• zen buddhizmi der ki...

    sen dersin “ben onsuz yaşayamam!”
    zen der “ bağımlı olmadan sevmeyi öğrenmelisin”
    sen dersin “yaptıklarını ona ödeteceğim!”
    zen der “şefkatle, yargılamadan bakmayı bileceksin”
    sen dersin “konuşalım, halledelim bu meseleyi’
    zen der “sessizlikte saklı tüm çözümlerin”
    sen dersin “her şeyim olsun isterim hayatta”
    zen der “yoklukta dahi bolluğu hissetmelisin”
    sen dersin “hayat geçiyor, yapacak çok şey var daha”
    zen der “ne bu telaş? sen bir ruhsun, sonsuza kadar vaktin.”
    sen dersin “güzel şeyler hiç mi hiç değişmesin”
    zen der “tomurcuk çiçek olur, açar, solar...

    (bkz: biz kozmosun kendisini bilme yollarından biriyiz)
    (bkz: pandeizm)
    (bkz: budizm)
    (bkz: hint felsefesi)
  • ''anlatılmaz yaşanır, büyük bir aydınlanma yoludur''dan ziyade günlük yaşamımızdaki mahiyeti yaşadığımız ana konsantre olabilmek, o anı hissederek onun farkında olabilmektir. anladığım kadarıyla bir tür bilgelik arayışı ya da yolu değildir; daha doğrusu sizi ona direkt olarak ulaştırma amacı gütmez zen, sadece içinde bulunduğumuz anı yalın, sade ve yoğun olarak algılayarak, hayatın o keşmekeşinde kendimize ve yaşamımıza biraz uzaktan bakabilmemizi sağlar.

    --- spoiler ---

    otururken otur.
    yürürken yürü,
    çalışırken çalış.

    zen. andan ana atlamamak, anda yaşamak, aynı zamanda anı yargılamamak demektir. iyi mi, kötü mü, hoşuma gidiyor mu, gitmiyor mu? sadece anı algılamak, onu yaşamaktır söz konusu olan. olan, olduğu gibidir.

    ''bizi gerçeğe ulaştıran onbin kapı vardır, ama sonuç olarak aslında hiçbir kapı olmadığını görmek için bir kapıdan geçmemiz gerekir.'' *

    --- spoiler ---
  • çok öz olarak; olayları akışına bırak, su gibi yolunu bulur herşey, ama önüne set çekersen oluşuma karşı gelmiş olup, zararlı çıkan da sen olursun, diyebiliriz.
  • budizm ekolleriyle kıyaslandığında, bu ekoller ile zen arasında en önemli farklar şunlardır:
    1- zen, aydınlanma deneyimine en çok öncelik veren yoldur.
    2- zen öğretisine göre, aydınlanmaya ulaşma yolunda dinsel ayinler yapmak hiçbir yarar sağlamaz.
    3- zen öğretisine göre, aydınlanmaya ulaşma yolunda, herhangi bir öğretinin salt teorik düzeyde öğrenilmesi yarar sağlamaz. zen öğretisinde, nefiste uygulanmamış, şuurda iz bırakmamış teorik bilgiye bilgi denmez. yani teorik bilgi, ruhta iz bıraktığı takdirde gerçek bir bilgi olur.

    zen'in karakteristik özellikleri kısaca şu dört prensipte özetlenir:
    1- kutsal metinlerin dogmatizmi dışında özel bir aktarım;
    2- sözcüklere bağımlı kalmama;
    3- insanın kendi ruhuna doğru, doğrudan yönelmesi;
    4- insanın kendi doğasını, özvarlığını gözlemlemesi (kontamplasyon) ve buddha (müteal realite) halini gerçekleştirmesi.
  • aynı yüzmek için çabalayan bir çocuk gibi çırpındıkça batıyor olabiliriz çünkü suyun kurallarını bilmiyoruz. kendimizi suya bırakırsak onun üzerinde çabasız durabildiğimizi göreceğiz. ama karaya dair alışkanlıklarımızdan kurtulmamız gerekir önce...
  • erich fromm'un "psikanaliz ve zen budizm" isimli makalesinde geçen bir pasajda, bir keşiş ile zen ustası arasında geçen konuşmadan bahsedilmiştir.

    '' + gerçek yoluna girmek için bir yöntemin var mı?
    -evet var.
    + yöntemini anlatır mısın?
    - acıkınca yiyorum, yorgun düşünce de uyuyorum.
    + herkesin yaptığı da bu değil mi? onların da senin gibi gerçek yoluna girmek için bir yöntem uyguladıklarını söyleyebilir misin?
    -hayır.
    + öyleyse neden hayır?
    - çünkü onlar yedikleri zaman yemiyorlar, çeşitli başka şeyler düşünüyorlar, böylece de kendi zihinlerini karmakarışık ediyorlar. uyudukları zaman da uyumuyorlar bin bir türlü şeyin düşünü görüyorlar. bundan ötürü onlar bana benzemezler. "

    bu hikaye bana, platon'un meşhur mağara benzetmesindeki "gerçeğin gölgesi" kısmını anımsatıyor. çoğumuz gölgeye bakıp, gerçeği gördüğümüzü sanırken ki yanılgılarımız, insan olmanın da temelini oluşturuyor olsa gerek.

    fromm, zen'i bir trans durumu olarak görmekle jung'un bile yanıldığını ileri sürer. ona göre: zen, anlık bir aydınlanma değildir. gnostizmin ağır bastığı, çevresel etkenlerin yerine ancak insanın kendi içinde bulabileceği türden bütünsel bir gerçeklik durumudur.

    istençle büyüyüp geliştiği söylenen, zen'i anlamak için kat edecek yollarımız daha bitmedi. biraz siddhartha (bkz: herman hesse) biraz leonard cohen eşliğinde daha da güzelleşecek bu yolculuk.
  • - önceden olduğun şey değilsin. olacağın şey değilsin. olmak istediğin şey değilsin. şu anda neysen osun.
  • hiçbirşey, yapma herşey yoluna girer diye bilinen kavram "taoizm" dir tam olarak.zen: "kelimeler yanlızca onu kullananlar ve dinleyenlere bağlı olarak anlam kazanır" der, hep söylenen bir çin atasözüdür, "ormanda bir ağaç yere düşse ancak onu kimse duymasa, görmese ağaç yıkılırken ses çıkarmış sayılır mı?" denir. yinede sınırlı bilgime dayanarak, berkeley tipi idealizme 100% bağlı olmadığını düşünüyorum. ama çok güzel, farklı birşey, okumak anlamaya çalışmak gerek.
    birde:
    "birsey yapmadan sessizce otururum;
    ve bahar gelir
    otlar kendiliginden buyur.
    " lao tze'nin di herhalde, yanlışım var ise düzeltin.
  • sadece sessizliğin değişime uğramadığını savunan bir öğretidir.
  • zen bir dunya gorusudur. bir cirak ile ustasi arasindaki gunumuz ve eski batinin -mantik dogrultusunda- anlayamayacagi bir dusunce ve hayata yaklasimdir. neden, cunku bati aristo mantigi ile gelismis bir kulturdur. dusunurleri bir odada toplanip, disarida yagmur yagip yagmadiginin hararetle tartisip, yagmurun neden yagdigi ve neden yagmur yaginca islanildigini inceleyebilir. bir zen’ciye ise soruldugunda “yagmur yagiyor.”- “islaniyorum.“ der. bir odada ise, disarida yagmur yagiyor ise, yagiyordur: “ben kuruyum.” der.

    zen konusunda bir soz vardir: “normal, siradan biri her seyi oldugu gibi gorur. zen ogrenen biri her seyi farkli gorur. aydinlanmis biri her seyi oldugu gibi gorur.” bu soz ilginc bir dongudur; insanin basladigi noktaya dondugu gozlenir. zen aslinda her seyi oldugu gibi gorebilmenin egitimidir. siradan biri farkinda olmadan her seyi, ayni oldugu gibi gorur. yani, bir butun olarak etkilenmeden, hissetmeden. bir usta ise ayni seviyeye ulasmaya calisir. ama bilerek....

    bir zen hikayesi soyledir: bir zen budist dagda yururken meditasyon yapan bir budist’e rastlar, yanina oturur, eline bir tugla alir ve onu parlatmaya baslar. budist durur, sorar “ne yapiyorsun?” diye. cevap verir “bunu bir ayna yapiyorum.”, o da “bir tugla parlatilarak ayna yapilabilir mi?” diye sorar. burada, zen budistin davranisi anlasilmaz olarak gorulebilir. rahip devam eder; “bu tipki araba surmeye benzer, araba yurumeyince kamciyi arabaya mi yoksa okuze mi vurursun?”. aslinda cok basit bir anlam tasir. zen budist’in yaptigi meditasyon zihni egitmek amaclidir. zen’ci belli bir konuyu cok derin dusunur, beyni bosaltmak mesela kelime tekrarlari ile dusunmeyi engellemek, belki temizlemek ise bu yaklasima terstir, bu hikaye de egitilmemis bir zihnin (zen egitimi) cilalanarak guzellestirilemeyecegi anlatiliyor. fakat, zen hikayeleri goruldugu kadar basit degildir. bir zen budist neden bir adama ders vermeye calisir? aksine olaylari oldugu gibi seyretmek bu dusunceye daha yatkindir. eski zamanlarda bazi zen budistler cantalarinda bitkisel ilaclarla, dag tas demeden dolasip gittikleri yerlerde de hastalara sifa dagitmaya calisirlarmis. bu toplumsal yonlendirmeden siyrilmis bir insanin baskalarinin ne dusundugune aldirmaksizin cevresine bilgi ve hatta sifa dagitmasidir. bu davranisi insanlarin elestiri veya begenisine aldirmadan guzel oldugu icin yapar. dogada her cesit iyi ve kotu yan yana, ic icedir. bir insanin iyilik yapmasi bu dengeyi bozmaz. insanin kolaya ve kotuye kaymasi daha kolaydir, dolayisi ile kotu zaten daha coktur diyebilir miyiz?

    zen egitiminde usta, ogrencisine bir koan (sira disi bir cumle, normal mantikla cozulmesi olanaksiz bir bilmece) verir. ogrenci cozumu her buldugunu soyleyip, ustasina acikladiginda ondan sopa yer. bir gun sira disi bir sey olur ve ogrenci belki aydinlanir. ornegin bir koan, “kopekte buda yaratilisi var midir, yok mudur?” sorusudur. bu siradisiliklara baska ornekler verirsek: ustanin ogrencinin elini istemeyerek, mesela kapiya sikistirmasi ya da dalgin dalgin yuruyen bir ogrencinin tam onune bir tas dusmesi (bu kafasina bile olabilir) bir zen ogrencisinin aydinlanmasi ile sonuclanabilir. mesela koan’da, neden kopek gibi genellikle asagilanan bir hayvan buda’ya benzetilir? buda yaratilisi ne anlama gelmektedir? bu tam anlamiyla aciklanamayan bir deyim olan ‘goruntu’ bir kopekte var midir? gercek anlamda bu soru aciklanabilir mi? bati mantigi “buda’nin goruntusu her yerde, her seydedir, kopekte de vardir” diyebilir. peki bu aciklamayi yapan bir ogrencinin sopa yemeyecegini soyleyebilir miyiz? (anlatildigina gore unlu bir zen ustasinin cevabi cince’de hayir anlamina gelen ‘mu’dur. bu zen ustasinin ardillari ise bu kelimeyi olumlu anlamda kullandigini soylemektedirler.)

    http://www.geocities.com/mehmet2112/goall-1.htm adresinden alınmıstır.
hesabın var mı? giriş yap