• frak giymi$ yildiz.
  • dewamında (bkz: kuyruklu), (bkz: kuyruklu yalan).
  • tdkya göre kuyrukluyildizın doğru yazılışı.
  • herkes kaydığını sanarken parıltılı kuyruğuyla zirveye koşuşturan yıldızdır.
  • 1997 senesinde uzunca bir sure gokyuzunde seyredilebilmistir (bkz: hale bopp)
  • derin uzayın dondurucu atıkları. güneş, kirli katranla kaplı kartopuna benzer bu donmuş cismin kalbini eritmesiyle arkasında milyonlarca km uzunluğunda bir kuyruk oluşturur. buhar, gayser ve küçük partiküller. organik madde gibi duran küçük taneler buzun üzerinde belki de güneş sisteminin başlangıcından beri korunmuş. belki de böyle bir kuyruklu yıldız milyonlarca yıl önce dünyaya çarptı ve hayatın hammaddeleri olan organik madde ve su taşıdı. kimbilebilir hatta belki de sana ve bana dönüşebilen hayatın tohumlarını ekti.

    peki ya şimdi çarpsa!? bir kuyruklu yıldız ya da asteroitin çarpmasıyla yok olan dinazorları düşünün. sadece zaman meselesi. birgün korunacak bir yöntem bulamazsak dinazorların sonunu paylalabiliriz. dünya güvenli ama şimdilik. eğer dünya yok olsaydı, biz burada saldırgan bir evrende evsiz ve akıntıya kapılmış bir durumda kalırdık. kendimize başka bir ev bulmamız gerekirdi. milyonlarca, milyarlarca gezegen arasında fazla sıcak veya fazla soğuk olmayan; hava, güneş ısığı ve suyun olduğu altın saçlı kız gibi rahatca yaşayabileceğimiz bir gezegen olmalı.
  • bir iddiaya göre, dünyamızdaki suyun kaynağı kuyruklu yıldızlarmış. taşıdıkları buzu dünyaya düşerek bırakan kuyruklu yıldızlar, böylece milyarlarca yıldır dünyamıza adeta yağmur gibi yağarak, yeryüzünün dörtte üçünü sel altında bırakmış oluyor.

    büyük sayıları hayal bile edemiyor oluşumuzun farkında bile olamayışımıza bir örnek de dünyanın yaşından bahsederken girilen ruh hali.
    ("yeaw 4.5 milyar yılda siksen evrilinemez..." gibi)

    dünyanın yaşının ne kadar da korkunç büyük olduğunu "idrak etmek" için bir fırsat olarak gördüm bu örneği. dünyanın boyutuyla kıyaslandığında zerre kadar olan taşlar belli aralıklarla yeryüzüne düşüyor ve üzerlerinde taşıdıkları azıcık buzu su olarak dünyaya bırakıyor. sonuçta ortaya çıkan manzara ise ortalama derinliği 4 km olan ve yüzeyin çoğunu kaplayan dev okyanuslar. (bir kuyrukluyıldızın taşıdığı ortalama buz miktarı ile yağış sıklığı önemli burada.) ama şimdi büyük sayıları doğru düzgün hayal edemediğimiz için, okyanusların ne kadar devasa olduğunu da anlayamıyoruz hıyar gibi. bir atlasın sayfalarına zaptederek, haritadaki mavi yerlere indirgediğimiz devasa okyanusların oluşabilmesi için ne kadar çok suyun "yağması" gerektiğini de aklımız hayalimiz almıyor.

    genelde sonsuz büyüklerle sonsuz küçüklerin karşılaşmaları fikri kabuslarıma ilham verir . (bkz: görülmüş en boktan kabus/@mate of inanna) bu tarz kabuslarımda bir karınca olarak futbol oynamak, ya da dünyanın yüzey alanını cetvelle hesaplamak gibi imkansız işler beklenir benden. kuyruklu yıldızlarla ilgili bu iddia beni o kadar etkiledi ki, artık bir sonraki kabusumda kovayla okyanus boşaltmak, ya da kum tanelerinden çöl yapmak gibi atraksiyonlara girişebilirim.
  • özellikle 1996-1997 yıllarında gündemi oldukça meşgul etmiştir. 1996 yılında hyakutake(buna kimse değinmemiş hayret) ve bir de 1997 yılında hale bopp vardı. hyakutake yi görmek nasip olamamıştı ama hale bopp u günlerce izleme şansım olmuştu, gerçtekten gözle görene kadar size şaka gibi gelen bir olay ve onu çıplak gözle gördüğünüzde resmen hayran kalıyorsunuz. gökyüzünde diğer yıldızları gölgede bırakacak bir ihtişama ve görüntüye sahiptirler. zaten gökyüzüne bakınca direk ona kilitleniyorsunuz ister istemez. dürbünle bakardık ama kesmezdi "teleskop falan yok mu" diye iç geçirirdik.

    http://upload.wikimedia.org/…-03-1997_hires_adj.jpg

    http://gallery.amesastronomers.org/…9/halebopp2.jpg
hesabın var mı? giriş yap