hesabın var mı? giriş yap

  • + ya bu elbiseye o kadar para verip aldım ama küçük geliyor bana. fermuarı kapanmıyor! kıçım başım gözüküyor. oysa ne hayallerim vardı....
    - senin hayallerinin bittiği yerde benimkiler başladı...

  • bogota belediye başkanının dediği gibi, bir şehrin gelişmişlik düzeyi dar gelirlilerin otomobil satın alabilme oranıyla değil, zenginlerin toplu taşıma kullanma oranıyla ölçülür.

  • üst edit 4: (#126681376)

    üst edit 3: (#126627108)

    üst edit2: arkadaşlar yalvarırım bölgeye yakın olanlar gitsin görsün, lütfen. otel açıklamalarında karalama kampanyası demiş. yanımızdaki otelin rant sağlaması demiş. videoda ki herkes oranın sakini, hepsi komşumuz. gidin oradaki halkla konuşun. birde tehdit etmişler hukuksal savaş bla bla. bir tane yetkili gelsin oraya, lütfen.

    üst edit: daha fazla kanıt isteyenler olmuş,
    youtube linki buyrunuz

    bunlarda anlık görüntüler, foseptik çalışmaya devam ediyor anlık
    fotoğraflar;
    görsel
    görsel
    (görseller ve video anlıktır. saat 10:35)

    başlığı nasıl açarsam daha çok gündem olur ya da ses getirir bilemedim. fakat, bu oteli arama sitelerinde arayanlar rahatlıkla bulsunlar diye kendi adıyla açmak istedim. hangi otele gittiklerini bilsinler, kararlarını öyle versinler.

    başlığımıza konu olan oteli bir hisarönü sakini olarak iyi biliyorum. patika yol olması gereken yolu kendi otellerininmişcesine kapatarak otelin foseptiğini de o yola yani ormanlık dağ alanına aktarmışlardır.

    bugüne kadar yerel halkı çeşitli nedenlerle sindirerek oradan geçmesini engellemişler ve dahası bunu normalleştirmişlerdir.

    ta ki bugüne kadar!

    hisarönü bildiğiniz gibi çok büyük bir felaketten çıktı. yangın neredeyse tüm hisarönü'nü sardı. işte hisarönü'nde yangın çıkan bir diğer sokakta huzur sokağı idi. neyse ki tomalar zamanında yetişmiş ve evlerimizde oluşan ve oluşacak olan hasarı en aza indirmişlerdir.

    otel ve yerel halkın sorunu aslında bugüne dayanmıyor. daha önce de bir çok kez aynı yol kullanılmak istenmiş fakat otel sahiplerinin üst düzey tanıdıkları olması sebebiyle engellenmiştir.

    bugün ise bu yolun kullanıma açılması artık elzem hale gelmiştir. tahliye olması gereken yerel halk, bu yol açık olmadığı için tahliye olurken zorluklar yaşamıştır. sahile aralarında 100m bile olmayan evler bu yol açık olmadığı için tahliyelerini sokağın diğer tarafından yaklaşık 1 km uzaklıktaki başka bir yolu kullanarak tahliyelerini gerçekleştirmişlerdir.

    iş bununla da bitmiyor. tapu kadastro müdürlüğü bu yolu patika yol olarak belirlediği halde otel bu yolu gelişi güzel bir şekilde kapatmış ve geçişleri engellemiştir.
    gerekçeleri ise üst düzey insanları tanıdıkları ve arkalarına almalarıdır.

    aşağıda krokiyi paylaşıyorum;
    görsel

    itfaiye mahallemize geldiğinde bu yolun açılması gerektiğini ve olası tahliye işlemleri için elzem ve acil olduğunu belirttiği halde bu otel yolun açılmaması için elinden geleni yapmaktadır.

    videoda yerel halkı dinleyebilirsiniz;
    video

    son olarak otel arazisini birlikte kullanan başka bir otel daha mevcuttur. bu otel yardım için gelen bir çok insana kapılarını açmıştır. fakat, yine başlığa konu olan otel, komşusu olan otele geçişleri engellemiş ve yardımımıza koşan onca yardımseveri mağdur etmiştir. video hotel galife

    sesimizi burdan duyurmak istiyorum, ekşisözlük bugüne kadar böyle olaylarda duyarsız kalmadı ve bu duruma da kalmayacağına canı gönülden inanıyorum.

    lütfen sesimizi duyun ve duyurun! "arkamızda üst düzey insanlar var" diyerek orman yolunu foseptiğe çevirmiş bu otelin daha fazla oradaki insanları mağdur etmesine engel olun.
    #oyolaçılacak

    edit: üst düzey tanıdıkları için link

    çiçek mi suluyorlarmış?!
    görsel

    edit: güzel insanlar destek vermeye devam ediyorlar, kampanyayı ben başlatmadım ama sesimizi duyan güzel insanlar kampanya açmışlar, buyrun linki

    hepinize ayrı ayrı teşekkürlerimizi sunuyorum. hepiniz birer umutsunuz, harikasınız.

  • sabaha karşı bir saatte uykudayken - ben diyeyim saat üç, sen de dört sözlük - burnunun dibinde dikilip seni izlemesi. kabustan uyanıp gözünü açıp karanlıkta tam dibinde seni izleyen iki parlak gözle karşılaştığında gördüğün şeyin kedi olduğunu anlayana kadar geçen saniyeler çok fantastik oluyor.

    sapık desem değil, psikopat desem değil, hayvan desem bi tuhaf.

  • işe servisle gidip işten servisle gelen, kahvaltısını evde yapıp çıkan ya da 2 poğaça ile geçiştiren, öğle yemeği çalıştığı yer tarafından verilen ve akşam da eve geldiğinde yemeği hazır olan sigara içmeyen kişidir. çok abartı bir durum yoktur yani.

  • kolin inşaat'ın beni zevkten dört köşe eden hareketi. zeytin ağaçlarının bulunduğu bölgede, kolin inşaat için çalışan ve zaman zaman köylülere saldıran 50 özel güvenlik görevlisi işten atılmış. güvenlik personeli "bize iş garantisi verip, köylülere saldırttılar. şimdi de işten attılar" diyor.

    beter olun lan. darısı para için millete saldıran tüm köpeklerin başına...

    http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27553732.asp

  • 90's en çok o dönemde çocuk olanlara güzeldi. bunu birine anlatmak çok zor, zira 2020's de kendisinden sonraki nesillere bunu anlatamayacaktır. herkesin yazdığı gibi; çocuktuk, sokaklarda oynayan, herkesi tanıyan, tek endişemiz; annenin pencereye çıkıp, '' çabuk eve gel yeter çocuğum '' demesi olan dönemler. oyun oynarken sabit kalmayan çocuklardık, ahmet'lerin evin önünde bir başlardık, akşama doğru 3 km ilerlemişiz. sabit duramayan çocuklar, asla koyduğunuz yerde bulamazdınız ama yine de endişeye mahal yok. çünkü mahalle diye bir şey vardı, tüm çocuklar herkesindi. karnı acıktı mı, tüm çocuklara bir anne bakardı. genelde salçalı ekmek ile tüm çocukları doyurmayı bilen bir anne. o da çocuklar artık oyun oynarken kimin kapısına denk geldiyse, o günün şanslı annesi o olurdu.
    şimdiki çocuklarda inanılmaz bir dikkat bozukluğu var, misal mahallede 30 çocuk varsa hiç biri aynı şeyi sevmiyor, hiç birinin zevki diğerine uymuyor, birinin yediğini diğeri yemiyor. en önemlisi, okul dışında bir araya gelmiyorlar. biz pazar sabahı erkenden kalkıp o da varsa, trt'de aynı çizgi filme bakardık, hepimiz varyemez amcayı bilirdik, onu konuşurduk, onu severdik. şimdi milyon tane çizgi film kanalı var, bir çocuğun bildiğini bir milyon çocuk bilmiyor. bu çocuk duygularını kiminle paylaşabilir ki!
    biz tarkan'nın şarkılarını dinlerdik, ( ya da en fazla bir iki kişi daha ) herkes onu bilirdi, aynı şarkıya oynar, aynı şarkıya hüzünlenirdik. hepimizin hayali de benzerdi, duygu durumu da benzerdi, aşkları da benzerdi, çocukluğu da benzerdi. şimdi bir sürü şarkıcı ve bir sürü tanınmayan, bilinmeyen şarkılar... herkesin duygu durumu farklı ve ortak noktada buluşmak o kadar zor... ortak noktada buluşmak imkansız ise olan şey şu; birbirine güvenemeyen, dertleşemeyen, anlaşamayan, empati kuramayan, birey olduğu farz edilen ama yalnız insanlar... ortak nokta yoksa ve bağ kurulamıyorsa, bir şeyi sevmek de o kadar zor olur. çünkü birbirlerini tanımıyorlar, merak da etmiyorlar.
    '' peki, farklılar iyi değil mi ?'' diye sorabiliriz. evet farklılıklar her zaman güzeldir ama dezavantajları da insana dokunuyorsa, onları sindirmeden yaşamanın da kişileri kötü etkilediğini görebiliriz. konu burada farklıların olması değil, kişilerin ortak nokta bulup bağ kuramaması ile alakalı.
    90'lar emek harcanan dönemlerdi. navigasyonsuz adresleri bulurduk, neredeyse sevdiğimiz herkesin telefonunu ezbere bilirdik, herkesin ailesini tanırdık, çarşıda, bakkalda, sokakta hepsine denk gelirdik. komşu komşuyu bilirdi, arkadaş arkadaşı. ilgilenir, derdi ile ortak olurdu. bu paragraf için erich fromm sevme sanatı kitabında şöyle der; sevginin temel öğeleri etkin ilgi ve emek, sorumluluk, saygı ve bilgidir. yani şartlar insanların birbiri ile ilgilenmesini sağladı. dikkatlerini dağıtacak çok az şey vardı ve teknoloji gelişmediği için de herkesin birbiri hakkında ezberlediği, öğrendiği de çok şey vardı. şimdi ise sadece en yakın arkadaşımın telefonunu ezbere biliyorum. o da çok kolay olduğu için... yani bir insana karşı pişmeden, emek harcamadan onu da sevemezsin.

    yukarıdaki entrylerde 90's için siyasi iklimin bugünden daha kötü olduğu, insanların neyini özlediği vs... yazıyor. evet çok doğru, 90's siyasi olarak karanlık, aydınlatılması da belki 90 sene sürecek kadar kötü siyasi gelişmeler doğurmuş bir dönemdi. ama bu ülkenin rahat geçen bir on senesi zaten yoktu. 80's den sonra muhtemelen 90'lar günlük güneşlik gelmiştir. insanlar alışık oldukları için, bir şekilde hayatlarına bakmaya da devam ettiler. yokluğa rağmen bağ kurmaya ve var olmaya devam ettiler. çünkü yokluk, herkes için yokluktu. o yüzden o dönemin siyasi ortamı bu konu açıklamaya yetmez.