• üç kısımdan oluşması planlanan bob dylan otobiyografisinin ilk kısmı. ikinci kısım hakkında yazmaya devam ediyor dylan.
    kitap 304 sayfa. 2004'te yayımlanmıştı, henüz türkçeye çevrilmedi. yaklaşık bir yıldır bekletiyordum, yakında okuyacağım, belki ayrıntıları paylaşırım. özet isteyenler kitabı okumak yerine audiobook'unu sean penn'in sesinden dinlemeyi de tercih edebilirler.
  • adını nasıl robert allen zimmerman'dan bob dylan'a çevirdiğinden bahsediyor:

    "evden ayrılır ayrılmaz kendime robert allen demeye başlayacaktım. iskoç krallarını andıran bir isimdi ve bu hoşuma gitmişti...
    daha sonra kafamı karıştıran, downbeat adlı dergide gördüğüm bir yazı oldu; yazı batı'da takılan david allyn adlı bir saksofoncudan bahsetmekteydi. bu müzisyenin adını allen'dan allyn'a çevirdiğinden şüphelenmiştim. sebebini tahmin edebiliyordum, daha ekzotik, daha gizemliydi allyn. ben de böyle yapacaktım, robert allen yerine robert allyn diyecektim kendime. daha sonra, beklenmedik bir şekilde, dylan thomas'a ait bazı şiirlere rastladım. dylan ve allyn'ın tınısı birbirine benziyordu. robert dylan. robert allyn. karar verememiştim - d harfi daha güçlü geliyordu, fakat robert dylan robert allyn kadar güzel tınlamıyordu kulakta. insanlar bana her zaman robert ya da bobby diyegelmiştir, fakat bobby dylan biraz fazla temkinli bir isimdi, ayrıca etrafta bir bobby darin, bobby vee, bobby rydell, bobby neely ve bir sürü başka bobby de vardı. bob dylan bob allyn'dan daha iyi gözüküyor ve tınlıyordu. minneapolis-saint paul'da bana ismimi ilk sorduklarında içgüdüsel olarak, düşünmeden "bob dylan" dedim." *
  • okuması inanılmaz keyiflidir, kitap elinizin altında resmen akar gider. time out of mind'dan bahsederken dylan "bu geri dönüşlerimden biriydi medyaya göre tıpkı new morning'de(kitaptaki bölümlerden biri) ve infidels'da olduğu gibi" falan der ama bunu resmen "bi bitmediniz amınakoym hep aynı muhabbet" der gibi yazar.bence abd'de lise müfredatında zorunlu kitap haline gelmelidir.
  • woody guthrie ile görüşmelerinden bahsediyor:

    "ziyaretlerimden birinde woody, coney island'daki evinin bodrumunda yer alan bir kutunun içinde henüz müziğe dökmediği bazı şarkı ve şiirler olduğundan bahsetti - istersem gidip görebilirmişim. eğer bunları istersem gidip karısı maggie'ye niçin orada olduğumu açıklamam yeterli olacakmış. evi nasıl bulacağımı anlattı.
    sonraki günlerden birinde metroyla brooklyn'e gidip son durakta indim ve evi aramaya başladım. woody bulmanın kolay olacağını söylemişti. bir sıra ev gördüm, tıpkı tarif ettiği gibi, ancak bunların arasından geçerken bir baktım ki bir bataklığın oraya gelmişim. dizime kadar suya batmıştım, fakat devam ettim - ilerledikçe ışığı görmeye başlamıştım, zaten gidecek başka da yön yoktu. öteki taraftan çıktığımda pantalonum dize kadar çamura batmıştı, donmuştum ve ayaklarım uyuşmuştu, ancak evi bulabildim ve kapıyı çaldım. kapıyı bebek bakıcısı açtı, maggie'nin (woody'nin karısı) evde olmadığını söyledi. woody'nin çocuklarından biri, arlo*, ki ileride kendisi de bir şarkıcı ve söz yazarı olacaktı, bebek bakıcısına beni içeri almasını söyledi. arlo aşağı yukarı 10 veya 12 yaşındaydı ve bodrumdaki müsveddelerden bihaberdi. zorlamak istemedim - bebek bakıcısı rahatsız olmuştu ve şöyle bir ısınmaya yetecek kadar da kalmıştım içeride, hızlıca bir elveda dedim, ayakkabılarım hala ıslaktı, geri dönerek metroya gittim.
    kırk yıl sonra, bu sözler billy bragg ve wilco'nun eline geçecek ve onlar tarafından müziğe* dönüştürülecekti. bu, woody'nin kızı nora'nın liderliğinde yapılacaktı. bu çalgıcılar ben brooklyn'e o seyahati yaptığımda muhtemelen henüz doğmamışlardı bile."

    (bkz: mermaid avenue)
  • kara plak yayınları tarafından nihayet türkçeye "kayıtlar" adıyla çevrilmiş eser.
  • "keşke dylan devamını da yazsa" dedirten tadına doyulmaz eser. tahmin edilebileceği gibi, sadece dylan'ın kendi kaleminden çıkması bile metni eşsiz kılmaya yetiyor.

    tipik bir dylan işi gibi, beklentilerin uzağında, belli bir akışa bağlı kalmadan, kafasına estiği gibi ve edebi bir değer kaygısı gütmeden yazması kitabı uzun bir dylan şarkısına benzetmiş, güzel de olmuş. söz konusu tür otobiyografi olunca, tüm mitlerin ve abartıların, medya şişirmelerinin uzağında, sakin ve ailesiyle ilgilenmek isteyen, yer yer bunalmış bir adam portresi okuyorsunuz. dylan'ın ilhamını nasıl aldığını, en ufak ve önemsiz görünen şeylerden bile nasıl yoğun duygular çıkardığını birinci elden tecrübe etme fırsatınız oluyor, özellikle insan betimlemeleri şarkılarındaki karakter tarifleriyle oldukça benzer. en sevdiğim albümlerinden biri olan oh mercy'nin yapım sürecini bu kadar detaylı anlatmasını beklemezdim, o da ayrı bir boyut kattı benim için.

    tek sıkıntım yalnızca üç dönemini ele alıp bitirmesi, başlangıçta üç cilt olarak planlandığı için anlaşılabilir bir durum ancak devamının gelmeyeceği artık belli olduğu için insan ister istemez üzülüyor. tüm biyografi/otobiyografi sevenlere değil, doğrudan dylan severlere ya da en azından müziğe ayrı bir önem atfedenlere tavsiye edilebilecek kıvamda bir metin ortaya çıkartmış dylan efendi.
hesabın var mı? giriş yap