light"a yaklaşmayı başarır ki, bu da bu seviyede bir albümün çok sık yaratılamayacağı iddiasına delil olarak gösterilebilir.
  • ing. öylesine,öyle,o kadar,bu kadar,o kadar(çok),o derece,çok,bu yüzden,bu şekilde,şöyle,öyle,de(da),-mesi için,-sin diye,amacıyla,demek(ki),doğru... gibi anlamları olan kelime.
  • ing.

    i. muhabbet sonundaki sessizlikleri doldurmak, bazen de konuşmanın bittiğini belirtmek için söylenir. (bizde de "öyle." kullanılır bu durumlarda)

    ii. bir soruya cevap beklenirken söylenir. ("ee?" gibilerden)

    iii. bir sorudan önce söylenir. (bizdeki "söyle bakalım" kalıbına tekabül ediyor bu da)
    "so, how do i look?" (yeni bir giysi deneyen kadın sorusu)
  • ingilizce'de her yola gelen bir zarf.

    misal: so long and thanks for all the fish: hoscakal, eline saglik yemek superdi; so red the rose: gulum o kadar kirmiziydi ki..; so what: ne ki yani?
  • peter gabrielın başyapıtı.
  • kukurt ve oksijen.. halk arasinda sulfat olarak ta bilinir..
  • her gün binlerce sözlükçünün adres satirina yazdiktan sonra asagi ok ve enter'a bastigi hece.
  • ingilizce'nin en orta yollu kelimesi. her boka konur, her anlamı birbirine çeker. yamulmuyorsam bu kadar küçük ve bu kadar işlevi olan başka bir kelime de yok ingilizce'de.
hesabın var mı? giriş yap