• taş gibi bir johnny marr şarkısı. allahım bayıldım tek kelimeyle! go johnny go! http://youtu.be/d2w8avdxeby
  • kimsenin zahmet edipte, " vay amk " dememiş olduğu şarkı.. onca yıl aşağıladık linkin park'ı, liseli ergenler, özentilerin grubu ve benzeri şeylerle.. ama bilmiyorum sadece bu şarkı hakkında yorum yapacağım. herhalde 80'li yılların sonunda bu şarkı çıksaydı, efsane olarak anacağımız bir şarkı olurdu. böyle buğulu seslere oldum olası zaafım var. insanı hüzünlendiriyor, birde yavaş bir şekilde söylenirse, insanın durduk yere amına koyar. işte bu böyle bir şarkı. nasıl sözlükte ilgi görmüş anlamadım, bu şarkı haricinde benim için liseli ergen grubu. ama bu şarkı bir başka, olgun..

    sözlerini de yazayım her şey tam olsun;

    when you feel you're alone " yalnız olduğunu hissettiğinde "
    cut off from this cruel world " bu acımasız dünyadan dışlandığını "
    your instincts telling you to run " içgüdün sana koşmanı söyler "

    listen to your heart "kalbini dinle "
    those angel faces " şu melek sesleri "
    they'll sing to you " sana şarkı söyleyecek "
    they'll be your guide " senin rehberin olacaklar "
    back home where life leaves us blind " eve dönüşte, yaşam bizi körleştirdiğinde "
    love keeps us kind "sevgi bizi sevecen kılar "
    it keeps us kind ! " o bizi sevecen kılar "

    when you suffered it all "yeterince acı çektiğinde "
    and your spirit is breaking "ve ruhun kırılırken "
    you're growing desperate from the fight " kavgadan umudunu kesiyorsun "

    remember you're loved " sevildiğini hatırla "
    and you always will be " ve daima sevileceğini "
    this melody will always bring "bu melodi sana doğruyu getirecek "
    you right back home " eve doğru "

    when life leaves us blind " yaşam bizi körleştirdiğinde "
    love, keeps us kind! "sevgi bizi sevecen kılar "
    when life leaves us blind " yaşam bizi körleştirdiğinde "
    love keeps us kind! "sevgi bizi sevecen kılar "
  • bu filmin en etkileyici yanı olayları anlatım biçimi. taking chance gibi ağır bir hamasetle belgesel gibi işlenmemiş. aksine the wrestler 'daki gibi kahramanların omzunun hemen arkasında hareketli bir kamerayla siz de yaşanan drama bütün gerçekliğiyle gizlice dahil oluyorsunuz. birçok yönüyle savaş karşıtı bir film denilebilir.
  • 12 dakikalık infected mushroom versiyonunun 2. yarısı adeta şaheserdir, ambient, trance,goa`, psychedelic gibi birçok kategoriye sokabilirsiniz şarkıyı, bi ara jazz esintileri var çok kısa.
  • kesinlikle şans verilmesi gereken ve microsoft'un game pass'i ile oynanabilen muhteşem oyun

    özellikle diyalogları çok hoşuma gitti, yer yer yapımcının kendi başından geçen olayları hikayeleştirdiği kısımlar ise duygulandırdı, böyle yapımcıların daha da büyüyerek böylesi güzel oyunları bize ulaştırmaya devam etmeleri dileğiyle

    edit: picnic panic adlı bir dlcsi de bulunuyormuş. oyuna karşı topladığım tüm sempati bu dlc sağ olsun yerle yeksan oldu. işin şakası tabii, oyun hâlâ çok güzel. ama yapımcılardan bazıları bu dlcde insanları nasıl kanser edebiliriz diye oturup kasmışlar sanırım

    daha dlcnin başlarında karşınıza bir totem bossu çıkıyor ki aklınız şaşar. ana oyunun tüm bosslarını toplasan bu boss kadar zorlamıyordur. oyunun boss atamalarında resmen hatlar karışmış.

    1 saatlik deneme yanılma hırplanmadan sonra geçebildim. onu geçtim derken maske parçalarını toplama işine geldi sıra.

    yok arkadaş, adamlar burada da garezlenmiş. öyle zor bir parça koymuşlar ki aklınız durur

    https://youtu.be/1gmjssdl4b0?t=529

    tabii izlemesi kolay ama inanın yapması çok zor

    her neyse bununla da bir saat cebelleştikten sonra %100 olarak tamamlamayı başardım oyunu. dlcye de yine kendi mizahlarını çok güzel yedirmişler, fazla detaya girmeyeceğim ama dlcyi de kesinlikle oynayın. ama bu maske parçalarını falan toplamayın, tabii benim gibi illa toplayacağım diye psikopata bağlamıyorsanız
  • hakkinda oscar adayligi disinda bir fikrim olmadan izlemeye basladiktan kisa sure sonra beni tamamen ters koseye yatirmis, defalarca duygu patlamasi yasamama sebep olmus guzel film. filmin 2. yarisi ilk yarisi kadar etkileyici olmasa da izlenilmesi gereken filmlerdendir.
  • johnny marr artık kimsenin grubunda olmak istemediğini beyan edip, morrissey'e de ayarı verip yeni albüm için stüdyoya girmişti. 2013'te çıkacak olan yeni albümden ilk şarkı da the messenger. beklentilerimin çok çok üzerinde bir şarkı olmuş. bu şarkıya bakarsak albümün on numara olacağı aşikar.
  • ilk yarısı ninja gaiden'a 8-bit'lik saygı duruşu içeren, ikinci yarısı ise 16-bit metroidvania deneyimi sunan 2'si 1 arada bağımsız oyun. sık sık sinir etse de bir türlü bırakamayarak 30 saatimi gömmüş bulundum. steam sayfası da burada.
  • the tea party'nin the messenger'ını ta bebelikten beri severek dinlerdik; şimdi bir de johnny marr' ın the messenger'ı çıktı. ilk dinlediğimde bi' anlayamadım mı noldu, sonra 2,3 derken çok sevdim şarkıyı. isminin içinde blue geçen hiçbir şarkı kötü olamaz çıkarımına kardeş nurtopu gibi bir çıkarımımız daha oluyor gibi: adı the messenger olan hiçbir şarkı kötü olamaz.

    du bakalım.
  • bana savaş filmi çekmek için illaki çatışma sahnelerinin olmasına gerek olmadığını gösteren filmdir.filmde sevdiğini kaybetmenin acısını defalarca yaşatılıyor.hele steve buscemi ilk sahnesinde inanılmaz bir oyunculuk göze çarpıyor.ama en ağırı woody harrelson ın o insanın içten en derininden patlayan ağlama sahnesi.ayrıca bugünkü ırak savaşı hakkında ilginç bir tespitte yer alıyor.

    --- spoiler ---

    captain stone(woody harrelson) : -you missed out. that's the whole problem.that is the whole problem this time around in iraq. vietnam, those guys got laid six ways from sunday. bosnia... best brothels in the world. desert storm... we had r and r ships with filipino hookers...on call.yeah, but this war? i don't know.all the religious bullshit, the crusades and jihad and nobody getting laid.i mean, that right there is half the reason why everybody's so angry, yeah?

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap