• (bkz: tyson gay)

    adam usain bolt ile aynı döneme denk geldi amk.
  • (bkz: sebastian deisler)
    fifa 2005 oynayanların vazgeçilmezlerindendir.
  • michael schumacher
  • (bkz: greg oden)
  • messi ile aynı döneme denk gelmesi vesilesiyle ronaldo.
  • (bkz: jules bianchi)

    huzur içinde yatsın.
  • (bkz: ronaldo luís nazário) daha şanssızı var mı.
  • macar yüzücü laszlo cseh'tir. laszlo cseh'in yüzme branşı kelebektir. onun şanssızlığı gelmiş geçmiş en büyük yüzücü olan michael phelps ile aynı dönemde yarışmış olmasıdır. michael phelps'in ana branşı da kelebektir. o yüzden iki olimpiyat altın madalyası alabilecek iken, gümüş madalya ile yetinmek zorunda kalmıştır.
  • "spor" tabii ki cok daha genis bir alan ama futbol dunyasi icinden bir ornek vermek gerekirse aklima su esnada birden gelen ilk isim kazimierz deyna'dir...

    olaganustu bir oyun kurucuydu deyna... valla abartmak gibi olmasin ama tarzini en cok zinedine zidane'a benzetirim... hatta belki de zidane deyna'ya benziyordur... o derece...

    iste deyna'nin sanssizligi da biraz burada aslinda... zira zidane gibi adini cok daha fazla parlatabilecek takimlarda oynamamisti...

    yok yahu... aslinda bu ifade de tam olmadi... cunku deyna aslinda muhtesem bir milli takimda oynuyordu... hatta tum zamanlarin en iyi milli takimlarindan birinde...

    kendisi haricindeki isimleri bir sayalim... kalede jan tomaszewski... savunmada wladyslaw zmuda... orta alanda kendisinin yani sira henryk kasperczak... sagda grzegorz lato... solda robert gadocha... forvette de andrzej szarmach ve wlodzimierz lubanski... baslarinda da teknik direktor kazimierz gorski...

    boylesi bir kadro normalde 10 dunya kupasi'ndan dokuzunda zafere ulasirdi... ama iste deyna'nin sanssizligi tam da bu noktada basliyor... tarihin en iyi milli takim jenerasyonlarindan birine denk gelmis, ustune ustluk o jenerasyonun gozbebegi olmustu... ama o ekibin katildigi 1974 dünya kupası'nda inanilmaz iki ekip daha vardi kupanin pesinde... biri johan cruyff, johan neeskens, ruud krol, rob rensenbrink, johnny rep, arie haan gibi yildizlara sahip olan hollanda... digeri de franz beckenbauer, gerd müller, sepp maier, paul breitner, wolfgang overath, berti vogst gibi devleri kadrosunda bulunduran bati almanya...

    o turnuvaya buldozer gibi girmisti polonya... ilk turda hem italya'yi hem de arjantin'i maglup etmeyi basarmis, haiti'ye de 7 tane sallamislardi... ikinci turdaysa ilk maclarinda isvec'i, ikinci maclarinda da yugoslavya'yi yenip beste bes yapmislardi...

    ikinci tur gruplarinin son maciniysa bati almanya'ya karsi oynayacaklardi... almanlarin bu mactan onceki en onemli avantajiysa, averajlarinin daha iyi olmasiydi... yani beraberlik halinde de almanlar grubu lider bitirip finale kalan taraf olacaklardi... polonya'nin finale kalmasi icinse bu son maci da mutlaka kazanmasi gerekiyordu...

    gelgelelim karsilasma oncesinde oylesine bir yagmur yagmisti ki, macin oynanacagi frankfurt'un wald stadi adeta gole donmustu... bu da kazanmak icin oynamasi gereken polonya'nin isini iyice zorlastirmisti... yine de guclu rakiplerine karsi daha atak oynuyorlar, golu daha cok kovaliyorlardi... ama bu ataklarda sepp maier'i gecemedikleri gibi bitime 15 dakika kala da gerd müller'in firsatciligini konusturmasi neticesinde sahadan 1-0 maglup ayriliyorlardi...

    polonya, sonrasinda ucunculuk macinda da brezilya'yi devirip bronz madalyayi aldi almasina ama o jenerasyonun hakki kesinlikle cok daha fazlasiydi... tek bir dunya kupasi icinde hem brezilya, hem italya, hem de arjantin'i bugune kadar maglup eden baska bir takim cikmadiginin altini cizersek bu iddiamizi herhalde cok daha saglam bir temele oturtmus oluruz...

    1974'teki o turnuvada polonya'nin bir baska sanssizligiysa takimin o donemde bir numarali gol ayagi olan lubanski'nin sakatligi nedeniyle bu turnuvayi kacirmis olmasiydi...

    deyna'nin milli takim ile kacirdigi firsat iste buydu... buyuk sanssizlik...

    peki ya kulupler duzeyinde durum neydi?

    valla onu isterseniz ne siz sorun, ne ben soyleyeyim diyecegim ama madem yazmaya basladik, mecbur soyleyecegiz...

    efendim, malum, o donemde polonya sosyalist yonetim altindaydi... ve dogu blogu altindaki ulkelerin neredeyse hepsinde olan "28 yas oncesi yurtdisina transfer yasagi", haliyle polonya'da da mevcuttu...

    dolayisiyla deyna'nin avrupa'nin dev kuluplerine gidip oynamasi pek ihtimal dahilinde degildi... isin daha da kotusu, sscb'de dinamo kiev, romanya'da steaua bükreş ve yugoslavya'da kızılyıldız veya partizan orneklerinde oldugu gibi milli takim kadrosu belli bir kulup takiminin bunyesinde toplanmamisti... 1974'teki o altin jenerasyondan deyna ile birlikte sadece gadocha legia varşova'da oynuyordu... lubanski ve szarmach gornik zabrze, tomaszewski lks lodz, lato ve kasperczak stal mielec, zmuda ise slask wroclaw formasi giymekteydi... polonya devleti tek bir proje takimi secip bu oyuncularin cogunu o cati altinda toplamis olsaydi belki de polonya adina kulupler duzeyinde avrupa sampiyonlugu kazanmis bir takimdan ve o takimin yildizi deyna'dan cok farkli bahsediyor olacaktik fakat o da mumkun olmamisti iste...

    deyna, 31 yasina geldigindeyse nihayet yurtdisina gidiyordu... manchester city ile anlasmisti... ustelik o yillarda ingiltere'ye kita avrupasi'dan gelen yabanci sayisi da iki elin parmaklarini gecmemekteydi... tabii city de bugunku gibi muktedir bir kulup degildi...

    aslinda deyna, city'de oynadigi maclarda izleyenleri mest ediyordu etmesine ama sorun suydu ki pek fazla oynayamiyordu... zira bu kez de pes pese yasadigi sakatliklardan muzdaripti... al sana bir sanssizlik daha...

    en fenasiniysa en sonda...

    deyna, 34 yasina geldiginde abd'de o yillarda emeklilik ikramiyesi pesindeki yildizlarin ugrak noktasi olan nasl'e gitmeye karar vermis ve san diego sockers takimina imza atmisti... iste kader de onun icin karanlik aglarini aslinda bu esnada ormustu... zira deyna, futbolu biraktiktan sonra da san diego'ya yerlesmeye karar verecekti... ancak bu, onun icin asla gelmeyecek bir gelecek insasi demekti... zira henuz 41 yasindayken burada gecirdigi bir trafik kazasi neticesinde hayatini kaybedecekti...

    toparlamak gerekirse, deyna'nin sanssizligini gormek icin paralel evrenlerden birinde soyle bir senaryo cizelim... deynali, latolu, gadochali, tomaszewskili, lubanskili polonya dunya kupasi'na katiliyor, ama karsisinda cruyfflu hollanda veya beckenbauerli almanyayi bulmaktansa 1994, 2006 veya 2014'teki gibi cok da ahim sahim takimlarin olmadigi bir ortamda yarisiyor... sonunda da kupayi kazaniyor...

    ustune ustluk polonya'da ayni yillarda devlet, legia varşova'yi bir proje takimi olarak belirleyip milli takim kadrosunun cogunu bu kulupte bir araya getiriyor... neticede deyna, dunya kupasi zaferinin yanina legia ile bir de şampiyon kulüpler kupası sampiyonlugu ekliyor...

    daha sonrasinda gittigi ingiltere'deyse sakatlik sorunlariyla bogusmuyor... haliyle performansi da cok daha buyuk oluyor... bunun sonucunda ada'da daha uzun sure oynuyor, futbolu da burada birakiyor... abd'ye de hic gitmiyor... dolayisiyla o trafik kazasina da karismiyor...

    bugunse kendisi 73 yasinda, tarihin en iyi oyunculari sayilirken adi ilk anilan isimlerden birisi olarak polonya tv'sinin en muteber yorumcusu, uefa'nin iyi niyet elcisi vs olarak yasamini surduruyor...

    nasil, boyle dusununce bu adamcagizin basindan gecenler cok daha buyuk bir bedbahtlik ornegi olarak gozukuyor, oyle degil mi?
  • başlığa girince (bkz: omar elabdellaoui)'nin başına gelen olaydan dolayı hortlamıştır sandım ama kimse yazmamış bile.
hesabın var mı? giriş yap