ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
tolga zengin'in milletvekillerine tepkisi
-
tolga'nin yüzüne bir şey diyemeden arkadan "bu kim yeaa" diye cikisan anirici tim elemanı yarmistir. karşıdaki de "tolga" diye cevap veriyor. "nası konusuyo o yeaa" diye de atarlanmis kendi kendine.
arada 20 cm boy farki olunca cok seyapamamis arkadasimiz.
çatıdan atlayan keçinin küçük çocuğu öldürmesi
-
akla albert camus'nün sözünü getirmiştir.
bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.
radyo kültürünün unutulması
-
best fm'deyken arabayla trafikte olduğumuz sabah ve akşam kuşağında cem arslan dinlerdik. şimdi süper fm'e geçti. biz de geçtik. artık sabahları doğancan özadlı, akşamları cem arslan dinliyoruz. çok da gülüyoruz.
ıssız sokakta sabah 5.30'da ip atlayan kız görmek
-
sanırım şöyle bir olayla eşdeğerdir.
bundan 3-4 yıl önce öğrenci evinin en geç uyuyan bireyi olarak bir gece sabaha karşı inanılmaz bir açlığa karşı mücadele veriyordum. tipik öğrenci evinden bilineceği üzere genelde dolap boş olurdu. fakat o gecenin asıl trajedisi mutfakta kemirilecek kauçuk bile olmamasıydı yani tam bir somali göçmeniydik o akşam. oturduğumuz semtte de o saatlerde açık hiçbir yer olmadığını da biliyordum.
açlığın verdiği inanılmaz araştırma yetisini kullanarak mutfağın ekstrem bir köşesinde memleketten getirdiğim bir torba kabuklu badem buldum. herhalde kebap bulsaydım mutluluğum bundan farklı olmazdı. karar vermiş, oracıkta bütün torbanın dibine inecektim. fakat gecenin o derin sessizliğinde bademleri örtüyle, pamukla bile sarıp kırmaya kalksam başta ev ahalisi olmak üzere özellikle alt kattaki 0-3 desibel sese duyarlı yarasa aytene yakalanacak ve yine nezih apartman sakinleri tarafından tepki alacaktık.
her neyse asıl konuya gelelim;
kaptım badem torbasını, aldım elime çekici çıktım sokağa, ankara’yı bilenler bilir diğer büyük şehirlerin aksine geceleri derin bir sessizlik hakimdir. sokaklarda tek bir kişi dahi göremezsiniz.. (hele ki o saatlerde)
oturdum bir sokak lambasının altına başladım bademleri kırıp yutmaya, öyle bir ritm tutturmuştum ki son 20 kilometrekare içerisinde ses çıkaran tek şey benim kırmızı saplı çekicimdi.
sabah ezanı okunmuştu ve -camiye gittiğini düşündüğüm- yaşlı bir dayı önümden geçecek şekilde sokağın ucunda belirdi. adamın karşılaştığı manzaradan hoşnut olmadığı irileşen gözlerden anlaşılabiliyordu. dayı bana yaklaştıkça gözlerini benden ayıramıyor, tespihini daha bir hızla çekiyor ve yolun karşı kaldırımına yakın durmak için çaba harcıyordu.
kendimi kötü hissettiğimden olacaktır ki iyi niyet gösterisinde bulunma zorunluluğuna kapılıp, bademlerimi paylaşmak istedim
“dayı badem yerm...” gibi bir cümleyi tamamlayamadan, yaşından ötürü son 30 yıldır koşmadığını düşündüğüm bünye bir anda depara yeltendi sonrasında camiye sığındığını gördüm.
aradan 5 dakika geçmeden bir polis aracı içindeki 4 polis memuru ile sanırım beni etkisiz hale getirmek amacıyla olay yerine gelmişti. galiba şikayet edilmiştim.
polislerden biri,
“bırak elindekini ne yapıyorsun burada” dedi.
pozisyon itibariyla içinde bulunduğum durumun izahını yapacak kelimeleri sıralamam o an mümkün değildi ve..
“badem yiyorum” demekle yetindim.
polisler ilk şoku atlattıktan sonra durumu anlatmam ile birlikte benim aslında normal bir insan olduğuma ya da en azından hayatımın bir döneminde olabileceğime kanaat getirdiler. ben de bir avuç badem verdim aslan parçalarına dünyalar benim oldu. gittim yattım.
seni seviyorum'a verilebilecek en acı cevap
-
arkadaş "aslansın, kaplansın"larla gazlanarak kızın yanına gönderilir..
-uzun zamandır konuşmak istiyordum seninle zamanın varsa sana bir şey söylemek istiyorum
+ne söyleyeceksin
-seni seviyorum..
+şu an çok yorgunum sonra konuşalım olur mu
bi dakika sonra suratı yere bakarak gelir...
-noldu lan ne bu hal?
-çok yorgunmuş.. sanki halı saha maçına çağırdık amk..
her düğünde görülebilecek karakterler
-
takılan her şeyi beynine kaydeden süper yaşlı kadın.
erkenden uyanıp çizgi film izlemiş nesil
-
sabahın 7'sine çizgi film koyan efsanevi mallar yüzünden, efsanevi olmuş nesildir.
edit: yoksa efsane olmak gibi bir derdimiz yoktu..90'larda çocuk olmak ne zormuş be, ne yapsak efsane olmuş..
kısa mesajı bile imla kurallarına uygun yazmak
-
ilk cep telefonuma sahip olduğum 2004'ten bu yana 10 yıldır gururla yaptığım eylem. şöyle de bir gerçek var ki;
(bkz: yazım kurallarına uymayan kızın kolay tavlanması)
iş ilanlarında maaş bilgisi zorunluluğu kampanyası
-
başlık yetmedi: "iş ilanlarında maaş bilgisi zorunlu olsun kampanyası" olacaktı.
iş ilanlarında maaş bilgisinin verilmesini zorunlu yapabilecek kampanyadır.
ilanlarda sayfa sayfa yetkinlikler listesi yazmayı bilen işverenlerin, pozisyon için vereceği maaşları da yazması gerekli bence. ücret konusu yüzünden ciddi bir zaman/para kaybı yaşanıyor bu ülkede farkında mısınız?
yaz oraya adam gibi ne maaş vereceksen, bir tane ilana on bin kişi başvurmasın. insan kaynaklarına da yazık, yazılı sözlü her başvuruya dönmek zorunda olanları var. o özgeçmişleri insan okuyo insan! (ik'cı değilim yanlış anlaşılmasın, arkadaşlar var ondan biliyorum)
iş görüşmeleri para konusunda şans işine döndü artık!
özetle, maaş konusu gizli olmamalı. ilanlara maaş bilgisi eklenmeli, hatta zorunlu olmalı.
edit: bari maaş aralığını yazın be, eliniz mi yabışır.
5 nisan 2015 yds'de şeker dağıtılmaması
-
(bkz: osym'ye o konuda ben de cok kirginim)
edit. bu entry i girdim diye üzüldüm. bu başlıkta debe'yi hakeden entry budur. (bkz: #50343145)
15 temmuz demokrasi ve milli birlik günü
-
bir ülkenin göz göre göre içine sürüklendiği rezilliğin bayram olarak kutlandığı gün. şahsım olarak ben, tiyatrolar günü olarak kutluyorum.
çanakkale zaferi'nin 100. yılına özel reklam filmi
-
atatürk'ün adını ağzına alamayan fakat onun başarısı üzerinden prim yapmaya çalışan bir zavallı reklam.