• bu ülkenin ulusal spor medyasına saygı duymayan ben, spor medyasını eleştirmediğim için bu arkadaşı eleştiremeyecekmişim. bunu bugün öğrendim de onun bilmediği çok şey var...

    http://dikoyna.com/rabies/

    eğer okursa tarihine de baksın, yazının altında yer alan mahlasa da.

    aziz yıldırım ve diğer yöneticiler içerdeymiş, dışardaymış umrumda mı, evet tabii ki. yaptıkları pislikler yüzünden sadece taraftar oldukları için kalbi dayanmayanların katilleri dışarıda mı olacaktı. elleri kirli katiller içeride kaldı diye üzülecekmişim.

    ulusal medyaya kızıyo ama yerel medya ne derse ona inanıyo yæ şeklinde bir eleştiri gelebilir pek tabii ki..

    (bkz: ali savaş)

    merak eden yazdıklarıma bakabilir.

    yahu bunları niye anlatıyorsam işte... sedat tunalı kaç kere küfür etti bana, yazdığı mail ve bloğunda yazdığı yazıyla bile iyi bir miktar tazminat alabilirdim. nedeni ise sadece objektif olarak yazmadığını söylemem ve trabzonspor için bir leke olduğunu belirtmem.

    sen lube ayar'ı eleştirdin mi?
    sen hakan can'ı eleştirdin mi?
    ömer çavuşoğlu'nu eleştirdin mi?
    ...

    onu geçtim sabah akşam aklı fikri ırkçılık üzerinden trabzonspor ile dalga geçmeye çalışanları malum halayına davet etmedin mi?

    ben fikrini yanlış gördüğüm trabzonsporlu yazarın nick altında sertçe eleştiri yaparken sen ne yaptın?

    manipülasyon.

    gelmiş haktan, vicdandan, insanlıktan bahsediyorsun.

    soruyorum kaç gündür; yerel medyanın dahi alınmadığı mahkeme salonuna hangi sıfatla girdin diye... gazeteci misin? avukat mısın? sanık mısın?

    yanıt mı; taraftarmışsın. yersek.

    bugün o ulu çınar senin gibilerin insanları yanlış yönlendirmesi ile can çekişiyor. fenerbahçe taraftarının yaşadığı çoğu travmada senin de imzan var, hangi travmadan bahsediyorsun.

    birilerini aklamak için en büyük rakibimiz olarak gördüğümüz camiayı mahvettiniz...

    elimizden aldığınız rekabet zevkinden dolayı da kandırdığınız fenerbahçe taraftarından dolayı da suçlusunuz. bir gün spor tarihi ülkemizde bugünü yazarsa taraftarını kandıran sen ve senin gibi zihniyetteki kişileri yazacaktır, yüz karaları olarak.
  • rambo okan'ın uzaylılar tarafından kaçırılıp çeşitli donanımlar yüklenerek mükemmelleştirilmiş versiyonu. sonuç en fazla bu kadar olmuş.

    mahkeme salonlarından dakika dakika bildirmesiyle gönüllerde taht kuran yazar.

    (bkz: outside başgan fenerbahçe şampiyon)
  • bir calvin harris ve ellie goulding şaheseri.

    her şey yozlaştı da, elektronik müzik kaybetmedi şu ruhunu, nasıl eğlenceli lan şarkı, dinle dinle mutlu ol.
  • kendisinin sözleri ile dezenformasyoncunun tekidir.

    (bkz: #28762728)

    --- spoiler ---
    bugünlük sona ermiş duruşmadır. fenerbahçe sanık avukatlarının tamamı birazdan fbtv'de olacak sanırım. oldukça önemli bilgileri aktaracaklarını düşünüyorum. dinleyin bakalım, dezenformasyon yapmışmıyım.

    --- spoiler ---

    (bkz: şike davasındaki tapenin montaj çıkması)

    başlığı açan outside. peki kendisini aklayacak avukatlar ne demiş: tape montaj değil.

    halen gelip bu adamı savunanlar var. tamam 2+2 her zaman 4 etmez, ama siz 25 milyon filan buluyorsunuz.
  • şike sürecinde çatır çatır olmasa da kütür kütür patlayan manipülasyonları olan yazar.

    örneklemek gerekirse önce bunu demiş;

    (bkz: #26396959)

    sonra bakın ne olmuş;

    --- spoiler ---

    39- ibrahim akin;

    a)sanık ibrahim akin’ın; türkiye profesyonel süper ligi’nde 01.05.2011 günü oynanan fenerbahçe - ibb spor ve 15.05.2011 günü oynanan trabzonspor - ibb spor müsabakaları ile türkiye kupası finalinde 11.05.2011 günü oynanan beşiktaş-ibb spor müsabakasının sonuçlarını etkilemek amacıyla şike suçunu işlediği sabit olduğundan, suçun işleniş biçimi ile suç konusunun önem ve değeri gözetilerek eylemine uyan ve tüm sonuçları itibariyle lehine olan 6259 sayılı kanun ile değişik 6222 sayılı kanun’un 11/1. maddesi uyarınca takdiren alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle bir yil alti ay hapis ve iki bin gün adli para cezasi ile cezalandirilmasina,

    --- spoiler ---
  • david bowie'nin berlin üçlemesi'nden sonra deneyselliğe, "station to station"dan sonra da konsept albüm olayına, dönüş yaptığı 1995 yılına ait albüm. aslında bir dizi konsept albümün ilki olarak düşünülmüştür (bu yüzden tam adı numara içerir). sonradan sanatçının başka denizlere yelken açmasıyla bu proje rafa kalkmış. kariyerinde verdiği en kötü kararlardan biri olduğunu söyleyebilirim çünkü "outside" baya sıkı albümdür. "black tie white noise" çıkınca müzik dünyası ile yaşadığı sorunlar büyük ölçüde nötralize olmuştu zaten. 1995 yılı, ilişkilerin tekrar pozitife geçtiği yıl olarak gösterilebilir. aslında "outside" öncülünden daha az satmıştır ve, yine öncülünün aksine, ingiltere listelerinde birinciliğe oturamamıştır ama sanatsal açıdan çok daha üstün bir çalışma olduğu ortadadır.

    brian eno ile iki devam albümü için kısa ama verimli bir stüdyo seansı yapmışlığı da vardır bowie'nin. bu seansların sonuçlarını yıllar geçmesine rağmen öğrenebilmiş değiliz. tamam, devam albümü falan çıkmaz şu saatten sonra ama bowie'nin o dönemki başarılı hallerinden faydalanmak isteriz sevenleri olarak. bir iki single çıkartsa hiç de fena olmaz.

    "outside"a dönelim. albüm distopik bir yakın gelecekte geçer. "sanat cinayetleri" olarak adlandırılan fenomeni anlatır. bu cinayetleri çözmeye çalışan devlet görevlisi de nathan adler'dır. "leon takes us outside" adlı kısa şarkıyla başlar hikaye. aslında dinleyeni albümün alternatif dünyasına sokmak için tasarlanmış bir eserdir. meditasyonla ilgilenenler ne demek sitediğimi daha iyi anlayacaktır. sıkradaki şarkı doğal olarak "outside"dır. "önce değil, sonra değil, bugün olan olacak" temalıdır. insan iyice meraklanır. ayıltıcı etkisi olan "the heart's filthy lesson" girer ardından. "with her hundred miles to hell" ve "what a fantastic death" gibi hastalıklı sözleri vardır. ramona neden onla beraber olmuyor. ah bir olsa, cehennem de ölüm de vız gelecek bu yolunu kaybetmiş yolcuya! "sanat cinayetleri" referansını da aynı hastalıklı sözlerde yakalamak mümkündür. "what a fantastic death" derken sanki bir tabloya bakıyormuş da renklerin kullanımı hoşuna gitmiş gibi bir tonlama kullanır bowie. sonraki iki şarkı da benzer havadadır. birini, gereksiz olduğunu düşündükleri birini, nasıl da ruhu duymadan haklayacaklarından bahseder. sonra "baby grace"in konuşmasını duyarız. üzerinde ramona tarafından deneyler yapıldığını, dünya ile irtibatının kesildiğini ve korkunç şeylerin olmak üzere olduğunu anlatır bize. ses tonu irkilmek için yeterlidir aslında. takip eden şarkı "hallo spaceboy," özgürlük isteği, özgürlüğün sınırları ve ölüm üzerinedir. ay tozunun altında yitip gidecektir uzay devrinin adamı. en azından anlatıcı böyle düşünmektedir.

    "the motel" şarkısında olayların geçtiği dünya tasvir edilir "it's not eden but it's no sham, there is no hell, there is no shame" dizeleriyle. bu şarkıda iç acıtan ama aynı zamanda akıcı olmayı başarabilen piyano bölümleri vardır. sonlarına doğru işin içine yine şiddet ve kararsızlık karışır. "i have not been to oxford town"da beklenen olur, "baby grace" ölmüştür. 14 yaşındadır daha. anlatıcı bu suçun zanlısıdır. bir çağ gözlerinin önünde ölmüştür ama o oxford town'a gitmediğini iddia etmektedir. vergisini ödeyen sessiz bir vatandaş olmak varken ramona'nın peşine takıldığı zamanlar aklına gelir. bu ramona da ne yamanmış; düşman başına!

    ne tanrı'ya ne kendisine güveni kalmış bir "no control" ile devam eder hikaye. ingilizcedeki en baba kelimelerden biri olan deranged ilk defa bu şarkıda karşımıza çıkar albümde. değişik deneyler ve hayat hikayelerinin peşinden koşan iki şarkıdan sonra ramona ile tanışma fırsatımız olur "segue ramona a stone i am with name" ile. garip kelimesinin sıradan kaçacağı kadar garip bir manifestodur. pişmanlık ve distopik mesajlar dolu iki şarkı takip eder bu manifestoyu. şimdi sıra nathan adler'dadır. ses tonu tam da beklendiği gibidir. trençkot, yorgun ve avam bir ses... ramona'nın peşindedir. şeytanın son verisyonu olduğunu düşündüğü ramona'nın. bize her şeyin nasıl başladığını anlatmayı vadeder. peki dinleyici açıklamayı beklerken karşısına ne çıkar? evet, "i'm deranged." modern müzik tarihinin en başarılı şarkılarından biri. "funny how secrets travel" diye giriverir olaya. hani biraz önce piyano demiştim ya. bu şarkı piyanoyu bir daha keşfetmiştir benim gözümde.

    nathan adler'ın ikinci sekansı da epey kısadır. ramona'nın kalbinin buz tuttuğuna işaret eder. sonra da "cold tired fingers, tapping out your memories, halfway sadness, dazzled by the new" diyerek albümü kapatacak olan "strangers when we meet"e yol verir. bölük pörçük bilgiler, saplantılı düşünceler ve bir belli cinayet kalır elimizde. ramona, leon, nathan, baby grace... nerede başladığı, nerede bittiği kestirilemeyen bir hikayenin kahramanlarıdır.

    devamı gelmiş olsa ne kadar harika olurdu değil mi?

    (bkz: david bowie/@ deliogul)
  • hakim tarafından çatır çatır çürütülen yazar.
  • gerçek bir iş bulmasını temenni ettiğim ekşisözlük yazarımsı.
    bok ata ata ömür geçmez azizim, iş yapalım.
hesabın var mı? giriş yap