• o kadar hızlı patlayıp o kadar aniden söndü ki, belli bir kesim "discman" demeyi öğrenememişti bile. diksmen, diksmen.
  • saman alevi gibi bir dönem geçirdi bu aletler.
    çok kısa zamanda tıpkı walkman gibi discman de jenerikleşti, marka değil tür adı gibi oldu.

    otobüste, uçakta çıkardığınızda insanlar "oha lan alete bak" bakışı atardı. bunlar daha 2000'lerde olan olaylar çok eski değil.
    şu an discman'lerle gramafonların kullanım sıklığı eşdeğer. ilginç.
  • yaklaşık olarak 2000-2003 yılları arasında aktif olarak kullanılmış, sonrasında ise piyasadan ani bir biçimde silinmiş müzik dinleme aletidir kendisi. bu yüzden de ismi en hızlı nostaljikleşmiş objelerden biridir.
  • yanlarında gelen en kıçıkırık kulaklıktan bile gümbür gümbür bas tiz duymanızı sağlarlardı. öküz gibi çıkışları vardı çünkü. üstelik sony'nin bazı modelleri 110 saate yakın pil ömrüne sahipti.. 1 hafta şarj etmediğimi hatırlarım bazen paso dinlediğim halde.

    şimdi en kaliteli mp3 çalarların yanında verilen kulaklıkları geçtim, piyasada 100 lira altında satılan kulaklıklarla bile tatmin edici basları duyamıyorsunuz; illa min. 150 lira olan süper hassas ve kaliteli kulaklıklar.. peh..

    uzun aradan sonra kaldırdığım bi çantamdan çıkarttım, zamanında 400 lira verdiğim inceliğine bittiğim cd çalarımla oynadım bugün.. orjinal cd lerimin sesleri ne güzelmiş dedim.. bok ye ipod.. bi saat sonra tuvalete gitmem gerekti, yanımda götürürken cd boyutundan sadece 0.25 cm kalın kabı elime büyük geldi.. kahrolsun alışkanlıklar dedim.. söktüm kulaklığın ucunu, ipod a taktım.. gittim.. bok ye ipod..
  • hiç unutmam sene 2000'in başları ya da 99; arkadaşıma babası yurtdışından discman almış. artizlik yapıyor pezevenk ben de sevdalı sevdalı alete bakıyorum. o zamanlar süper marketlerde dolrulmuş mp3 cd leri satılırdı. arkasında da yazardı 300-500 şarkı tek cd de. full barış manço!!! neyse gittik hep beraber discmana cd alıyoruz. aldık bir cd hızlı hızlı heyecanla dışarı çıktık. eleman taktı cd yi ama okumuyor! içimin yağları eridi bir sevindim, çok kıskanmıştım öyle böyle değil. sonra öğrendik ki track çalıyormuş sadece. gittik bir intenet cafeye 12 tane parça seçtik. dönüş yolunda da kulaklıkları taktı kulağına suratıma baka baka nakaratları tekrar etti oropu çocuğu. gerçi ben 8 sene sonra bunun vcd oynatanını almıştım premier'den ama anladım ki eski popülaritesi kalmamış. olsun öğrencilik yıllarında az porno izlemedik yadigardan.
  • çok acayip aletlerdi bunlar, ebatça büyüktüler, hareket halinde olduğunuz için atlama yapardı, deli gibi pil yerdi ve walkman ile kıyasla pili bitmeye yakın tempoyu düşürerek çalmaz çat diye "lo batt" der çıkardı işin içinden. gözü de sürekli kirlenirdi, bu yüzden ara ara elde gözlük silme bezi ile ifil ifil silerdiniz çalışması için.

    bunların bazı modellerinde kulaklık çıkışının yanında bir port daha olurdu, bu porta orjinal kulaklığı ile girerseniz ve kulaklığın üstünde kontrolü varsa ses, durdur çal, ileri geri parçaya atla gibi özellikleri de kullanabilir hale gelirdiniz.

    istanbul için bunun membaası doğubank çarşısıydı, istanbul üniversitesi fen fakültesinin büyük bölümü alt katta (sanıyorum, aradan 20 küsur sene geçmiş) hasan abinin dükkanından almıştı sanırım zira discman almak isteyen kim varsa kolundan çekilip oraya götürülüyordu. fiyatları uygundu, çok öyle içimin yandığını hatırlamıyorum.

    discman ile temel olarak tükettiğimiz şeyler korsan cdlerdi, zira o dönem türkiyesinde yabancı müzik cdleri oldukça pahalıydı - en azından öğrenci bütçesi için pahalıydı. dolayısıyla müzik bizim için "himmet abiden alınan cdler"di. bu cdler de kalite kaliteydi, kimisi "bulgar baskısı" olduğundan içinde kitapçığı vardı, cdsi baskılıydı ve pek zaman bozuk çıkmazdı. yarı fiyatına olan diğerleri ise bildiğiniz boş cdye en yüksek hızda yazdırılmış cdlerdi, üstünde asetat kalemle yazılmış "eysidisi" yazısından başka bir şey de olmazdı.

    daha sonra internet ve mp3lerin yayılması ve cd burnerların fiyatlarının ucuzlaması ile evde kendi cdmizi basar hale geldik, buradaki en büyük avantaj ise walkman döneminden kalma bir alışkanlıkla kendi karma cdlerimizi yapabiliyor olmamızdı.

    bu dönem ile beraber piyasaya taşınabilir mp3çalarların girmesi ile discman'in tahtı sallanmaya başladı. bu dönem piyasaya giren mp3çalarlar da discman biçimindeydi ancak çalan parçayı önbelleğe almaları ile atlama gibi sorunlardan azadelerdi ve en önemlisi bir cdye tüm diskografiyi atabiliyordunuz. normalde yanınızda 3-4 cd ile gezer, bunların çizilmemesi için kutularında taşırdınız; ya da umrunuzda değilse tek kutuda birden fazla cd de taşıyabilirdiniz gerçi de ciddi sıkıntı olurdu bu. ancak fiyatları çok pahalıydı bunların, iriver falan bu dönemde piyasaya girdi ve kabul etmek lazım, güzel aletler ile girdiler. insan imreniyordu, hem pilleri güzel gidiyordu, hem de ekranlarında parça ismi yazıyordu. o dönem için çılgın özelliklerdi bunlar.

    sonrası... sonrasını zaten biliyorsunuz, taşınabilir mp3çalarlar diskten okumayı öldürdü, onları da akıllı telefonlar öldürdü. tüm bu mp3 olayını da şu anda kemiren şey streaming hizmetleri. onların sonrasını görmeye ömür yeter mi hep beraber göreceğiz.
  • cebe sığmayan mobil bir araç olduğu için kafadan kusurlu bi tasarımdı zaten.
  • ilginç bir tarihi olan ürün.
    diğer ülkelerde durum nedir bilinmez ama ülkemizde yaygın olduğu zamanlarda ultra lüks bir teknolojiydi. ancak çok çabuk bir biçimde mp3 player lara kaptırdı müşterisini.
    kaset çalarlar gözden düştüğü 2000li yıllarda bile satılırken, 4-5 sene içinde yok olup gitmesi enteresan.
  • bunların en süperi, çok feci piyasa araştırmaları sonucu aldığım model panasonic cihazdı...
    her yerde de bulunmuyordu..
    zira, hem cd, hem mp3 cd si hemi de radyo çalıyordu ve pil epeyce uzun süre dayanıyordu..
    gümüş gri renkteydi... çok tatlıydı lan.. :( şimdi aklıma geldi de özledim valla..
    peder bey hediye etmişti..

    zaten bayılırlardı kulaklıklı müzikçalarlar almaya bana..
    hani hep bi "ders çalışırken dış dünyadan uzaklaşıp dersine daha iyi konsantre olur" geyiği vardır ya.. ona çok inanırlardı hehehe..
    benim de hep çok işime gelirdi bu..

    ay şimdi yazdıkça aklıma geldi bak.. ilk walkmenim de pembeydi.. eşşek kadar çatçut ses çıkaran kasetçaları, kıl gibi incecik kulaklık kabloları vardı... hehehe şekerler lannn..

    ayyyyy buldum buldum.. panasonic'in resmini buldum baksanıza tatlılığına http://toronto.lowprice.ca/…s/toronto/1101707_s.jpg
  • otobüste, vapurda, sokakta, dolmu$ta, vs.. cd dinlemenize [hatta bazen o ortamdaki diger insanlari rahatsiz etmenize] yarıyan portatif elektronik alet
    cdkullandigi icin walkman'a göre daha kaliteli ses verir
hesabın var mı? giriş yap