• 1973'teki brain salad surgery gibi bir prog şahaeseri çıkarabildikten sonra 1978'de love beach gibi mainstream bir albüm çıkarabilen, müthiş yetenekli grup. bu arada love beach grubun üzerindeki plak şirketlerinin yoğun baskısı üzerine çıkmıştır. 1977'deki works albümlerinin turnelerinde grup zarara uğrayınca, şirket 1978'i bir elp albümü olmadan geçirmek istememiştir. bunun üzerine keith emerson, greg lake ve carl palmer hiç istemedikleri halde albüm kayıtlarına başlamıştır. zaten uzun süreli bir ayrılığın başlangıcı ve sebeplerinden birini oluşturmuştur bu albüm.

    prog'a yeni başlıyorsanız ve bilgi darağacınız pink floyd'la sınırlıysa öncelikle brain salad surgery'i dinleyin, bu albümü dinlemekten bıkmazsanız prog camiası yeni bir dinleyici kazandı anlamına gelebilir, ancak sevmezseniz, sarmazsa the walla geri dönün ve orda kalın.
  • dünyanın en mükemmel gruplarından biri.
  • still you turn me on adli parcalari da edinilmelidir, hu$u icinde dinlenmelidir...

    deniz soguk sularindan gelen edit: boyle yillar oncesinden (13 senelik entry, boru degil) kalma entryleri okuyunca kakir kakir guluyorum lan. neden husu duymusum acaba, actim demin dinledim, husu duymadim. iyi parca falan da, boyle gonul gozum falan acilmadi yani. from the beginning iyi ama, acin onu dinleyin.
  • 70 lerde ingiliz progressive rock aleminin baslica temsilcilerinden..
    80 ler basinda punk dalgasinin yayilmasiyla yes ve jethro tull gibi cagdasi olan gruplarla birlikte unutulmaya yuz tutan topluluk.

    tarkus
    pictures from an exhibiton
    trilogy

    gibi yapitlariyla hatirlanmaktadirlar bugun
  • dehalarına uzucu sekilde ve de kavga ederek yenik dusen, dagılmasa daha ne delice besteler yapabilecegini dusundugum grup. konser kayıtları albümlerinin ötesindedir, kisi basına zaman zaman 15-20 dakikalık soloların dustugu goz onune alınırsa. 3 elemanı da okulludur, klasik egitim alıp ucusa gecmislerdir.
  • aslında (bkz: jimi hendrix) in malum ölümü sebebi yüzünden gitaristsiz olan bir gruptur,ilk iki albümde (bkz: greg lake) az da olsa grubun gitar yönünü idare etmeye çalışırken(ki bas ve vokal sebebi ile o yönle ne kadar uğraşabildiği tartışma konusudur) daha sonra şarkılara bütün ana ritm verme görevini (bkz: keith emerson) üstlenir,aynı anda dokuz klavye çalar,org bıçaklar,konserde analog synth kullanır,grubun lokomotifi olur.bu sebeple seksenler müziğindeki klavye kullanımı elp ye çok şey borçludur,hem enstruman teknolojilerinin gelişmesinde hem de gitar dışında bir enstrumanla şarkı temeli oluşturmak konusunda kendileri çok üstün insanlardır.
  • müzisyenim diyen her kişinin en az bir kere canlı performansını dinlemesi gereken, çaldıkları zaman sahneden alev fışkıran grup.
  • içlerinden bir tanesi iyi komposizyon yapma yeteneğine sahip olsaydı olduklarından çok çok daha iyi bir grup olabilirdi. müzisyen olarak çok iyi olmalarına, doğaçlamalarında yardırmalarına rağmen iyi beste sıkıntısı çekmeleri yüzünden olabilecekleri kadar efsane olamamış gruptur.
    çok iyi parçaları yok mu, var; ancak daha iyi olabilirlerdi ve daha fazla iyi şarkıya sahip olabilirlerdi.
    neyse ben bu halleri ile de seviyorum kendilerini yeterince.
  • anadolu rock ya da hafif batı müziği diye tabir ettiğimiz 70'li yıllarda müzikle uğraşan sanatçılarımızın en çok etkilendiği yabancı gruplardan biridir. erkin koray, barış manço ve kurtalan ekspres, cem karaca, moğollar, ersen ve dadaşlar gibi sanatçı ve müzik gruplarımızın özellikle şarkılarında ki keyboard, synthesizer, perküsyon gibi aletlerin kullanımına dikkat edildiğinde bunu daha rahat anlarsınız. zaten keith emerson dönemin türk klavyecilerinin büyük saygı duyduğu bi' isimdir. grup ile ilgili olarak da aynı isimli ilk albüm ve trilogy favori albümlerimdendir. klavye hastası birisi olarak da klavyenin ağırlıklı kullanımı gruba daha özel bi' sempati duymama sebebiyet veriyor.
  • c'est la vie parcalarina hasta oldugum grup..
hesabın var mı? giriş yap