hesabın var mı? giriş yap

  • kılıçdaroğlu'nun "pazartesi gününden itibaren mecliste bizi izleyin" sözünden itibaren 3 gündür canavar gibi demokrasiyi savunan chp grubunun kürsüye millet adına el koyması olayıdır.*

    "meclisi teorik olarak ortadan kaldıracak 5. değişikliğin tartışmasını neden gecenin köründe yapıyoruz? bu işi sabah milletin gözünün içine baka baka yapacaksınız!" diyerek chp'li milletvekilleri bir anda kürsünün etrafını işgal etmişlerdir.

  • bir sinema tv öğrencisi olarak kendi edindiğim tecrübeleri paylaşacağım tavsiyeler.

    öncelikle "kısa film çekmek istiyorum, çok seviyorum." diyerek türkiye'de bulunan üniversitelerin sinema-tv bölümüne girmeyin. devlet üniversiteleri imkansızlıktan kan ağlıyor. ne yeterli ekipmanı, ne nitelikli hocayı ne de beklentileri karşılayabilecek durumda değiller. bir atölye ortamı yerine, sınıf ortamı bulacaksınız. sanatçı yerine, akademisyenler ders verecek. özel okullarda teknolojik olarak daha iyi imkanlara sahip olacaksınız, sanatçıları dersinize sokabilecekler, daha esnek koşullar sağlayabilirler. bu alanda adını duyduğum iki üniversite var. birisi bahçeşehir diğeri bilgi. yine de orada okuyanlara danışmanızı öneriyor ve sinema-tv bölümün tercih etmeme konusunda büyük oranda anlaştığımızı düşünüyorum.

    kısa film çekmek istiyorsunuz, böyle bir karar aldınız. ifade etmek istediğiniz şeyler var. ilk tavsiyem izlemekten çok, okumanız konusunda. senaryo için kısa film yazmak kitabını öneriyorum. kısa filmin uzun metraj bir film gibi kurulamayacağını ve nedenlerini anlatarak yazacağınız senaryo için ödevler vererek ilerleyen bir kitap. bu kitabı edinerek ve okuyarak senaryo ve kısa filmi yazma konularını hallettiğinizi düşünüyorum.

    "abi yazdık ama ne çekeceğiz, nasıl çekeceğiz?" diyorsunuz. sinemada kendinizi ifade etme aracınız kameradır. kısa film gibi kurgu ve görüntü ağırlıklı bir türde kamerayı kullanmayı öğrenemezseniz şansınız yok diyebilirim. temel olarak doğru pozlamanın nasıl yapıldığını ve kamerayla senaryoda yazdığınız etkiyi nasıl vereceğinizi öğrenmeniz gerekir. "adam kalabalıklar içinde yalnızdır." çok güzel bir ifade. kalabalıklar içindeki adamı hem ön plana çıkarıp, hem de nasıl yalnız göstereceğinizi bilmezseniz istediğinizi ifade edemezsiniz. aklınızdaki fikirleri cümleye dökememiş olursunuz. üst açıdan geniş açı bir lensle kendi etrafında dönen bir adamı verebilirsiniz. ya da uzaktan zoom bir lensle insanlar hareket ederken ortada sabit duran bir adamı verebilirsiniz. örtücü hızını düşürürseniz oyuncunuz daha da belirgin olur. kurguda aks atlatırsanız kaybolmuşluk hissi de ekleyebilirsiniz. kısacası kamerayı çok iyi kullanmanız gerekir "abi adam net böyle arka plan flu oluyor ya onu ben çok seviyorum." ifadesinin ötesinde kameraya hakim olmanız gerekiyor. ya da hakim olan birileriyle fikiralışverişi yaparak çekim senaryosunu oluşturmanız gerekiyor. bunu için dijital video ile sinema kitabını öneriyorum. "ben görüntüde uzmanlaşacağım abi" diyorsanız; blain brown'ın sinematografi kuram ve uygulama kitabını, ışığa hakim olmak istiyorsanız da aynı yazarın sinema ve videoda ışıklandırma kitabını öneriyorum.

    senaryoyu yazdık, görüntüleri çektik bunları birleştireceğiz bir de değil mi? görüntüleri kes yapıştır gibi gözükse de sinemayı sinema yapan şeydir. "abi adamı buradan çektik, biraz da buradan çekelim." dediğinizi duyar gibiyim. ama o iş öyle olmuyor. temel kurgu prensiplerini gözetmeden görüntülerinizi oluşturur ve sıralarsanız yaptığınız film hiçbir şeye benzemez. (ne yaptığınızı bilmediğinizi varsayıyorum. yeni bir dil oluşturuyorsanız deneysel sinema yapıyorsunuz demektir. bu da büyük oranda tecrübe gerektiren bir iş.)

    kurgu için önerebileceğim bir kitap ne yazık ki tam olarak yok. görüntüler kafanızda oluştuğunda bunların sıralanış biçimine de kafa yormanız gerekir. tanrı'nın kuralları olmasa da temel kurgu prensiplerini öğrenmeniz şart. sinema ve televizyonda görüntü kurgusu kitabını edinin, yazarı aleksey georgiyevic sokolov. ayrıca walter murch'un göz kırparken kitabını öneriyorum. son derece akılcı bir adam. kurgu hislerle yapılır diyor, fakat referanslarını bilimden veriyor.

    ne saydık şimdiye kadar? senaryo, görüntü, kurgu. bu işin bir de ses boyutu var. sesi düzgün almak ve tasarımını yapmak hiç de sandığınız kadar kolay değil. düzgün bir türkçe kaynak ne yazık ki yok.

    teoriden bahsettim biraz da pratikten bahsedeyim. oyuncu yönetimi var bir de bunlara ek, bir de bulmanız gereken oyuncular. "abi film çek ben oynarım ya." diyen insanları film çekeceğiniz zaman etrafınızda bulmanız oldukça zor. onları istediğiniz gibi oynatmanız daha da zor. başta mecburen bu yola başvuracaksınız, fakat bir şeyleri çözdükçe oyunculuk deneyimi olan insanlara ulaşmaya çalışın.

    "bir kısa film çekeceğiz dedik, hevesimizi kursağımızda bıraktın." diyor olabilirsiniz. fakat film çekmek gerçekten çok zor, bir o kadar da kolay bir iş. hem matematik, hem edebiyat, hem de iletişiminizin çok güçlü olması gerekiyor. fakat bunlar sizi korkutmasın. eğer gerçekten ben bu yola baş koyacağım diyorsanız sonuna kadar imkanlarınızı zorlayın. başlangıcı ise ödül almış ya da beğendiğiniz kısa filmleri izleyerek yapın. ben bunu neden beğendim? ve gerçekten böyle bir şey çekmek istiyor muyum? anlatmak istediğim ney? sorularının cevaplarını vermeye çalışın.

    temel olarak başlamanız gereken kitabı ise benimle aynı bölümden mezun olan ilker canikligil'in yazdığı dijital video ile sinema kitabından yapmanızı öneriyorum. ortak değilim, birebir görüşmüşlüğüm de yok. fakat birinci sınıftan ikinci sınıfa kadar okuduğum sinema bölümündeki derslerin özeti niteliğinde bir kitap. anlatımı da oldukça açık, o nedenle onu öneriyorum. bu arada sinema tv bölümünden bir şeyler öğrendiğimi fark ettim. fakat kitaplarda yazan şeylerin dışında kayda değer bir şey öğrendiğimi söyleyemem. o nedenle ömrünüzü burada heba etmek yerine, sinemayı kitaplarla ve kendi çevrenizle öğrenmenizi tavsiye ediyorum. lisans eğitimi oldukça önemli, düzgün bir üniversitede, düzgün bir çevrede yapmanızı öneriyorum. sinema türkiye'de okullarda öğrenilecek bir sanat değil.

    bu arada kitapların hepsini sipariş verip, bu entryi favorilere atıp bir daha yüzüne bakmama yapacağınız bir eylem olabilir. buna dikkat edin. kitapların hepsini aynı anda sipariş vermenizi tavsiye etmiyorum. okudukça bir yenisine göz atın ve diğer insanların tavsiyelerine de bakın. entryi favorilere ekleyecekseniz de bir kere okuduktan sonra eklemenizi öneriyorum.

  • selcuk erdemin anlasilacagi uzere 1453 tarihinde gecen -istanbul ne zaman fethedildi? -gecen pazartesi! karikaturu cok begenilmis ve espri anlayisina tam guven duydugumuz dedeye gosterilmeye karar verilmistir. buyuk heyecanla karikatur dedeye verilir. buyuk bir ciddiyetle espriyi inceleyen dede gulumsemeden:

    -hmm guzel. ama bildigim kadariyla istanbul bir sali gunu fethedilmisti...

  • usta türk hakemsiz olmuyor usta. kırmızı kartı alnımıza çatıyorlar usta. bizim 80'lerde bir penaltı olması lazım. o da mı çalınmayacak usta? ne yapacağız usta?

    uefa'da teşkilatlanma zamanınız geldi uşaklar. uefa'ya bir çaycı sokun. 10 sene sonra bir müdürlük çıkarırsınız.

    edit: entry debe'ye girmiş. tamam daha fazla beğenmeyin. karadeniz mafyasına vurdurtacaksınız beni. *

  • şu sorunun cevabının bulunması ile başlanması gereken uzun bir yolculuktur.

    neden yazmak istiyorum?

    para kazanmak istiyorum
    takdir edilmek istiyorum
    ölümsüzlük istiyorum
    topluma/aileme/kendime faydalı olmak istiyorum

    vereceğiniz muhtemel cevaplar yukarıdakilerden herhangi biri veya birileriyse şöyle anlatmayı sürdüreyim.

    bir kere para kazanmak için roman yazmak isteyenler çok ciddi bir yanılgı içindeler. elbette ilk eserleriyle mucizeler yaratan örnekler yok değil. ancak roman yazarları dünya genelinde örnekleri daha fazla olmakla beraber ülkemizde çok ender olarak ilk eserleriyle para kazanıyorlar. bu nedenle daha en başta bu beklentiyle yola çıkmak ciddi hayal kırıklıkları yaratabilir.

    cevabınız ikinci şık olan takdir edilmek istiyorum diyorsanız, hayatınız boyunca farklı binlerce değişik şey yaparak bu tatmine ulaşabilirsiniz. elbette bir eser ortaya çıkarmak ve bu eserle insanlar tarafından takdir edilmek inanılmaz büyük bir haz kaynağı olacaktır. ancak unutulmamalıdır ki ortaya çıkaracağınız ilk eser nedeniyle insanlar tarafından aşağılanabilir, eseriniz veya siz düşük kaliteli olarak addedilebilirsiniz. harcayacağınız emek, zaman vb değerler ele alındığında bu riski göze almayı en baştan kabul etmelisiniz.

    cevabınız üçüncü şık olan ölümsüz olmak istiyorum diyorsanız, bunun için geç bir zamanda dünyaya geldiğiniz söylenebilir. inanılmaz hızla ilerleyen bilişim/iletişim teknolojisi, bilgiye ulaşımın saniyelerin altına düşmesi, eserlerin basılı halden elektronik dokümana çevrilmesi, bu teknolojik gelişmelerle beraber çok kişinin "eser"ini her geçen gün daha rahat yayımlayacak olması gibi unsurlar düşünüldüğünde sadece roman yazarı olarak ölümsüz olmak çok da mümkün görünmüyor. yazar olmak yerine bir kayaya adınızı yazmanız dünya üzerinde daha uzun süre anılmanızı sağlayabilir. tabi adınızın yazılı olduğu kayadan uzun süre silinmeyeceğini öngörürsek.

    cevabınız dördüncü şık ise roman yazarı olmadan da bir çok kimseye faydalı olabilecek şeyler ortaya çıkarabilirsiniz. muhtemeldir ki zaten hali hazırda topluma, ailenize ve kendinize bir çok fayda sağlamışsınızdır. ancak roman yazarı olmak için geçireceğiniz zaman, harcayacağınız emek vb değerleri düşünüldüğü aynı emek, zaman ve diğer değerler toplamında çok daha faydalı işler ortaya çıkarabilirsiniz.

    yok cevabınız bu şıklar içerisinde olmayan; fark yaratmak istiyorum, edebi eserler ortaya koymak istiyorum, hatun/herif düşürmek istiyorum gibi örnekleri çoğaltılabilecek bir cevap ise roman yazar olmaktan çok daha farklı şeylere ihtiyacınız var demektir. bir çok yazar adayı harika edebi eserler ortaya çıkarıp inanılmaz farklar yaratırken bir çok hatun/herif düşürmüş ama en sonunda o çok edebi gördükleri eserlerinin kimse tarafından iplenmediğini, yarattığı farkın sadece kağıt kalınlığı kadar olduğunu, düşürdüğü hatun/herif lerin içi boş insan artıklarından oluştuğunu üzülerek öğrenmiştir.

    tüm bu nedenlerle roman yazarı; birden çok hedefi olan, bu hedeflere ulaşmanın oldukça güç olduğunu bilen, emek, zaman, vb birçok değeri bu uğurda harcayabilecek kişilerin kazanabildiği inanılmaz anlamlı bir sıfattır.

    elbette bu sıfatı kişiye kazandıracak eserinde kendi özellikleri olmalıdır. her sanatsal faaliyette olduğu gibi yazım dünyasında da kaliteli bir eser ortaya çıkarabilmek için kişinin yazma işinin kurallarını bilmesi gerekmektedir. bu kurallarının öğrenilebilmesi içinse kullandığı dilin temel özelliklerinden kişi haberdar olmalı ve dil bilgisi öğrenmelidir. tüm bunları gerçekleştirmenin en temel yolu ise okumaktır. türü ne olursa olsun, edebi bir eser ortaya çıkarmak isteyen kişinin mutlaka zengin bir okuma geçmişine sahip olması gerekmektedir.

    insanlık tarihine iz bırakmış hiç bir insan gökten zembille inmemiştir. iyi bir mühendis, kaliteli bir kimyager, işinin ehli bir doktor olmak için nasıl yüksek öğrenim görülüyorsa, iyi bir müzisyen, kaliteli bir ressam, işinin ehli bir heykeltıraş olmak için de yüksek öğrenim görülebilir. ancak roman yazarı olmanın tanımlanmış bir okulu veya eğitimi yoktur. temel eğitim okumak, okumak, okumaktır.

    "o zaman iyi bir roman nasıl yazılır?" sorusunu sorduğunuzu duyar gibiyim.

    öncelikle iyi bir roman büyüleyici, dokunaklı, etkileyici ve kendine has bir tarza sahip olmalıdır.

    her şeyden önce ne tür bir roman yazacağınıza karar vermelisiniz. fantastik, bilim kurgu, tarihi, korku, polisiye, gerilim vb. elbette her kişi kendine yakın hissettiği türü, geçmişte okuduğu kitaplardan, etkilendiği yazarlardan, hayalini kurduğu dünyadan esinlenecektir.

    türü belirledikten sonra hikaye teması seçilmelidir. tema; romanın anlatmak istediği temel duygu ve düşünce olarak özetlenebilir. konu ve ana fikire benzer gibi görünse de bunlarla kesinlikle karıştırılmaması gerekir. örneğin mücadele'nin konu edildiği bir romanın "mücadele esnasında hissedilen haz" teması olarak belirlenebilir. tema, eserin beyni gibidir. romanda anlatılacak her şeyde, karakterlerde, mekanlarda temanın etkisi olacaktır. romanda birden fazla tema da seçilebilir. ancak her koşulda temalardan biri ana yapıyı üstlenmeli ve diğer temalar bu ana temayı beslemelidir.

    temamız hazır olduğuna göre romanımızın bir planını hazırlamamız her zaman yararımızadır. çünkü plansız yapılan her şeyde olduğu gibi romanda plansız başlanır ise sonuca ulaşamaz. önce bir cümleyle romanın neyi anlatacağını yazmalı, sonra bu cümleyi bir paragraf haline getirmeliyiz. bunu tamamen sizin yazmak istediğiniz dünyaya göre şekillendirebilir, yazmaya başladıktan sonra temeli bozmamak kaydıyla türlü değişiklikler yapabilirsiniz.

    tür, tema ve plan gövdemiz hazır olduğuna göre bu aşamada romanın karakterlerini belirlemeliyiz.

    roman her zaman bir ana karaktere sahiptir ve bu ana karakter bir sorun/ikilem/muamma (ben bundan sonra sim diyeceğim) ile karşı karşıyadır. bu sim'in çözümü ana karakteri ciddi anlamda zorlamalı, tabiri caizse iki ucu boklu değnek gibi çözümsüz ve içinden çıkılmaz olmalıdır. bu içinden çıkılamaz halde olan sim her sayfada daha da karmaşık bir hale dönüşmeli ve zirve yaptığında bu sim yazar kişisi tarafından ustalıkla ve geride hiçbir şüpheye yer bırakmayacak berraklıkta çözülmelidir.

    bu nedenle yazar kişisinin yaratmak zorunda olduğu ilk şey karakterlerdir. eğer yazmak fiiliyle uğraşmak isteyen kişi karakter yaratamıyor ise bu işe hiç başlamamalıdır. çünkü okur romanın yer, zaman, sim vb ögelerinden önce ilk görmek isteyeceği şey romandaki figürlerdir. nasıl ki maya yoğurdun, çimento betonun, kıyma köftenin ana malzemesi ise karakterde romanın temel yapı taşıdır. her karaktere roman içerisinde bir görevi olmalı, kimisi sim'in çözümünü zorlaştırırken kimisi de ana karaktere yardımcı olarak sim'in çözümüne katkı sunmalıdır.

    karakterlerin tümü mutlaka üç ana özellikten oluşmalıdır.
    bir boyu, posu, saçı, sakalı, gözü, elleri, ayakları yani fizyolojisi olmalı,
    bir soyu, sopu, eğitimi, ailesi, memleketi, sosyal sınıfı yani sosyolojisi olmalı,
    bir fobisi, hobisi, zekası, kompleksi, sıkıntısı, fantezisi yani psikolojisi olmalıdır.

    romanda bulunacak her bir karakteri tanımladıktan sonra romanın geçeceği zamanın bulunması gerekir. eğer bir dönem romanı yazılacaksa o döneme ait sosyal yaşam, insanların belli başlı alışkanlıkları, olaylara karşı tavırları, siyasal görüşleri vb gibi özellikleri karakterlerin özellikleriyle benzerlik göstermelidir.

    karakterler ve zaman bulunduktan sonra romanın nerede geçeceği sorusuna cevap aranmalıdır. yine mekanlar romanın geçtiği zaman olgusuyla paralel özellikler göstermelidir. sokak ve caddelerin özellikleri, yapıların mimarisinden sokak lambalarına kadar tüm çevre ve mekan özellikleri belirlenmelidir.

    sim, karakterler, zaman ve mekan tamamlandıktan sonra roman yazımına geçmeden önce teknik bir kaç şey daha düşünülmelidir.

    yazar kişisi önce hangi anlatımı seçeceğinize kara vermelidir. çünkü diyalog roman yazımının en önemli parçalarından biridir. romanın kimin ağzından anlatılacağı belirlenmeli, birinci tekil kişi mi, üçüncü tekil kişi mi karar verilmelidir. birinci tekil kişi ağzından yazmak bazı zaman sınırlamaları getireceği için diyalog yazımında önceden kazanılmış bir yeteneğinizin yok ise ilk romanı üçünçü tekil kişi ağzından yazmak her bir durumu ana karakterden bağımsız olarak kurmaya el verişli olması bakımından daha iyi sonuçlar doğuracağından her zaman yerinde bir seçim olacaktır.

    artık romanımızı yazmaya başlamak için her şeyimiz olduğuna göre kağıdı kalemi elimize alıp yazmaya başlayabiliriz. evet bunu yapmak içinde zamana ihtiyacımız vardır. ortalama bir roman 60.000 kelime ile 150.000 kelime aralığında bir boyuta sahiptir. bu denli yüksek rakamlarda bir eser ortaya çıkarmak için çok ciddi zaman gerekir. aylar, hatta yıllar alabilir ve ciddi bir zaman planlaması ister. roman yazmaya başlamadan önce çalışma planları yapmak her zaman kişiye avantaj sağlar.

    artık neredeyse her şeyimiz hazırdır. roman yazmak için son gerekli şey ise yazma disiplinidir. roman yazmak isteyen kişi her gün (veya zaman planlamasında belirttiği zaman aralıklarında) ne olursa olsun romanıyla ilgilenmelidir. hiçbir şey yazamıyor olsa bile karakterleri hakkında, konu hakkında, tema hakkında düşünmeli, kalem oynatmalıdır. roman yazmak sizi her an terk edebilecek bir sevgiliye benzer. onunla ilgilenmeli, onu sevdiğinizi hissettirmelisiniz. bunun da en iyi yolu onunla zaman geçirmektir.

    bu entry kısmen kendi bilgi ve deneyimlerimden kısmen de yazma sürecinde almış olduğum notlar ve internet araştırmalarından çıkardığım notlardan oluşan alıntılardan oluşmaktadır.

    konuyla ilgili her türlü fikre açık olduğum gibi çekinmeden lambayı yakabilirsiniz.

    şuradan goodreads profilime ulaşabilirsiniz.
    buradan kitaplarıma ulaşabilirsiniz.

  • erkek yazardir. bu gözler 15 entryli 200+ takipçili kadın çaylaklar gördü. herşey bir profil fotoğrafına bakar.