hesabın var mı? giriş yap

  • yüzde yüz kötü çocuk türk profili. aynadaki yansımamız. devlet politikası haline gelen şeyleri zamanından önce ve çocukça bir heyecanla söyledi diye beyaz türklerin histerisine mahkum edilmiş en esmer kurban. bir kaç yıl önce, yanılmıyorsam yeni harman 'da, ahmet kaya'nın eşiyle yapılmış bir söyleşi vardı. ahmet kaya'nın fransa'da yaşarken en büyük zevklerinden birisi de acı biber bulmakmış. türkiye'den ya da başka yerlerden buldurduğu acı biberleri harmanlarmış... bir misafiri geldiği zaman "vallahi acı değil, bir tat" dermiş...karşısındaki oyuna gelip, biberi tattığında ve acıdan gözleri yaşardığında ahmet kaya çocuk gibi gülermiş. en favori şakası buymuş ahmet kaya'nın. hiç bıkmazmış bu şakayı yapmaktan. her çocuk şakalarına gülünmediğinde ölür. biz ahmet kaya'yı doğduğu toprakların uzağında öldürüp, her gün serdar ortaç'ı izlediğimiz, ertuğrul özkök okuduğumuz, osuruk beyinli köşe yazarlarının saçma hamaset çığlıklarının gürültüsüne kapıldığımızdan beri çocuklar şaka yapmaya korkar oldu. ne güzel bir ülke burası...iyi ki varsın ercan saatçi, iyi ki varsın reha muhtar, iyi ki varsın ahmet kaya'nın popüler zamanlarında "biz ahmetle kardeş gibiyizdir. yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez" deyip, adam linç edilmek istendiğinde derin bir sessizliğe gömülen savaş ay...iyi ki varsınız.

  • bu soruyu soran insanın dedelerinin, halkı sömürerek kurduğu ve yabancılara toprak peşkeş çekilen saltanatın çökmesine vesile olan kurtuluş mücadelesinde yer aldılar. evde de istiklal madalyası duruyor, yeterli mi?

  • herhangi bir ortamda mabel matiz'in şarkılarından birine rast geldiğimde yapmayı şiddetle arzuladığım eylemdir.

    zaten alerjik rinit ve kronik sinüzit hastasıyım, bu adamın sesini duyunca gözlerim kızarıyor, burnum tıkanıyor, huylanıyorum bildiğin.

    belli ki bu arkadaş da aynı dertten muzdarip ama otrivine denen sihirli formülden haberi yok, yazık kimse söylememiş çocuğa... gel kardeşim şöyle uzat burnunu, pısst. bi de öbür deliğe, pısst. çek içine çek çek çek! hah şöyle adam gibi bir nefes al yahu, oksijen gitsin beynine.

    oh be dünya varmış, o da rahatladı ben de...

    edit: viral reklam falan diye yazanlar olmuş. dinlemem, sevmem, kendisiyle herhangi bir ilgi ve alakam da yoktur.

    edit2: otrivine virali diye yazan da var. onunla da bir ilgim alakam yok sıradan vatandaşım yahu ben. hay viral kadar taş düşsün kafanıza :)

  • konsey içerisinde nizamettin güvenç ile birlikte en derin iki adamdan biriydi. israil menşeili ilişkileri yürütürdü ve esas olarak simgelediği nokta israil - amerika arasındaki süregelen dostlukta zaman zaman sürtüşmelere neden olan ince fikir ayrılıklarıydı. o dönem israil'in konjonktürel yapısında anında tepki mekanizması vardı. gerçi durum halen böyle, belki daha da fazla. yani rakiplerinin attığı adımlara karşı, geliştirmiş olduğu derin ve güçlü ilişkiler sayesinde anında bir cevap sunmasıydı. samuel işte bunu temsil ediyordu. bildiğiniz üzere mehmet karahanlı'ya yüklenilmiş en büyük görev büyük orta doğu projesinin türkiye'deki zeminini oluşturmaktı. bu zeminin hazırlığı hızlı tepkiler yerine ağır ve sakin planlar ile sonuca ulaşmaktı. ancak israil ya da dizideki temsili ile samuel vanunu kendi çıkarlarına ters işler yürüten rusları bertaraf etmek üzerine planlar kurmaktaydı. örnek mi? samuel vanunu aslan akbey suikastinin kimin emri ile işlendiğini mito'ya sorduğunda aldığı cevap "okyanus ötesi" olduğuydu. ancak bunu karahanlı'ya ruslar olarak lanse etti ve karahanlı da samuel'in burada bir açık bıraktığını daha sonra yakaladı. ardından karahanlı için hazırlanan ancak başarısız olan suikast planı. yine burada polat alemdar'ın yaptığı yorumlar ile suikast girişiminin istihbahrat örgütleri tarafından gerçekleştirildiğini ama hangi devlet ya da devletler tarafından planlandığının çözülemeyeceğini anlamıştık. ancak samuel'in karahanlı'ya bu planın ruslar'ın girişimi olduğunu belirtmesi ve hatta karahanlı'nın aklını çelerek polat alemdar'ı dolaylı yoldan ibrahim ahıskalı'nın üzerine sürmesi amerika'nın yaramaz çocuğu israil ile ters düştüğü noktaları gözlemlememize sebep oluyor. ancak karahanlı burada da samuel'e tokat gibi bir cevap yapıştırarak asıl niyetini ziyadesiyle anladığını belli etmiştir. samuel ile aralarında geçen konuşma bence dizideki hayati noktalardan biriydi.

    samuel: toplantıya gelmediniz. benimle görüşmek istemediniz. polat alemdar'ı görevlendirdiğinizi söylediniz. ben polat alemdar'ı ibrahim ahıskalı'yı öldürmek üzere görevlendirmenizi beklerdim. bütün şaşkınlığımın nedeni bu.
    karahanlı: aceleci buluyorum yaklaşımını. ama beni sevdiğinden emin olduğum için "doğal bir refleks" olarak değerlendirip bu aceleciliği mazur görüyorum. "senin gibi ince diplomasiye inanan birinin hesapsızca düşmana saldırmak istemesini gözardı etmeyeceğim."

    sanıyorum samuel vanunu'nun ölümü biraz da bu tutumundan kaynaklandı. yani israil'in çıkarlarını büyük ortadoğu projesinin üstünde görmesi onun sonunu hazırladı diyebiliriz.

    tabi bütün bu yorumlara şöyle bir karşı tez de konulabilir. samuel vanunu büyük orta doğu projesini hızlandırmak adına böyle bir yola başvurdu ve esasında bütün derdi projenin hayata geçmesiydi. ruslar'a olan kastı da buradan kaynaklanıyordu şeklinde düşünebiliriz. zira karahanlı'nın ölümünden sonra öğrendiğimiz bilgiler ölümünün bu projenin hayata geçmesi için yeterince mücadele etmemesinden kaynaklandığıydı. samuel de süreci hızlandırmak isteyen bir mekanizmaydı diyelim. o zaman samuel'e kurulan komplo bana biraz manasız geliyor açıkçası. samuel'in ölümü de anlamsızlaşıyor.

    öyle ya da böyle dizideki tüm karakterler gibi samuel vanunu da zaafiyet gösterdiği için ölmüştür. önemli olan sistemdir ve herkes bu sistem dahilinde harcanabilir konumdadır. samuel vanunu gibi orta doğu diplomasisinin önemli adamlarından biri bile.

  • akp faşizminin, tribündeki bizlerin korkusundan çıkarmaya çalıştığı düzenlemedir.

    http://www.hurriyet.com.tr/…por/futbol/24428551.asp

    stadlarda kötü içerikli siyasi ve ideolojik tezahürat yasaklanacakmış, kulüpler de buna ilişkin zaten taraftara taahhüt imzalatmış, yetmemiş kendileri de takip edecekmiş. bir de utanmadan bu tür düzenlemeler avrupa'da da var yalanını tekrarlıyorlar.

    mesela ben hakaret içermeyen "hükümet istifa" ya da "tayyip istifa" diye bağırsam bu ideolojik midir, siyasi olarak kötü müdür? belki istifa etmesi iyi birşey, kötü olup olmadığına kim karar veriyor? hukuk da bilmiyor bu içişleri bakanı.

    korkunun ecele faydası yok, yıkılacaksınız, yok olacaksınız.

    (bkz: hükümet istifa)

  • türkiye için yapılacak en iyi hamleyi yaptı ümit özdağ. diğer egoist liderler gibi kendisini aday göstermedi. açık açık ülke için en iyi adayı söyledi.

    bu bile ümit özdağ'ın ülkesini ne kadar sevdiğini gösteriyor. adamın derdi kendisi değil ülkesi. 10 yıldır seçim kaybedip hala kendisini aday gösteren, koltuğu bırakmayan birini destekleyenler utansın.

  • turizm sezonunun bitimine denk gelen açıklama. suçu yine vatandaşın üzerine atıp sorumluluk almayacaklarını garanti ederim.

  • benim küçük bir kedim var. onu izliyorum bazen;

    mama koyuyorum bayıla bayıla yiyor, sonra kendim için bi yiyecek hazırlıyorum hemen kafayı döndürüyor, koşa koşa yanıma geliyor, o yemeği de tadayım diye gözümün içine bakıyor, deliriyor resmen. maması falan tamamen yalan oluyor. aklı fikri benim yediğimde. daha mı güzel acaba diye merak mi ediyor nedir.
    veya yerde peluş ayıcığı ile oynuyor, sonra bi top atıyorum halıya, o ayıcığı anında satıp topla oynamaya gidiyor, bazen karar veremiyor manyak oluyor, iki oyuncakla birden aynı anda oynuyor. bi süre sonra iki oyuncaktan birini tercih edip gerçekten istediğinin yanına gidiyor. daha çok sevdiği oyuncağı önünden aldığımda ise, diğerine; daha az istediğine geri dönüyor, ama o neşeli halinden eser yok.. oynuyor ama sanki mecbur, sanki zorunlu. ne kendini oynadığı oyuncağa verebiliyor ne de aklını benim önünden aldığım oyuncaktan kurtarabiliyor. ama o kedi, mutsuz olmuyor, düşünemiyor çünkü.

    düşünüyorum da bazen küçücük bir kediden bizi farklı kılan ne var? hiçbir şey sanki..
    mutsuzluk kader mi tercih mi? alternatifler azalmayacak bu belli, o zaman telkin şart.

  • spor olsun diye koşmak.

    bunu yapan ilk insan var ya, insanlık tarihimizin en önemli kırılma anını işaretleyen varlıktır.

    bir hayvanın en önemli bireysel aktivitesi, enerji kazanmak, yani yemek yemektir. o enerjiyi hiçbir hayvan boşa harcamaz.

    ama bu ablamız/abimiz, kazandığı enerjiyi kaybetmekten korkmayıp spor yapıyor. çünkü yerine yenisini koyacağını biliyor.

    bu lüks, daha önce hiçbir insan için mümkün olmamıştı.

    az şey mi?