hesabın var mı? giriş yap

  • anadolu, mezopotamyanın kıyısında, medeniyetin dünyaya yayıldığı köprüsü, üzümcülük ve zeytincilik ile medeniyetin ilerleme noktalarından, çok şanslıyız ki en bu antik çağların tatlarını hissedebiliyoruz şaraplarımızda.

    1- suvla behramlı
    truvanın, tanrıların mekanı olimposun, antik yunanın ve mustafa kemal'in tarihi hikayelerinin coğrafyasından, biraz soğuk biraz rüzgarlı, havası her daim temiz ikliminden beklendiği gibi az şekerli, küçük taneli üzümlerinden gelen içimi çok hoş bir yemeklik şaraptır. fiyatı da uygundur. öncelikle ızgara kırmızı etle, elma gibi ekşi meyvelerle, bergama tulum gibi 1 yıldan fazla eskitilmemiş taze sayılabilecek peynirlerle güzel uyum sağlar. bunun yanında yemek pişirirken de kullanılabilir bir şaraptır.

    2- doluca antik
    14,5 derecesiyle kırmızı şaraplar arasında en yüksek alkollülerden birisi olmasının yanında, tadının dolgunluğu ve yoğunluğu ile çok lezzetli bir şaraptır, yüksek asiditesi nedeniyle eski kaşar, parmesan en az üç yıl civarı olgunlaştırılmış peynirler ve kuru dinlendirilmiş ızgara kırmızı et ile harika uyum sağlar. siyah üzüm, şeftali gibi sulu meyveler ve bademin yanında beyaz leblebi iyi bir eşlikçidir.

    3- kavaklıdere yakut
    kavaklıdere gibi şarapçılık geleneklerine bağlı bir firmanın özenle birçok çeşit üzümün harmanlanmasıyla yapılmış, bu sebeple de her yıl aynı tatta bulabileceğiniz şarabıdır. özel günlerinizde de hediye edilebilir çünkü birçok damak tadına hitap eder. kendine has karakterinin olmaması, ortalama kalan tadı ile birçok yemekle uyumludur.

    4- kavaklıdere primeur
    sonbahar ayında bağbozumunun kutlanması amacı ile ilk sıkılan üzümlerden üç hafta içinde yapılan taptaze bir şaraptır, bu sebeple sadece sonbahar ayında ve sınırlı üretimdir. her yılın tadı ayrı olur. ne çıkacağı tamamiyle sürprizdir, bu geleneğe ortak olmak isteyenlere önerilir, fiyatı da oldukça uygundur.

    5- buzbağ elazığ
    bölge serisi ülkenin farklı iklimlerinde farklı cinslerde yetişen üzümleri tatmak için harika bir seridir. bu seri içinde elazığ ise dünyanın en iyi şaraplarıyla yarışabilecek kompleks tada ve dolgunluğa sahiptir. aynı sebeple her damak zevkine hitap etmeyebilir. bir karaf içinde havalandırılması ve geniş kadehlerde içilmesi tavsiye edilir. badem ile hoş bir uyum sağlar.

    6- ancyra merlot
    üzümün kendisini seven için en güzel şaraplardandır çünkü meyvemsi yuvarlak, düşük asitli, hafif tatlımsı içime sahip bir şaraptır. sade içilebilir, ya da kuruyemişlere eşlik edebilir. her şarap açık havada ve güzeldir ancak bu şarap daha da güzeldir. ayrıca düşük kükürt dioksit (koruyucu) nedeniyle baş ağrısı yapma olasılığı en düşük şaraplardan biridir.

    7- buzbağ beyaz (emir narince)
    yazlık meyvemsi hafif asitli soğuk içilmesi tavsiye edilen bir şaraptır. uygun fiyatıyla ucuz şaraplar arasından tercih edilesidir.

    8- turasan emir
    yıllar önce kapadokya bölgesinde yapılmış taş oyması havuzlarda dinlendirilen, bu özelliği ile istisna şaraplar arasına giren, taşın aroması olmaması sebebiyle üzümün tadının korunduğu, ülkenin ödüllü ve özel beyaz şaraplarindan biridir.

    9- sava kırmızı
    şarapseverleri ucuz şarabıyla eşlik eden, listede bahsedilmezse ayıp edileceğini düşündüğüm, ortamda olmazsa olmaz arkadaş gibi, cenazene gelen eski dost gibi, sen de halısaha arkadaşı ben diyim çatkapı gideceğiniz dostunuz... kasa kasa alınır partilenir. düşenin dostu, yalnızların arkadaşı, arkadaşlıkların tutkunu, tutkalların dostu neyse abartmayalim... ucuz şarap.

    10- yukarıdaki şaraplardan daha fazla para harcayacağınız her şarap zaten özeldir, özel gün şarabıdır, ayda yılda bir içilir, her gün içmek gösteriştir, görmemişliktir. o yüzden 10 numarayı size bırakıyorum, ne içtiğin değil kim ile içtiğin daha önemlidir, bazen en kötü şarap en güzel anların yaşanmasında kıvılcım olur, gönlünüzün ateşi hiç sönmeyesin, tüm şarapseverlere selam olsun.

    gül de şarap da bilene güzel gelir,
    sarhoş olmayan için sarhoşluk nedir?
    cebi boş, gönlü dolu olmayan kişi,
    her şeyden geçmenin tadını ne bilir?
    ömer hayyam.

  • "cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi hiçbir zaman özgur bir seçim yapamaz. sadece seçim yaptığını zanneder. cahil toplumda seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacagını sormak kadar ahmaklıktır! böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir!"

  • isimleri açıklanmayan golcülerin

    arif erdem
    hakan şükür
    okan buruk
    emre belözoğlu

    olduğu olay. beyler bu bilgi çok gizli deep web'in 11. katmanında buldum. lütfen halk öğrenmesin. kanzuk bu başlığı google'a kapa evladım.

  • 30-40 sene kadar once, orhan boran stand-up show yapmaktadir. tam ortasinda bir seyirci protokolden kalkar saga sola carpa carpa gurultuyle kapiya yonelir.
    orhan abi sorar:
    - tuvaleti mi ariyordunuz beyefendi?
    - evet...
    - kapidan cikin, sagdaki ilk kapida "gentlemen" yaziyor. aldirmayin, girin.

  • daha ilk cümleyi bitirmeden schumann rezonansını söyleyerek yazının kalanını okuma zahmetinden kurtarmış sahte bilimci suser.

    bilgiye ulaşmayı bilse, saçma sapan sitelerden ne idüğü belirsiz çöp bilgiler edinmek yerine, dünya'nın hızını merak ediyorum o zaman bilim sitelerine girmeliyim diyebilmeliydi. bilim sitelerine girdiğinde ise dünya'nın yavaşladığını okuyacaktı.

    dünya hızlanıyor mu yavaşlıyor mu diye merak edenler için çok basit bazı bilgilerden söz edip kaçayım.

    tidal locking yani kütle çekim kilidi denen bir nane var birbirleri etrafında dönen gök cisimleri arasında. bu iki cisim hem birbirleri etrafında hem de kendi çevrelerinde hızla dönerken kütleçekiminin etkisiyle zamanla bir yüzleri diğer cisme bakar hale geliyor.

    mesela merkür güneş'e çok yakın olduğu için bir yüzü hep güneş'e dönük. fakat merkür'ün kütlesi güneş'i etkileyecek büyüklükte olmadığı (%1 bile değil) için güneş'e bunun bir etkisi yok.

    dünya ile ay arasında da bu olay var. ay zamanında çok daha hızlı dönerken, dünya'nın kütle çekimi etkisiyle ay'ın dönüşü yavaşladı ve bir yüzü hep dünya'ya bakar oldu. ay'ın dünya üzerinde merkür'ün güneş üzerinde olduğundan çok daha fazla etkisi olduğu için (wikipedia'ya giremeyip kütleleri oranlayın) kütle çekim kilidine dünya da kapılıyor ve ay dünya'yı yavaşlatıyor. dünya yavaşladıkça ay uzaklaşıyor. neden? çünkü açısal momentum. hatta açısal momentumun korunumu.

    yani halkın diline inersek; dünya 24 saatte kendi etrafında dönerken, ay dünya etrafında 27 günde dönüyor. zamanla bu dönüş periyodu eşitlenecek. bilim insanları üşenmeyip hesaplamışlar 50 milyar yıl sonra bu periyod eşitlenecek demişler. ay 47 günde dünya etrafında dönecek, dünya'da ise bir gün 47 saat olacak diyorlar.

    gelecekte oruç tutanlar için sıkıntı biraz büyüyor yani.

    edit: 50 milyon değil, 50 milyar yıl olacak, kimse de uyarmamış.

  • ağustos ayında kız istemeye gittik. isteme misteme faslı derken sıra kahvelere geldi. ben tabi heyecanla bekliyorum. acaba sade tuzlu mu yoksa içinde başka mineralleri de barındırıyor mu diye?

    neyse kahveyi aldım tabi herkesin gözü üstümde. kahveden bir yudum aldım. yüzümün ekşimesini bekliyor insanlar tabi. ama öyle olmadı normal bildiğin az şekerli kahve. "allah allah acaba anın heyecanı ile tuzun tadını mı alamıyorum" diye düşündüm. bir yudum daha aldım. yooook! bildiğin kahve işte. içtim bitirdim. bu sefer aklıma düştü; "acaba bizim hatun fincanları mı karıştırdı?"

    teker teker evdeki herkesi süzüyorum. acaba kime gitti tuzlu kahve diye. herkes halinden memnun.

    daha sonra nişanlıma sordum. (evet kızı almıştım olleeey)
    -neden tuzlu yapmadın kahveyi?
    +ben kezban mıyım lan!

    işte ben bu hikayeyi neden anlattım? çünkü kızı aldım oğlum. nişanlıyım ben evde falan kalmadım akıllı olun! *

  • bacaktan vurulan nasıl ölüyor yazmış birisi. evet dostum, bacakta zaten atar damar falan yok, bacak sadece deri ve kemikten oluşuyor.

    bir insanın ölmesi için alnından bazuka ile vurulması lazım. burada bir komplo kurulmuş.

  • bir tane var arkadaşımız. 35 yaşında yedek sağ bek. ve yıllardır yedek sağ bek. ama ısrarla her antremana gidiyor.. halı saha maçlarımızda da " ben top oynuyorum", "antremanım var" diyerek kendini sakınıyor, " ben bugün ilerde oynayayım" diyor. ertesi gün maçı varmış..

    bir gün hele " çok hırsladım, amatör kumede oynadığım gibi oynayacağım" demişti... o gün yedek soyundurduk. amatörde öyle oynuyor çünkü..