hesabın var mı? giriş yap

  • on dakikadir sesli guldugum kadir topbas aciklamasi. radikal'de ve zaman'da cikan istanbul'un silueti bozuluyor icerikli haberlere topbas'in verdigi tokat gibi cevap. ben boyle bardagin hep dolu tarafini goren adama kurban olurum lan. hahahahaha... kadirim yemisim silueti bize bisey olmasin, canim benim ya.

    http://www.ntvmsnbc.com/id/25250367/

    *

  • konuşamayan bebeklere limon dilimi ikram etmek. ispiyonlayamıyorlar ve suratları inanılmaz sevimli görünüyor.

  • dünya gibi küçük ve çok zayıf bir çekim alanına sahip olan bir gezegenin bir uydusu olmasaydı teknik olarak daha doğal bi durum olurdu. mesela merkür ve venüs’ün uyduları yok , belki de var ama cok kucukler ve biz henuz kesfedememiş de olabiliriz.

    ama dünyanın var!

    hem deyaklaşık 3458 kilometre çapında dev bir uydu!

    ay’ın garipliklerini inceleyecek olursak ; güneş sistemindeki bütün uydular, kendi gezegenlerinin ekvator düzleminde dönerler. ama ay, dünyanın güneş etrafındaki yörünge düzleminde dönüyor.

    dış görünüsünü diger uydularla kıyasladıgımızda ayın küresel biçiminde de bir tuhaflık vardır. tamam diğer uydular da kusursuz birer küre değillerdir ama ay ‘ın görünmeyen tarafı bildigin kambur gibi yahu ! ayın, görünmeyen arka yüzünde kalan bu kamburumsu çıkıntının ne olduğu hakkında simdiye kadar adam gibi bi açıklama yok . bu gibi oluşumları kısmen açıklayabilen med-cezir teorisine göre bu çıkıntı, olması gerekenden 17 kat daha büyük.
    ay kraterlerinin nasıl oluştuguyla ilgili olarak da iki teori var. birincisi: meteor veya astroid çarpmasıyla oluştukları öne sürülüyor , ikinci teori ise volkanik etkinlikler sonucu olusmustur diyor.
    ancak yine de bu teoriler ile de yanıtlanamayan birçok soru akılları kurcalamaya yetiyor . örneğin: milyonlarca yıldır beraber dönüp durmakta olan ay-dünya ikilisi, yüzey şekilleri bakımından neden bu kadar farklılık gösteriyorlar? eğer meteor veya astroid bombardımanı söz konusu ise, dünya daha büyük olduğuna göre daha fazla meteor ve astroidi üzerine çekmesi gerekmez miydi? (bahsi geçen meteorlar, küçük çaplı şeyler değil; yani atmosferimizin yakıp kül edemeyeceği kadar büyük meteorlar) oysaki tam tersine! ayda kraterden geçilmiyor, dünyada ise yok denecek kadar az!
    ayın kraterleri ile ilgili başka bir anormallikte geniş çaplarına rağmen çok sığ oluşudur. ayın en büyük krateri olan gagarin krateri’nin çapı 298 kilometre olmasına rağmen sadece 6 kilometre değinliğindedir.
    ayda, “ölü deniz” olarak adlandırılan oluşumların dağılımı da biraz tuhaftır. bu denizlerin %80’i dünya’dan görülen yüzün sağ yarısına toplanmış durumdadır. apollo-8 astronotları ay denizleri’nin üzerinden geçerlerken araçlarının hızlandığını ve alçalıp yükseldiğini belirtmişlerdir. bilim adamları bu etkiyi, söz konusu bölgedeki gravitasyonel çekimin, öteki bölgelere nazaran daha fazla oluşuyla açıklamışlardır ancak bu gravitasyona neden olan etkinin ne olduğu hususunda bir açıklama yapılmamışır.bilimadamları, ay üzerindeki bu noktalara, kütle konsantrasyonu anlamına gelen “mass concentration” kelimelerinden türettikleri mascon adını vermişlerdir.masconlar genellikle ölü denizlerde ve karanlık tabanlı kraterlerde bulunmaktadırlar
    güneş sistemimizde, çevresinde dolandığı gezegene oranla bu büyüklükte başka bir uydu daha yoktur. ay, dünyamıza nazaran çok büyük bir uydudur; dünyamızın yaklaşık ¼’ü kadardır. aydan sonra, gezegenine oranla en büyük uydu jüpiter’in uydusudur ki o da jüpiter’in ancak 1/8’i kadardır.

  • dünyanın en akıllı insanıdır.

    dün markete gittim, alacağımı alıp kasada kuyruğa girdim. benim elimde sadece tek bir kalem mal var. hiç tenezzül edip, önümdekilere "şunu geçirebilir miyim?" falan demedim. ona buna yüz suyu dökmektense, dimdik durup sıramı paşa paşa beklemek bana daha hoş geliyor.

    ama ne oldu dersiniz? ben hiç talep etmediğim hatta buna niyetim bile olmadığı halde, kasiyer "gelin önce sizinkini geçireyim" dedi. önümdeki müşteriler de destek verdiler. ben tek kelime etme ihtiyacı duymadan, mağrur bir şekilde ödememi yapıp, çekip gittim.

    bir başka örnek ise bir zamanlar seyrettiğim cube adlı filmin ana temasını oluşturuyor...orada en akıllı ve becerikliler en erken ölüyorlardı. çünkü egoları şişkin olduğundan, gereksiz risk alıyorlar ve çabucak gidiveriyorlardı. evrenin düzenine saygısızlıklarının cezası idi bu. en sonda kurtulan, teşebbüs gücünden yoksun, hafiften geri zekalı diyebileceğimiz bir tipti.

    islami veriler de bu hükmü doğrulamaktadır. hadis-i şerifte, “cennet ehlinin çoğunluğunu, bühl(saftirik) kimseler teşkil eder” buyruluyor.

    yani demem o ki, başarının anahtarı tevazu içinde "beklemektir". ancak beklemekten kasıt durakta otobüs beklemek değildir elbet. güçlü bir niyet, yöneliş, teveccüh ile beklemek. bunun en iyi örneği, kedinin fare deliği önündeki bekleyişidir. pür dikkat, tetikte ama pasif...

    tasavvufta bu bekleyişe "murakabe" adı verilir. murakabeyi öğrenmemiş olan kimse istediğini elde edemez.

    sonuç?

    boşuna debelenip durma. nasipse gelir çin'den yemen'den. o lüzumsuz yere el attıkların zaten senin nasibin değildi. dolayısıyla çekip gittiler. hakkın olmayana el uzatmanın cezasını da, acı, keder, hayal kırıklığı, bela, musibet olarak ödedin.

    ne gerek var bunca lüzumsuz gürültü patırtıya? sen tetikte ol yeter.

  • istanbul'da daha rahat yaşayabilmek için bunu kurtarıcı olarak görenler varmış, bugün bunu da gördüm. kardeş doğal seleksiyona katkıda bulunmak istiyorsan sık kafana bir tane, bak ne trafik kalıyor, ne kalabalık, ne kargaşa. böyle bir deprem olursa o ölülerin içinde sevdiklerinin de olabileceğini unutma. yok onlarda umrunda değilse insanların hassas noktalarına dokunabilecek lafları orda burda düşünmeden çıkarma o boş çenenden.

    gölcük depreminde 2 yakınını (19 ve 27 yaşlarında) kaybetmiş bir insan olarak söylüyorum. yıkıntıların arasında sevdiklerini aramaktan iyidir istanbul'un kaosu.

  • muhtesem hizmet. sanirim turkiye toptan "is nasil yapilmaz" konulu bir deney calismasi, ttnet de bu amacla kurulmus bir sirket.

    aktarma yapmak icin ataturk havalimani'nda bulundugum sirada, turk sim kartim olmadigi icin haberlesmek icin internet'e gireyim dedim. baktim ttnet wifi diye bir ag var, hah dedim ne guzel wifi hizmeti koymuslar girer baglanirim.

    baglandim, kayit olmam gerektigini soyledi. ala. gunluk ucret 20tl, pekala. kaydolurken baktim telefon numarasi sordu. sebep ? napacaksin ki telefon numarasini ? aa demez mi sms aticam, kod gondericem. lan niye ? zaten bu hizmet baska sekilde iletisemeyen adam icin degil mi ? yok ki baglantim ? yanimda bir sekilde almanya'dan aldigim bir sim kart oldugu icin onu takip denedim. zar zor sms'i aldim, kredi karti sordu yazdim bilgileri. "devam". sonuc: "bu hizmeti satin alamazsiniz". sebep ? belli degil. artik tipimi mi begenmedi, esref saatine mi denk geldik bilemiyorum.

    islemi bastan baslatayim dedim. a aaa, surpriz. "bu hesap zaten kayitli". tamam canim kardesim, az once ben kaydoldum, biliyoruz. simdi o hesaba hizmet satin alayim. "bu hizmeti satin alamazsiniz". lan niye ?

    tamam dedim allah belani versin, hesabi sil dedim (kendi terminolojileri ile "beni unut", bir de tribal romantizm yasatiyor pezevenk). simdi, hesabin silinmesinden beklenti belli. hesabi sileceksin, onunla ilgili herhangi bir kayit olmayacak ki dogal olarak tekrar kaydolabilecegim temiz temiz. tekrar deniyorum "bu hesap zaten kayitli". e sen neyi sildin az once bre deyyus ?

    neyse, faydali hizmet. internet'e baglanamiyorsunuz ama aktarma ucaginizi beklerken vakit geciyor. bu gerizekali ile ugrasmaktan tuvalete zor girdim, ucagi kaciriyordum.

    bakin benzeri hizmetin bir cok havalimaninda ucretsiz oldugundan hic bahsetmedim bile. ucretsizi gec, parasiyla giremiyoruz.

  • az önce bir kızın "hayatınızda yaptığınız en büyük fedakarlık neydi?" sorusuna "mesela ben sinemayı çok severim; ama spor yapmak için sinemadan vazgeçerim." şeklinde cevap verdiği yarışma. herkesin beyni yandı.