hesabın var mı? giriş yap

  • dominos, pizza hut, little caesars, pizza bulls, pizza lazza benim teyit ettiklerim. papa john's da buyuk ihtimal bu grupta.

    "salam, sucuk, sosis vb. urunlerin tamami isil islem gormus pilic urunudur" diye yemeksepeti'nde uyarmislar zaten.

    dana etli urunler kullandiklarinda her pizzadaki maliyetleri 3 tl (50 gr) civarinda olacakken, pilic urunleri ile bunu 0.5 tl'ye cekmekte ve her pizzadan elde edecekleri ekstra 2.5 kar ile sagliginizla oynamakta sakinca gormuyorlar.

    dunyanin baska hicbir ulkesinde bunu yapmaya cesaret edebileceklerini de sanmiyorum.

  • 3 yıl boyunca sıfır araçtan daha pahalıya 2. el araç sattılar kazanacaklarını çok çok fazla kazandılar daha ne istiyorlar. kimsenin ekmeğinde değilim ama beter olsunlar.
    edit: hızımı alamadım geçirmeye devam edeceğim. bir gece de vergi artışlarıyla ellerindeki arabların fiyatları arttı. dolar kuru arttı saniyesinde dolar olarak aracın fiyatını arttırdılar ama dolar düştüğünde araç fiyatları yerlerinden kıpırdamadı. dola 25 aralıkda 18'den 11'e düştü ve doların tekrar 18'i görmesi 7 8 ay kadar zaman aldı. anasını satayım hangi aracın fiyatı düştü amk. ulan 1 yılda baktığım aracın fiyatı 30.000 $ 'dan 40.000 $ 'a yükseldi. doların yıllık enflasyonu en fazla yüzde 8'i gördü. bu artış ayıptır başka bir şey değildir. sadece oto galericiler değil bayiler de çok büyük suçlu bu konularda ama galericilere dediklerim konusunda onlarda üzerlerine alınırlar umarım.

    bak yine geldiler bana. mercedes bayilerin araç liste fiyatlarının çok üzerinde satmaları ve galericilere araçlarını vatandaşa göstermeden direk olarak vermelerinden dolayı mercedes kendi sitesinden araç satmaya başladı. bayileri aradan çıkarttı yani. bu oto galericiler ne yaptılar. gittiler sağlam bir yazılım yaptılar mercedes sitesinde araç stoğu gözüktüğü an yaptıkları yazılım sayesinde otomatik aracı siteden satın aldılar. sonra koy üstüne 300 500 bin aracı sarı siteye koy. insanlık mı bu anasını satayım. toptan beter olsunlar zerre acımam.

  • tanim: yerel halk tarafindan ruhu yilan olarak tanimlanan bitki.

    bolivya da gunes adasindaki ilk ayahuasca deneyimimden sonra yazmayacaktim aslinda ama amazon ormanlarinda kucuk bir kabilede şamanin sadece benim icin duzenledigi bir seramoni sonrasi yazmaya karar verdim.

    yaklasik 2 haftadir peru nun amazon bolgesindeyim ve bulundugum yere kara ulasimi yok. lima dan ucak ile veya en yakin kara ulasimi olan sehirden 5 gunluk bir bot yolculugu ile ulasilabilecek bir sehirdeydim. ardindan amazon nehrinin kenarinda maymun adasinda bir sure calistiktan sonra ormanin daha da derinliklerinde kendi yaptiklari sadece catisi olan barakalarda yasayan 80 haneli bir amazon kabilesiyle beraberdim.

    bulundugum koyun şamani 60 li yaslarda gozleri iyi gormeyen ve yaklasik 20 yil amazonda tek basina yasamis bir şaman. yasadigi klubede bir adet sandalye bir adet masa ve bir tane hamak var. evindeki toplam esya sayisi 3.

    ayahuasca seramonisi yapmak istedigimi soyledikten sonra hazirliklara basladik ve seramoniden bir gun once kendi yapmis oldugu kano ile amazon nehrinde balik tutmaya ciktik, 1 gun once sadece o bolgede yetisen veya bulunan tarim urunlerini yemem gerektigini soyledi, sabah kahvaltida ormandan topladigi bir kac bitkinin cayi icip bir kac amazon meyvesi yedikten sonra bir kac saati balik tutarak gecirdik ve oglen yemeginde tuttugumuz balik ve kendi bahcesinde yetistirdigi pirincleri yedim, ogleden sonra 1 bardak bitki cayi ve aksam sadece pirinc yedim. tuz, seker, yag, kahve, alkol gibi herhangi bir sekilde direkt dogadan olmayan hic bir madde tuketmeme izin vermedi. koyde elektrik yok. aksam hava karadiktan sonra erkende klubedeki hamakta uykuya daldim kendisi de yerde tahtanin uzerinde uyudu.

    seramoniyi yapacagimiz gunun sabahi saat 3 te kano ile yolu koyulduk ve amazon nehrinde ilerlemeye basladik. goz gozu gormeyecek kadar karanlik bir havada zaten cok az goren gozleri ile kanoya ilerlerken lambayi acmami isteyip istemedigini sordum. "gozlerim gormese de kulaklarim duyuyor" diyerek reddetti. biraz tedirginlik olmadim desem yalan olur dogrusu.

    ayahuascayi toplayacagimiz bolgeye vardigimizda hala dogmamisti. amazonun icinde karanlikta ilerlemek su ana kadar gecirdigim en tedirgin anlardan biriydi.

    amazondaki en tehlikeli canli sivrisinekler. onlardan korunmaniza imkan yok herhangi bir sinek ilaci vs etki etmiyor ve bilinen ve bilinmeyen onlarca hastalik tasiyorlar, kot pantalondan dahi sokabiliyorlar yani kat kat giyinmek de cozum degil. şaman ise neredeyse tamamen ciplakti diyebilirim. ormanda ilerlerken ara ara durup ormani dinliyor ve nereye gitmemiz gerektigini soyluyor. herhangi bir yuruyus yolu vs yok her attigimiz adima dikkat etmemiz gerekiyor.

    yururken biraz kendisinden bahsetti 20 yil amazonda tek yasadiktan sonra koye donuyor ve kendine yerel dillerinden bir isim takiyor., ispanyolca cok bilmiyor ama anlasabilecegimiz kadar konusuyor, amazondaki yerel kabile dillerinden cogunu konusabiliyordu jorge. kendine taktigi ismin karsiligi "bilgelik ormani" ve koyde herkes onu bu adla cagiriyor.

    ayahuascayi taze toplamamiz gerektigini ve bitkinin ruhunun benim icin iyi olup olmadigini anlamamiz icin beni de goturdu ve "ilk karsimiza cikacak ayahuasca senin ruhunun cagirdigi olacaktir" dedi bana. yolda ara ara durup bir cok bitki topladi ve zamanimizin neredeyse yarisini yolu bulmak icin ormani dinleyerek gecirdi. bekleme anlarinda sivrisineklerden ne kadar rahatsiz oldugumu soylememe bile gerek yok. jorge ise pur dikkat sanki sivrisinekleri hissetmiyormus gibi ormani dinliyordu.

    yaklasik bir kac saat yuruyusten sonra ayahuascayi bulduk ve bitkinin yanina egilip yerel dilde bir kac sey fisildadiktan sonra biraz keserek bitkinin recinesini aldi ve alnima surdu. 10 dk kadar sessizce bekledikten sonra bitkiyi aldik ve kanoya dogru donmeye basladik. donus yolunda da amazon meyvelerini toplamaya devam etti. kanoya vardigimizda yaklasik 50 dk kadar sessizce beklemenin ardindan dayanamadim ve neden bekledigimizi sordum onun cevabi ise " ruhumuz hala ormanda, ruhumunuz donmesini bekliyoruz" oldu.

    o gun sadece topladigi bitkilerin caylarini icmeme ve amazon meyvelerini yememe izin verdi.

    koye dondukten sonra kendisi ayahuasca cayini hazirlamak icin klubesine gitti ve beni de temizlenmem icin amazonada yikanmaya gonderdi.

    aksam saat 10 gibi seramoni basladi ve cayi icmeden once gozlerimin acik ya da kapali olmasi hic bir seyi degistirmiyordu. tek bir isik demeti dahi yoktu ve goz gozu gormeyecek kadar karanlikti. sanirim ilk defa bu denli isiksiz bir ortamda bulundum.

    cayi icmeden once karsimin icine topladigi bitkilerden biraz karsitirdi, bir kismini da kagida sardi ve yakarak dumanini ayahuasca cayinin icine ufledi. saat 10.30 gibi cayi ictim ve ardindan bir eliyle elimi tutup diger elini kafamin uzerine koydu ve ilk defa adimi sordu. ardindan yerel dilde fisildamaya basladi, sonrasinda hafif bir islik ile seramoniyi tam anlamiyla baslatmis oldu. tum bu surecte hareket etmememi ve kusmamin tamamen normal bir ruh temizleme metaforu olacagini ve kusana kadar ara ara ayahuasca icmemi soyledi.

    her 15 dk da bir elindeki kaptan cay icirdi. sadece amazonun derinliklerinden gelen hayvan sesleri disinda herhangi bir ses duyulmadi bu surecte surekli yine kendi yetistirdigi tutunden veriyordu surekli ve ortamdaki tek isik tutunun yandigi sirada ortaya cikan kucuk atesti. 3. icisten sonra kustum. ardindan jorge yerel dilinde sarki soylemeye basladi, soyledigi sozler kelime olmaktan cikti bir sure sonra ve ritimli bir sekilde her ayahuasaca diyip dans ederken ayagini yere vurdugunda ben bir dusunceden digerine dogru yol aliyordum...

    benim nasil hissettigim konusunu ve seramoniye saygi geregi kalan kismini anlatmayacagim. bu tamamen kisiye ozel duzenlenen bir seramoni ve yasadiklariniz tamamen size bagli olan seyler. zaten tarif edebilecegimi de zannetmiyorum.

    sabaha karsi gunes dogarken seramoni sona erdi ve tekrar temizlenmek icin amazon nehrine girdim ve yunuslarla beraber yuzerek gecirdim tum sabahi.

    ardindan ruhuma hakim olan dinginlik, huzur ve bilgelik hissi ise hala benimle beraber.

    bu gun ise 8 kisilik bir kano ile amazon nehrini gecerek kolombiya ya dogru yola cikiyorum.

    ugurlar olsun.

  • iki yıl veya daha fazla süre boyunca donmuş olarak kalan topraklara verilen isimdir. kuzey yarım küredeki arazinin neredeyse dörtte biri permafrost'tur. en derin kısımları 1.5 kilometre yüksekliğinde ve en eski kısımları ise 600.000'dan daha uzun süredir donmuş haldedir.

    dünya ısındıkça, kanada, alaska ve sibirya da dahil olmak üzere birçok yerde permafrost'un kalıcılığı zayıflamaktadır. bilim insanları 2100 yılına kadar, kuzey kutbu'nun yüzeye yakın permafrost'unun 3'te 2'sinin kaybolacağını düşünmektedir. permafrost teknik olarak erimez, çözülür ve küresel ısınma ile birlikte hızlanan bu çözülme, on binlerce yıldır tecrit edilmiş halde duran virüs ve bakterilerin ortaya çıkmasına neden olabilir.

    2016 yılında, sibirya'nın 70 yılı aşkın süredir salgın görmeyen bir bölgesinde 12 yaşında bir çocuk öldü ve yaklaşık 100 kişi şarbon zehirlenmesi yaşadı. bilim insanları, salgının, permafrost'un çözülmesiyle ortaya çıkan onlarca yıllık bir ren geyiği dışkısından salınan şarbon sporları kaynaklı başladığını düşünmektedir.

    tek bir gram permafrost binlerce uyuyan mikrop türünü içerebilir. bilim insanları, çözülmenin sadece üstesinden geldiğimizi düşündüğümüz hastalıkları ortaya çıkarmakla kalmayıp (çiçek hastalığı ve hıyarcıklı veba vb.) aynı zamanda şu anda doğal bağışıklığımızın ve etkili antibiyotik veya aşıların olmadığı eski patojenleri de serbest bırakmasından korkmaktadır.

    içimizi biraz da olsun rahatlatan durum, insanların ortaya çıkan bu tehditlerle şimdilik çok fazla temas kurmamasıdır. bugün, kuzey permafrost bölgelerinde beş milyondan az insan yaşamaktadır. ancak dünya ısındıkça, yeni nakliye yolları uygulanabilir hale geldikçe ve kuzey kutbu'nda kaynak çıkarma, ticaret ve turizm arttıkça, insanların eski patojenlerle karşılaşma ve bunları dünyaya yayma riski de aynı ölçüde artmaktadır.

    önümüzdeki dönemde salgın hastalıkları görme sıklığımız artacak gibi gözüküyor. bizler görür müyüz bilemiyorum ancak torunlarımızın "kötü günleri atlattık sırada daha kötü günler var" deme ihtimali oldukça yüksek...

    kaynak: science focus

  • genelde haftasonları denk gelinen bi hadise.

    banyonun kapısında beklerken içerden önce tazyikli bi su sesi, sonra haşır huşur yüze su çarpma sesi ve akabinde boğulur gibi sesler yükselir.
    noluyo lan diye korkuyla kapıyı aralayınca pederin eliyle çenesindeki suyu sızması ve omzundaki havlu gözükür.

    adam sadece yüzünü yıkıyomuş amk.

  • babanın bir bacağı kesilmiştir. en başta kendisi, başına gelen bu durumu büyük bir metanet ve hatta esprilerle karşıladığı için; ailece iyi atlatabilmişizdir. yani ne kadar iyi atlatabilirsek. protez takılana kadar babanın daha rahat dolaşabilmesi için, kendisine bir tekerlekli sandalye alınmıştır. baba, anne ile birlikte yaşamaktadır ve anneden bir telefon gelir.

    - kedi, naber?
    - ne olsun annem. almanca çalışıyorum. münih'e gideceğim ya.
    - aa! ne güzel. bir şeyler öğrenebildin mi bari?
    - öğrendim. du bist meine lokomotive andreas!
    - ne demek?
    - asdfghjk! boşver! babam nasıl?
    - çok iyi. şimdi deniz kıyısındayız, çay içiyoruz. hava almaya çıktık. babanın fotoğraflarını çektim arabasıyla. hatıra kalsın diye. yakında ihtiyacı kalmayacak ya nasıl olsa. (gülüşmeler...)

    işte bu cümleden sonra, telefonun ucundan gelen babanın kahkahasını duymak...sizin için pek bir şey ifade etmiyordur ama, benim için nasıl güzel bir detaydır anlatamam.

  • tebrik ettiğimiz vatandaş. lütfen elindeki paraların bir kısmını taksicilere bütünletsin de 'abi bir lira yok' muhabbetinden kurtulalım biz de. hadi kahraman, sıra toplumsal duyarlılık projelerinde.

  • efe 2 yaşında konuşmayı yeni yeni öğreniyor. balkona çıkartılıp hilal şeklindeki ay gösterilir.

    +efe bak ay.
    - (ağlamaklı bir şekilde) kırılmış :(