• ya bu şimdi aynı zamanda “crossdresser”ın kısaltması oluyor.

    zamanında, tee yıllar önce, mirc zamanları gay bir arkadaşım yazık bunu “ciddi”nin kısaltması sanıyormuş. herifler “cd” misin diye sordukça bu da “tabi ki cdyim” (tabi ciddiyim niye sorup duruyorlar) diye hayıflanırmış. bi de kıllı mıllı kaslı koca adam. iyi gülmüştüm.
  • bir evin, "cd writer öncesi" ve "cd writer sonrası" diye ikiye ayrılmasını sağlayan modern çöp.

    önceleri her şey çok güzeldir, zaten cd yazım ustası da harttiskimiz doluyor, yeni film indirecez derken, friends'lerimizi siliyoruz diye alınmıştır değil mi? basarız da basarız cdleri, zaten kuş kadar diskimiz vardır, 20, bilemedin 40 jigabey. bastık 15-20 kompektis. ne oldu sonra? şimdi bunların hangisinin içinde ne var bilmek gerek değil mi, kompaktik yazarımızın içinden çıkan kalem ile, özene bezene yazdık üstüne: "video-1: south park bigger, longer, uncut" ve ila nihaiye.. off çok güzel oldu!

    sonra ne yaptık? tabii ki tedariksiz abdeste çıkan domala domala taş arar değil mi sevgili okurlar? cd çantası almamışız, sağlık olsun "üst üste dursunlar şimdilik"

    sonra bir gün gider, bir de kokpitdisk çantası alırız kendimize, öyle çok büyük bişey değil, ufak çaplı,

    - "100 cdlik olsun yeter abi, nedir yani"

    o çanta elbette indirim hızımız, etraftaki film/müzik sever arkadaşlarımızın bolluğu, ve dahi mevzuya ilgimizin azalıp artışı ile ilgili olarak dolar, taşar. ama daha önemlisi, evimize misafir gelir değil mi?

    misal sevgilimiz veya sevgilimiz olsun istediğimiz birileri, hiç olmadı yakın arkadaşımız, eşimiz dostumuz geldi huzur yuvamıza, onu mutlu etmek, şöyle bilgisayar/tv karşısında yayılmasını sağlayıp, eline bir kadeh şarabı, önüne bir miktar biberli-kekikli dil peynirini yerleştirip huzur içinde film seyrettirmek isteriz değil mi sevgi kelebeklerim, canlarım?

    hah işte o vakit ne olur? 'film seçme' aşamasıdır bu, dünyanın en acaip sekansları çıkar ortaya. onlarca, yüzlerce filmin arasında kaybolunur, önce bir 'eleme grubu' yapılır, diyelim 10 tane film seçilir, tercihen ortak seyredilmemişlerden, olmadıysa yalnızca misafirimizin seyretmediklerinden [her şey misafirimiz için, huzur için]...

    ne yaparız peki bu 10 filmi, kenara not etmeyiz tabii ki, genlerimizde yok öyle bir düzen, nizam, intizam. çıkartırız 10 kompaktbeyi, koyarız masanın üstüne. hepsini bir arada değil, seçtikçe çıkartır koyarız. ondan sonra o on beyefendinin arasından diyelim ki 'off the nightmare before christmas, süppper film! izleyelim hemen!', daha önce bin kez izlemiş olsak da, ilk kez izliyormuş gibi de heyecanlanırız ha!

    e noldu şimdi? on kompek beyi'nin arasından bi tane seçtin, gerisini koydun mu çantana? hayır. duruyorlar orada. film seyrederken belki sızacaksın, belki başka şeyler olacak, belki sıkılacaksınız filmden 'boşver yav dışarı çıkalım' olacak, onlar kalacak orada. ki filmi başarıyla sonuna kadar seyretsen bile, kim uğraşacak kuzum onlarla allasen?

    tamam hadi buraya kadar, 'misafir varken ev toplanmaz' üzerinden gittik. peki ya o beyler oradan ne zaman alınacak? ben söyleyeyim sana: hiç bir zaman.

    sonra başka misafirin gelecek, bi onluk kompaket daha oraya, bi onluk, bi onlukl daha derken, çanta gerrain'in kafasına dönecek, iki üç tane cd kalacak içeride.

    - 'e nolacak, koy sonra hepsini çantaya?'

    sen de haklısın, ama evimizdeki, bilgisayarımızın kamboçyalı yazarından çıkan tek cdler filmler mi? değil mp3 basıyoruz, program basıyoruz, bekap alıyoruz, oyun yazıyoruz, basıyoruz da basıyoruz. içinden çıkılamayacak gibi oluyor, whereisit kullanıyoruz, katalogluyoruz, numaralar veriyoruz disklerimize, "data-120","mp3-20" falan gibisinden. çok güzel.

    hepsini ayrı ayrı çantalara koyuyoruz önce, sonra işimiz oldukça çantadan alıp ortada bırakıyoruz.

    ondan sonra, çalışma masanızın boyutuyla doğru orantılı olmak üzere 50 cm - 5 metre aralığında bir 'sahil şeridi'nden manhattan silueti almaya başlıyorsunuz, yüksek, alçak, orta boylu binalar, monitörünüzün, televizyonunuzun klavyenizin arkaplanını oluşturuyor. her bir cd arayışınız, sol baştan saymak suretiyle tüm kompektisklerin üstlerini okuyarak "lan hani data 120?" diye dönenerek, kabir azabına dönüşüyor, şehir büyüyor, büyükşehir yerinde sayıyor, oturup 'dur artık cdleri düzenleyeyim!' dediğiniz her girişim ilk bloktan sonra sıkıntıya, başarısızlığa, umutsuzluğa dönüşüyor.

    en son alıyorsunuz tüm cdleri, koltuğunuzun yanına petronas kulelerinin bir benzerini inşa ediyorsunuz. düzen adına hiç bir gelişme sağlamamış olsanız da, elinizdeki cdler ile hiç olmazsa eğlenceli bir şeyler yapmış olmanın huzurunu yaşıyorsunuz, bir sigara yakıp, kahvenizden bir yudum daha alıyorsunuz.

    kıssadan hisse: düzenli bir insan değilseniz, cd writer filan almayın, neyinize gerek. gidin alın 200 cigaboy bir hard disk, doldukça yenisini alırsınız. hesapladım ben, uzun vadede cd basmaktan daha ucuza geliyor.
  • kasedin selefi. mi acaba? izliyoruz: dayım, bilgisayar başındaki oğluna bir cd veriyor ve çalıştırmasını istiyor. kuzen, takıyor cd'yi, bakıyor cd boş. "bu cd boş, baba." diyor. dayım bi süre düşünüp bi de öbür tarafını tak bakalım, diyor.
    (bkz: cd'ye postmodern yaklaşımlar)
  • annemin hem cd kutusu hem cd player hem discman hem de gerçek anlamı olan compact disc olarak kullandığı kelime..
    cümle içinde kullanalım

    - ben geçen gün cdni cdden çıkardıp cdye taktım ama cd, senin cdinden çıkardığım cdni okurken benim cdmi okumadı..
  • philips bunu ilk bulduğunda ne işe yarayabileceğini anlamamışlar... sonra içine data falan kaydedelim demişler.. ama allahtan bizim şöferlerimiz akıllıki bunun bir araba süsü olduğunu görür görmez anlamışlar hemen asmışlar arabalarına gerçek görevini icra etmişler... yaşasın türk şöförü...
  • cross dresser
  • sadece cd tutusundan, tutma adabindan dahi bir insanin dogum tarihi ve araligini yuzunu gozunu gormesek bile kestirmek mumkundur.

    misal birisi cdyi yeni gelin siki avuclar gibi avucluyor ise bu kisi 80lerin o cdsiz gunlerini yasamamis, bilmememis olduguna pek ala delil olabilir. 89 dogumludur, 90 dogumludur. hayatinda bir cdyi evirip cevirip farkli acilarda ortaya cikan enfes isiklara bakmamistir, cd ile dogmustur, sansli bir ibnedir.

    oysa ki bir sahis cd yi philips inlay cardlarinda gosterileni ornek almiscasina kenarlarindan isaret ve basparmaklari ile tutuyor, cerrah estetigi ile tasiyorsa, bu kisi 80 lerin basi ya da oncesinde dogmustur, en asil en yuce duygunun insanidir.

    bir kisinin cd yi cift kasar tost gibi tutuyor, cd calara omlet gibi atiyorsa, o kisi 50 oncesi dogumludur, ve buyuk ihtimalle benim babamdir.

    bir kisi cd yi tasirken tir tir titriyorsa, ellerinin uzerinde yer yer lekeler ve beyaz noktaciklar varsa, o kisi epey yaslidir. yemeden elinden alin.
  • compact disc. philips tarafindan ortaya cikartilmi$ olmasi gerektigi gibi olan nadir icatlardan biri.
  • babamın vefatının ardından toparladığımız eşyalarının büyük bir kısmını cd koleksiyonu oluşturuyordu. çoğunu belki de ikinci kez dinlemeden arşivine kaldırmıştır. müzik alanında cd, film dalında ise dvd insanlarda böyle bir arşiv dürtüsü yarattı. aldık ta aldık bu meretleri... şimdi elimde dvd'si olan filmi bile torrent'ten indirip izlemek daha kolay geliyor. internetin bu kadar hızlanacağını, 56k modemler zamanında 25 dakikada ortalama büyüklükte bir mp3 indirirken, 1 saat içinde dvd filmleri indirebileceğimizi nereden bilebilirdik ki?

    şimdi bakıyorum da çekmeceler dolusu cd ve dvd'ye kimbilir ne çok alınteri karşılığı para yatırmışız. yazık günah! atsan atılmaz, satsan satılmaz.
hesabın var mı? giriş yap