aynı isimde "gibi" başlığı da var
  • --- spoiler ---

    dizideki leopar bence gercekten uysal bir hayvan. karni tok, sirti pek, baba dervisin elinden gecme... bence sadan'la sinanip kaldiramadi ve adami yedi.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    son iki bölüm başıboş köpek sorununa iki farklı pencereden bakan bir seri olmuş.

    leoparlı bölümde satın alınan cins köpeklerin bakamayan sahiplerince terkedilmesini eleştirmişler.

    şadan'lı bölüm ise ilişkilerin başında bir gazla edinilen hayvanların ilişki sonrası terkedilmesine gönderme yapmış.

    --- spoiler ---
  • ilkkan gibi kadın görünce değişen, şekilden şekile giren amsalak arkadaşlarım oldu. artık bir başkası adına utanç duymaktan bıkıp, hepsine tüm güçleri ile hayatımdan siktir olup gitmelerini istedim. inanın çok büyük bir yükten kurtuldum.
    o nedenle ilkkan’ın senaryo gereği aşağılanmasından ayrı bir haz alıyorum. feyyaz yiğit’in de bu haz ile senaryoyu yazdığını düşünüyorum. geçmişindeki insanların kendisini rahatsız eden özelliklerini ilkkan’da topluyor ve bütün hıncını ilkkan karakterinden çıkarıyor gibi.
  • --- spoiler ---

    henüz az önce bir yudum alkol almıs olan ilkkan;

    "itmesene,alkollüyüm başım dönüyor."

    --- spoiler ---
  • - - - spoiler - - -

    şadan’ın leopar tarafından yenmesi ne çeşit bir hikaye içinde oldu acaba?

    1- karnı aç leopar direkt gelip şadan’ı yedi

    2- konuşacak adam bulamayınca yalnızlıktan ölen şadan’ın cansız bedenini leopar gelip yedi

    3- doğada bir şekilde beslenmiş, karnı tok ve evcil leopar, şadan ile dost oldu. şadan leoparın kafasını sikince daha fazla dayanamayan leopar şadan’ı yedi.

    —- spoiler - - -
  • --- spoiler ---

    son sigara

    --- spoiler ---
  • 7 ve 8. bölümü birleştirmeleri ilk defa oluyor sanırım gibi tarihinde. kızların attığı kazık, bazı şeylerin göz göre göre geleceğinin bir habercisi adeta
  • son bölümdeki o bunalımı o kadar iyi hissettim ki hem güldüm hem dedim ulan biz bu çok konuşanlarla nasıl başa çıkıcaz amk ya.

    --- spoiler ---

    hayır biz gidip leopara falan da parçalatamıyoruz. benim yüzümden leopar parçalasa hiç üzülmeyeceğim 1-2 tane insan tanıdım. hani birçok insanın vardır ölse üzülmeyeceği tipler ama karşısındaki insanın sana göre kötü biri olması sonucu böyle düşünürsün. çok konuşan insanda bu durum ortadan kalkıyor. bir süre sonra iyi insan, kötü insan, şöyle iyi özelliği var vs. hiçbir önemi kalmıyor. bu kişi benim hayatımdan siktir olsun gitsin de nasıl giderse gitsin raddesine getiriyorlar insanı.

    bu şadan gibilere yine bir şekilde katlanılıyor. soru sormuyor bir şey yapmıyor sadece konuşuyor. dinlemesen de olur. yılmaz'ın bahsettiği o soru soranlar yok mu onlar işte ölümcül bir şey. onun da kötüsü var. kararsız kalıp hayatındaki her detayı sana soranlar. eski çalıştığım yerde bundan vardı. herkes bunu görünce nereye kaçacağını şaşırıyordu. tanışalı 1 hafta falan olmuştu bu lavuk benim iş çıkış saatime yakın benim kafayı bir sikti böyle bir şey yok. iş gelsin de çalışayım diye dua ediyordum. bir şekilde ondan kurtuldum. 1 saat sonra aradı. iş çıkışı markete girmiş çilekli yoğurt almak istiyormuş bulamamış muzlu mu alsınmış kayısılı mı? kayısılı al diyorum ama kayısılı alırsam şöyle oluyor falan diyor ötekini al diyorum ötekini alırsam bilmem kim sevmiyor diyor.

    ben hayatımda böyle bir şey görmedim amk ya. meğerse kimse açmıyormuş adamın telefonlarını sonradan öğrendim. şu insanı leopar parçalasa üzülmem be kardeşim ya çünkü adamı ancak kavga ederek döverek vs. susturabilirsin. adamı birçok kez çok konuşmaması için, milleti rahatsız etmemesi için uyarmışlar ama nafile. zaten sonra başka bir bahaneyle işten çıkardılar. neredeyse herkes gitmiş şikayet etmiş.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    5x8 deki kafa siken şadan karakteri bana benziyor. konudan konuya zıplayıp çok iyi kafa sikerim. bu huyumu törpülemeye çabalıyorum. benden daha iyi kafa siken ve şadan karakterini izlerken direkt aklıma gelen benden masaj hizmeti alan bir bayan müşterim vardı. yaşlı ve emekli bir öğretmendi. 2 saat civarı süren masaj boyunca bir saniye bile çenesi durmuyordu. normalde masaj yaptıran insanlar ne kadar konuşmaya çabalasalar da masajın etkileri nedeniyle vücudun baskılara karşı bölgeye yolladığı uyuşturuculara yenik düşüp uyuma moduna girmek zorunda kalıyorlar. bu kadında masaj da işe yaramıyordu. allahdan bir seneden uzun çalışmadık masajı bıraktı rahatladım, çok ciddi rahatsız ediyor insanı çok konuşan insan. bunu fark ettiğim için ve kendim de geveze olduğumdan dolayı kendimi törpülemeye çalışıyorum fakat hala da çok konuşan taraf genelde ben oluyorum.

    ortaokul ve lise döneminde sınıfta sırada hep yan yana oturduğum ömer isminde bir arkadaşım vardı. hala arkadaşlığımız devam ediyor. çok sakin efendi bir çocuktu.

    ders bitince eve gitmek için durağa kadar ortalama on dakika beraber yürürdük. bir gün kafam bir şeye bozuktu sanırım hiç konuşasım yoktu on dakika boyunca hiç ses çıkarmadan yürüdük. bu durum benim dikkatimi çekti ve ömere karşı kıllanmaya başladım. durağa yaklaşınca ömere dedim ki "senin bana bir garezin mi var küstün mü neden hiç konuşmadın". çocuk bana döndü ve dedi ki "ben zaten hiç konuşmuyordum ki sadece sen konuşuyordun"

    --- spoiler ---
  • buraları okuyan herkesin mutlaka hayatının bir kesiminde başından geçmiş olabilecek diyalogların, olayların geçtiği dizi.

    5. sezonun 8. bölümü "şadan" karakteri eminim birçok kişiye anılarını hatırlatmıştır.
    fakat yılmaz'ın sözleri, olağanüstü geveze birine karşı döktüğü hisleri inanılmaz tespitler. hepimizin kurmak istediği cümleler değil mi?

    ne yazık ki benim de hayatımın birçok yerinde beni bulur böyle tipler.
    bir tanesi arkadaşımdı. telefon ettiğinde işlerimi yaparken telefonu bir yere koyardım bazen, hiç fark etmezdi.

    çalıştığım yerlerde muhakkak en az bir tanesine maruz kalırdım. mağdur kalırdım yani ulan yüzsüz ilkkan.

    bunlardan bir tanesine, herkesin bulunduğu bir iş toplantısında, kendisinin çenesi yüzünden toplantı uzarken sabredememiş ve "esir ettin bizi artık susacak mısın" diyerek patron dahil herkesin sesi olmuştum.

    başka bir iş yerimde yaşça epey büyük olduğu için insanların yaşına ve tecrübesine hürmeten bir şey diyemedikleri bir adam vardı. benim yanımda konuşamamaya başlamıştı son zamanlarda. bunu nasıl başarmıştım.
    yüzüne bakmayarak. çünkü dinlenmek, takdir edilmek, vay be her konuda da bir şey biliyorsunuz maşallah iltifatlarından besleniyordu gevezeliği.

    şu an çalıştığım yerde de var böyle bir tip. kendisi oldukça zeki, kültürlü, donanımlı bir tip. ilk zamanlar duygusal zekâsının düşük olduğunu, muhatabını sıktığını anlamayacak kadar empatiden yoksun olduğunu sanıyordum. ama ona daha önceden beri maruz kalanlar bunu reddetti. ben de zamanla anladım. evet gayet de farkındaydı.

    yılmaz'ın cümleleri de bana bunu doğrulattı. bu tipler, ellerini yıkama takıntısına sahip olanların farkında olması gibi çok konuştuklarının farkındalar. bu onların takıntısı ve bilerek isteyerek muhataplarına işkence ediyorlar. kimisi bunu şadan gibi "afacanlıkla" süslüyor, kimisi yaşının verdiği saygınlığı kullanıyor.

    bu tiplerin konuşabildikleri alanda nefes alabilen bir böcek olduğunu düşünüyorum. dinlenmeye fark edilmeye ihtiyaçları var. onların yaşam suyu karşılarındaki beyinleri s.kebildiklerini görmek. bu nedenle onların yüzüne bakmayacak, ortamda hiç yokmuş gibi işlerinizi yapmaya devam edeceksiniz. bir an ama sadece bir an bile göz göze gelirseniz bittiniz. beyninizin ırzına geçmeye başlarlar.
    "sabah uyanıyorum, kahvemi içeceğim ve duyduğum ilk kelime, ırz. bu ne ya!"

    şu anki iş yerimdeki adama görmezden gelmeyi denemeye başladım. ama beşer şaşar, hâlâ gözlerimi kaçıramadığım ve o bir kaç saniye içinde yakalanmanın bedelini ödediğim anlar oluyor. fakat başarmaya kararlıyım. bu adamı da yok hükmüne getirip nefessiz bırakacağım onu iş yerinde. ve ben de "pişman olmayacağım." soranlara da alın siz mağdur olun diyerek kendime vebal pansumanı yapacağım.
hesabın var mı? giriş yap