• soloları, uzun bir koridorda peş peşe açılan kapılara benzer; bittiğinde olmak istediğiniz yerdesinizdir. gitarın da insani duygulara sahip olmasını sağlayan özel insan, dâhi söz yazarı, penasız gitarist.
  • gösterişli hareketler, zıplamalar ya da şovmenlik olmadan 50 yıldır centilmen bir sahne duruşuna sahiptir. her gün dinlediğim saf ve muhteşem bir müzik yapar. büyük ustadır.
  • bir röportajında konserlerdeki canlı performanslarıyla ilgili olarak söylediklerini her müzisyen kulağına küpe yapmalı.

    “biz bir albüm yaptığımızda dinleyenler bir müzikle tanışıyor, defalarca dinleyip, o albümdeki tınıya alışıyor seviyor. kimini aşkıyla paylaşıyor, kimini anı olarak yaşatıyor.

    oysa bir konserde biz albümde verdiğimiz müziği ve tınıyı bozduğumuzda gelenler müzikten aynı tadı alamıyor, albümü paylaştığı sevdiğiyle o anı yaşayamıyor. kim bilir eski günlerin anılarını bulamıyor. bunu yapmaya hakkımızın olmadığını düşünüyorum.

    o yüzden her konserdeki performansımız albümdekine yakın olmalı.”

    bu söyleşi olmasa da aynı şeyleri 1:30dolaylarında yinelemiş.
  • dire straits'in a$mi$ gitaristi..
  • 85 yılında tanıştım ben kendisiyle dayım sayesinde. o yıl çıkan albümü sıcak sıcak bana hediye etmişti. üstüne de tembihlemişti; bundan sonra harçlıklarından biriktirip kendi kasetlerini alacaksın. her ay yeni bir kaset! önceleri çok anlamamıştım ama iyi ki öyle demiş. sayesinde müzik benim tek yaşama sevincim. dinlerken, gülmeyi, hikayeyi yakalamayı, yakalayamazsam üstüne düşünmeyi ve bir çok şeyi değerlendirmeyi öğrendim. işte bu adamla başladı her şey. kendisiyle ilişkim bu sebeple çok özeldir. ayrıca ülkemizdeki son konserini de doğum günüm olan 27 nisanda vermişti.

    tanım: küçüklükten beri kahramanım olan melodilerin tanrısı, finger picking olayının efendisi.
  • los angeles greek theatre'da bir konser verir mark knopfler, 2001 yilindaki turnesi sirasinda. greek theatre acik hava tiyatrosu turu bir yerdir, bayagi da buyuktur, ve o gun tiklim tiklim doludur. hava kararmistir ve herkes heyecanla konserin baslamasini beklemektedir. mark sahneye cikar, ve soyle der:

    -- how are you doing there at the back seats, are you ok?

    arka siralar bayagi arkadadir greek theatre'da, parasi ancak oraya yeten ama mark knopfler'i cok seven bir suru dinleyici vardir. bu insanlar sevincle cigliklar atarak alirlar mark'in selamini. mark sonra yan taraftakilere selam eder:

    -- how about the sides, are you happy there?

    sahneyi kenardan goren yan siralardakilerdedir simdi ciglik atma sirasi. ciglikler yatisinca mark on taraftakilere doner, ve

    -- i know *you* are doing ok,

    der, ve konser baslar.
  • asıl işi öğretmenlik. bazı kaynaklar ilkokul, bazı kaynaklarda edebiyat öğretmeni denmiş kendisine. öğretmenlikten önce de bir gazetede çalışmış. öğretmenlik yıllarında ek gelir getirsin diye geceleri gitar çalıyor mekanlarda. sonra sultans of swing'in de içinde olduğu bir demo kaydediyorlar. londra radyosundan charles gillett bazı rivayetlere göre süt şişelerinin arasında olan demoyu eline alıp çalıyor. o kadar seviyor ki sultans of swing'i sürekli çalmaya başlıyor. ve ''parasal sıkıntı'' anlamına gelen dire straits isimli grup ilk albümünü 1978'de kaydettikten sonraki 4 yıl içerisinde 10 milyonun üzerinde satış rakamına ulaşıyor.

    mark knopfler, vokal olarak bob dylan'dan ve gitar tarzı olarak ise jj cale'den etkileniyor. hemen burada başka bir not vereyim, eric clapton hatta bob dylan da jj cale'den etkilenmişlerdir. hatta clapton'ın ilk solo albümünün çıkış parçası olan after midnight zaten bir jj cale parçasıdır ve clapton o sırada bunu cale'e sormadan kullanmıştır. fakat jj cale; ne knopfler ne clapton ne de dylan kadar sevilir ve bilinir genelde.

    mark knopfler; thin lizzy'den phil lynott ile, van morrison ve bob dylan ile de çalışıyor. onların plaklarında çalıyor.

    1980'lerde yapılan bir söyleşide güncel müzik akımlarıyla ilgilenir misiniz sorusuna, ''ben sadece jazz ile ayrıntılı ilgilenirim.'' cevabını vermiş. pek çok rock ilahına kıyasla tanınır bir müzisyen olduğunda 30 yaşını geçmiş birisi mark knopfler. bu sayede belki şöhretle baş etme konusunda hiç bocalamamış.

    subjektif kısma gelirsek; bob dylan ve jason becker ile beraber en sevdiğim müzisyen kendisi diyebilirim. bir otobiyografi yazsa ve dilimize de çevrilse diye beklemedeyim. kendisi hakkında yazılan bir kitap var bildiğim kadarıyla ama o da çevrilmedi.

    edit: kimi raikkonen mesaj atıp uyardı. dire straits herhangi bir genel sıkıntı, büyük bir sorun anlamındadır, illa parasal olmak zorunda değil dedi.
  • knopfler efsanesinin başlangıcı kısa şöyle olur:

    knopfler, gitara beslediği aşk ve bir grupta yer alıp müzik yapma hayaliyle büyüdü. öyle ki okuldayken yaptığı tüm resimlerde gitar ve müzik grupları yer alıyordu. atölyede saatlerce gitar yapan öğrencileri izler, sonunda o gitarı eline alabilmek için saatlerce beklerdi. altı yaşından itibaren babası ona piyano ve keman öğretmeye çalışmıştı ama knopfler nota okumak konusunda pek istekli değildi. kendi deyimiyle, beyaz kağıttaki noktalara bakarak müzik yapmak istemiyordu (tabii yıllar sonra notaları öğrendikçe, bunun kelime öğrenmekten farksız olduğunu ve sözcük dağarcığını geliştirmek gibi müzik dağarcığını da geliştirmenin faydalı olduğu fikrini benimsedi). yine de bir gün amcasından duyduğu boogie woogie o kadar hoşuna gitmişti ki sürekli o melodiyi çalarak herkesi delirme noktasına getirdi. sonunda pes eden babası ona, on beşinci doğumgünü için çakma, kırmızı bir stratocaster aldı.

    bu sayede okul arkadaşlarıyla müzik yapmaya başlayan knopfler, birkaç okul dansında sahne aldı. üniversiteden ayrıldıktan sonra londra'ya gitti ve brewer's droop isimli gruba katıldı. bu grupla ilk kez konserlere çıktı ve birkaç kayıt yaptı.

    gruptan ayrıldıktan sonraki dönem çok zorlu geçti. "açlıktan ölüyordum" diye anlatır knopfler. sonrasında bulduğu öğretmenlik işi hayatını kurtarınca bu kez café racers'a dahil oldu, birlikte birkaç barda ve knopfler'in öğretmenlik yaptığı okulda çaldılar.

    sonraki dönemde, bir kız arkadaşının abisi aracılığıyla gazeteciliğe başladı. bu işinde haftalık yaklaşık 24 dolar alıyor, yerel gruplar ve şehre gelen büyük gruplar hakkında yazıyordu. yazdığı son yazı ise, işten ayrıldığı gün gerçekleşen jimi hendrix'in ölümü hakkında oldu. baskı odasında otururken başyazar gelip "selam delikanlı. jimmy hendersonjimi hendrix mi ne sikimse o ölmüş. tanıyor musun? bizim hiçbir fikrimiz yok. bu haber senin" der ve knopfler son yazısını yazıp gazeteyi terk eder, gidip sarhoş olur.

    knopfler aylarca, sırtında ağır bir elektro gitar (kimi zaman iki gitar), ülkenin bir ucundan bir ucuna otostopla, otobüsle seçmelere gidip gelir. öyle bir durumdadır ki; yılbaşı günü, yoğun kar altında, bomboş yolda, hiçliğin ortasında sırtında gitar ve çanta ile ülkenin diğer ucundan newcastle'a gidebilmek için otostop yaparken bulur kendini. "müzik yapmayı gerçekten çok istiyor olmalıydınız" diye anlatır knopfler. ve şöyle ekler:

    "ben ve joh için, dire straits olayının ilk döneminde ortak bir irade gücü vardı. eğer tembel bir orospu çocuğu iseniz, sadece oturup hiçbir şey olmadığı için şikayet edebilirdiniz. biz öyle değildik."
  • bu adama kotu muzisyen, kaka gitarci diyenler toptur .. sultans of swing daatir ebemizi
  • arkadasim sen britanya'li degil misin ? benim diyen country'ciden daha iyi country sarkilari yapmayi nasil beceriyorsun be adam ?
hesabın var mı? giriş yap