• mutlu olmak gibi bi'şey. süreğen değil. anlarda mümkün.

    baktığı, durduğu, sevdiği, konuştuğu, şaşırdığı ya da güldüğü anlardan birinde vuruyor insanı.

    bir an sadece.

    o gece eve bırakırken, senin el sallamak için arkanı döndüğünde gördüğün taksinin plakasını aldığı an.
    o gün şirketten çıkarken kapıda kuyruğunu sallayan yavru köpeği sevdiği an.
    o akşam kütüphanede kendini kaptırmış okurken, okuduklarına gülümseyip, altını çizdiği an.

    bir an sadece.

    nerede, ne zaman yakalayacağını bilmediğin, seni senden alıp bambaşka bir dünyaya götüren tek bir an.
  • içgüdüseldir. köpeklerin üreme döneminde yaptıklarına benzer şeyler yaptırır insanoğluna.

    edit: köpeklerle ilgili durumu merak edenler için. dişi bir köpeğimiz vardı. onun iyi cins bir köpekle çiftleşmesini istiyorduk. çünkü sıradan bir sokak köpeği ile çiftleşirse, doğacak bebekler de sıradan köpekler olacaktı. bu nedenle 2. kattaki terasa dişiyi kilitledik. yanına da cins bir erkek köpek koyduk. ama beklenen olmadı. sürekli bahçeye giren, kovaladığımız ama yine de ısrarla terasın altından bizimkine kur yapan sıradan bir köpek için, bizim köpeğimiz 2. kattan atladı. hiç bir şey olmadı, sadece o sıradan köpekten hamile kaldı. bir sürü sıradan yavrusu oldu. mutlu oldu mu? bilmiyoruz . ama galiba aşk böyle bir şey. engellenemez ve yüksekten atlatır.
  • arkadaşım aşık olmuş.

    normalde saat öğlen 12'de şu profilde doğan güneşe söven, yatakta debelenen adam sabahın 8'inde kalkmış, duş almış, kahvesini hazılamış. aptal aptal sırıtarak geldi yanıma "abi günaydın yazmış yaa" diyor.

    aşk güzel şey lan. adamın yüzüne renk geldi. şu etkiyi şişeleyip satsalar binlerce tl eder. insana bir süre de olsa yaşama amacı veriyor, tamam sonsuza kadar sürmüyor, sonu üzüyor ama bir an için dibine kadar yaşıyorsun lan işte. uyanınca mutlu oluyorsun var mı daha ötesi...

    onu görünce aşık olmayı ne kadar özlediğimi fark ettim, sahi ne kadar oldu... 2 yıl, belki 3. oğuz atay'ın "kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım" sözü aklıma geldi.

    kötü de olsa yaşayın arkadaşlar. emin olun yaşamamak en kötüsü.
  • “aşk, bir kişi kendini yalnız hissettiğinde başlar ve yalnız kalmak istediğinde sona erer.”

    lev nikolayeviç tolstoy
  • "çok sıkılıyorum" diye mesaj atıyor.
    aradan belki aylar geçmiş, hayatıma girmek için o kadar uğraşmış ki, gün gelmiş yorulmuşum ısrarlarından. susmasını istediğim için tamam demişim ve sanırım yeryüzü kanunlarına göre artık sevgiliyiz. onu, onun beni sevdiği kadar sevmediğimi biliyor. bilmezden de gelmiyor. bunu hiç konuşmuyoruz. ilişkimizde her şeyin dengede olması gerekmiyor zaten ona göre. belki ben daha iyi yemek yaparım, belki o kahveyi daha iyi pişirir, ben daha güzel yazı yazıyorumdur ve o daha çok seviyordur. bunları tartışmıyoruz. o benim yanımda olmaktan memnun; bense artık ısrar etmemesinden memnunum. ikili bir ilişki bu. istediğimiz ve aslında yaşadığımız her şeyi paylaşıyoruz birbirimizle.

    işi bir türlü bitmemiş, gecenin bir yarısı hala iş yerinde olmanın sıkıntısıyla çok sıkıldığını yazıyor bana. ben ise gündüz beğenip de almadığım kıyafetin derdindeyim. işte en çok buna üzülüyor. yarın ben almalıyım ya da o almalı beğendiğim kıyafeti. isteyip de sahip olamadığım şeyler onu çok üzüyor. benden de çok üzüyor. nasıl bir duygu olduğunu bildiğini söylüyor. bu sözlere üzülmemeyi çok önce öğrendim. ilişkiyi kuran o olduğuna göre, gidişatından da o sorumlu diyorum. işi bitiyor, sevinçle telefon açıyor bana. sıkıntılı bir sesle cevap veriyorum, laf etmiyor. kıyafetten bahsetmemi istiyor. canım istemiyor bu sefer. konuşma tıkanıyor bir yerde. yine telefonu kapatacağım, lavaboya gidip yüzümü yıkayacağım, aynada bir iki saniye yüzümü inceleyeceğim ve uyuyacağım sanıyorum.

    ama olmuyor.
    bu sefer kapatmıyor telefonu. uzun uzun susuyoruz. "bir söyleyeceğin var mı" diyorum. "hayır" diyor. "tamam" diyorum. tam telefonu kapatma lafları bunlar. "susmak istiyorum" diyor.
    susuyoruz. telefonu bir kenara bırakacağımı söyleyip, lavaboya gidiyorum. yüzümü biraz daha uzun seyrediyorum bu sefer. bakarken havluyu ve telefonu alıyorum elime. salonda, bir kanepenin üzerine uzanıyorum. arada bir iki şey soruyorum, o cevap veriyor. iş yerinden çıkıyor bir yandan, taksiye biniyor. taksiciyle konuşmaları oluyor, istanbul'un gece hali üzerine, tinerciler ve travestiler üzerine. para üstünü kabul ediyor. iniyor, kapıyı kapatmasından anlıyorum.
    telefonu kapatmıyoruz ama.
    kendi evine gitmemiş. zili çalıyor, uykulu bir anne sesi. kısa konuşuyor anneyle, "sen git ben yatarım" diyor. "yok bir şey" diyor. "karşıya gitmeye üşendim, kahvaltı yaparız beraber". evi iş yerine yakın oysaki. her şeyi bir bütün olarak algılıyorum. salonun uzun zamandır seyretmediğim tavanına bakıyorum bir yandan, bir yandan da saçımla oynuyorum. o, annesinin verdiği pijamayı alırken, ben de gidip odamdan yastığımı alıyorum. bu gece ikimiz de farklı yerlerde uyuyacağız.

    uzanıp telefonu alıyor eline. çok uzun zaman susuyoruz. gözlerim kapanıyor. uyku ile uyanıklık arasında bir ses duyuyorum "başkası ile olmana izin vermem"
    "nasıl" diyorum. "saçmalama, sevgiliyiz biz, hangi başkası" hayatımda başkası yok.

    beni dinlemiyor. bir başkasını sevebileceğimi biliyor. uzun zaman susuyoruz, sonra yeniden söylüyor, bir başkası ile olmama tahammül edemeyeceğini.
    susuyoruz.
    ellerim titriyor.
    "bende böyle kalmana bile dayanırım ama, bir başkasının olma" diyor. onu bu kadar az severken, bu duruma katlanmasını düşünüyorum ilk defa. hep kendimi haklı gören yanım, hep "ne yapalım, zorla güzellik olmuyor" diye savunan yanım çırılçıplak kalıyor. birini, sevmediği halde yanında tutacak kadar çok sevmeyi, ve bunu kaybetme acısını anlıyorum. "seni kimseye vermem" diyor ve ağlamaya başlıyor.
    ağlayan bir erkek ilk defa beni eziyor. eninde sonunda bir başkasını seveceğimi ve onu terk edeceğimi bilmenin ağırlığı altında eziliyorum.

    bütün gece telefonda ağlıyoruz. farklı nedenlerle, ve en çok da farklı nedenlerimiz olduğunu bildiğimiz için.

    "bu bizim anımız diyorum" sabaha karşı. "bütün gece kulağıma dolan sesin, bu salonda, burada tavana bakarak ağlayışım ve senin hıçkırıkların.. bize ne olursa olsun, aramızda böyle özel bir anı olacak. bizim anımız. canımsın sen benim" diyorum.
    o bana "seni bırakmam" diyor, ben ona "canım" diyorum.

    sabah uyandığımda hemen yanımda duran telefonumu görüyorum önce. gözlerim acıyor.
    o an, ona aşık olduğumu hissediyorum.
    midem yanıyor.
  • dr. seuss'a gore asık olunca uyuyamıyor oluşumuzun nedeni, sonunda gerçek hayatın rüyalarımızdan daha iyi, guzel ve mutlu oluşu yuzundenmis.
  • karsilikli oldugunda insani dunyanin en mutlu organizmasi yapan mantik disi hadise.
  • yolda yürürken istemsizce sırıtmak, yaptığın her işteki isteğin en az 2 kat oranında artması, sabah uyandığındaki enerji, uykudan daha fazla verim almak gibi etkilere yol açan olgu.

    bu olumlu etkilerin yanında belirli tehlikeleri,riskleri,dibe batışları, hayatı bok etme ihtimali gibi durumları da içermektedir.

    gündüzleri kan sıçrama analisti geceleri seri katil olan sevgili dexter morgan'ın repliğini de şuraya iliştirelim:

    "bazı elementler bir araya gelince geri dönülemez bir tepkime meydana getirirler. kimyanın ötesine geçerler. yoksa aşk böyle bir şey mi? böyle mi başlıyor?"
  • normalde öğlen 12'ye kadar uyuyan bünyenin sabahın 7'sinde kalkıp evin içinde dolanması da belirtileri arasındadır.
  • o an yediğin yemeklerin daha lezzetli gelmeye başladığı,
    ışığın eskisinden aydınlık,
    renklerin daha canlı parladığı,
    sokakta gördüğün çocuğun daha güzel gülümsediği,
    giydiğin paltonun daha iyi ısıttığı,
    acının daha az hissedildiği,
    ve nihayet gerçek hayatın rüyalardan daha güzel olduğu ve bu sebeple uykuyu ertelediğin,
    kendini daha güzel/yakışıklı hissettiğin,
    umudun ve hayata dair arzularının alevlendiği
    büyülü bir andır.
    o an aşık olma anıdır.
    aşık olmak, sevmekten ve hayran olmaktan farklı olarak, karşıdakinin güzelliğinden bağımsız bir olaydır.
    çünkü karşındakini güzel özellikleriyle seversin ama kusurlarını öğrendikten sonra ona aşık olursun.
hesabın var mı? giriş yap