hesabın var mı? giriş yap

  • zafer işaretinin 2 rakamını değil de ingilizcedeki victory kelimesinin baş harfini anlattığını öğrenmiştim lisedeki ingilizce öğretmenimden. yaşadığım aydınlanmayı anlatamam. cidden çok şaşırmıştım. 3 gün yataktan çıkmadım, sadece avakadoyla beslendim. zaten hep şüphelenirdim kendi kendime, "2 ne alaka lan" derdim. biliyordum bi şey olduğunu.

  • tamam belki saçma ama yıllarca çizgi film izlerken çizgi filmi bırakıp "allaam acaba bu acme ne olabilir? neden acme?" diye düşünerek kendi kendimi yiyip bitirdiğim şeyin aslında "a company manufacturing everything"in akronimi olduğunu öğrenmemdi. artık büyümüştüm.

  • detone simitci sayesinde ufku tavan yaptırandır.

    yıllardır, konya yolu üzerinde, tüm konya'nın bir uçtan diğer ucuna dağına,taşına, metruk sahipsiz evlerine yazılan bel fıtığı 0533..... numarasının aslında, bir pezevenk numarası olduğunun, bel fıtığının "beline guvvet aslanımdan" esinlenildiğinin aslında türkiye'nin ilk subliminal reklamı olduğunun öğrenilmesidir.

    ki ben masum debauchee, o numarayı yengemgillere falan verdim, iyi geliyomuş diye, yengemgil de; "bi fıtık için tee konya'ya mı gidecem, te bura yok mudur" diyerek vazgeçtiydi.

    bir aile faciasının eşiğinden dönmüşüz, yoksa amcam beni bıçaklar gazetelerin 3. sayfasına yengesini kötü yola düşürmeye çalışan şerefsiz yeğen olarak çıkardım. verilmiş sadakam varmış.

  • osmanlı devrinde, makam, mevki sahibi olan ya da bir şekilde zengin olan kişilerin, ölümden sonra mülkiyetlerini devam ettirmek için vakıfları kullanması. örnek hizmet olarak da cami yaptırmaları. şöyle ki, bir paşa devlet tarafından mallarına el konulmaması için, bir vakıf kurarak cami yaptırır. bütün mali işlerini de vakıf aracılığıyla yapar, yani vakıf üzerinden kendi paravan şirketlerine para aktarır ve servetini, müsadereden, osmanlı hazinesinden bir şekilde kaçırır.

    ne zaman osmanlı devrinden kalma bir cami görsem bu ayrıntıyı hatırlar hangi haksız kazancın abdesti diye merak ederim. ve ayrıca günümüzde ak parti iktidarının da böyle uygulamalar içinde olduğunu görünce ister istemez neo osmanlıcılık bu mudur yani diye ayrıca sorarım.

  • antik mısır medeniyetinin bilim konusunda kayışı kopardığı konular.
    misal:

    antik mısırda hamile bir kadının karnındaki bebeğin kız mı yoksa erkek mi olduğunu tahmin etmek için bir test geliştirilmiş. vay amk!
    yönteme bak şimdi, hamile kadının bir kaç gün buğday ve arpa tohumlarına idrarını yapması sağlanırmış.
    eğer sadece buğday filizlenirse bebek kız, sadece arpa filizlenirse bebek erkek her ikisi de filizlenmezse ortada bebek filan yok, kadın hamile değil.

    2000 yıl önce sen nasıl ettin nasıl bir tesadüfle veya çalışma ile bunu buldun arkadaş? piramit konusuna hiç girmiyorum ramses mamses demem üzerim!

    üstelik, kafası kırık isviçreli bilimadamları ve norveçli balıkçılar çok eski bir papirusta tarif edilen bu testin doğruluğunu anlamak için 1963 yılında bir çalışma yapmışlar. isviçreli bilimadamları buldukları bulgularda bu yöntemin yüzde 70 oranda doğru sonuç verdiğini tespit etmişler. norveçli balıkçılar ise deneyin neresinde görev aldıkları henüz bilinmiyor.

    1

  • grinin elli tonu kitap isminde grinin gerçekten 50 tonu olduğunu düşünmem, araştırmam, en fazla 28 tona kadar çıkabilmem, ardından kitabın baş erkek karakterinin adının christian grey olduğunu öğrenmem ve oradaki grinin 50 tonunun gerçekten renk tonu değil de doggy, misyoner, malak emzirme, vur joker vur, tarzı pozisyon zenginliği olduğunun farkına varmam.

    şimdi de 50 pozisyon nedir ki acaba diye düşünüyorum. 7'ye gelebildim.

  • *bilinen en uzak galaksi: egs-zs8-1. bu bebek 13,1 milyar ışık yılı uzaklıkta.

    *4 yıldır merkür yörüngesindeki messenger'ın, yakıtı bitince merkür yüzeyine yaptığı ölüm dalışı öncesi aldığı son fotoğraf bu olmuş. rip messenger.

    *bir exoplanet*'in yüzeyinden yansıyan ışık ilk kez görülebilir spektrumda tespit edildi. gezegenin adı 51 pegasi b. kendisi şöyle bi' arkadaş.

    *güneş sistemi'nin bilinen en yüksek dağı olympus mons. mars'ta bulunuyor ve everest'ten 3 kez daha büyük.

    *güneş'e çok yakın olduğu için kömüre döndüğünü düşündüğüm merkür yüzeyini meğerse kuyruklu yıldızlar siyaha boyuyormuş.

    *bir yıldızın doğum anı şöyle görüntülenmiş.

    *uzayda herhangi bir uzay aracına bağlı olmadan yapılan ilk serbest uçuşu bruce mccandless 1984'te böyle gerçekleştirmiş. en çok kıskandığım insanlar top 10 listemde kendisinin de adı yazıyor.

    *new york'ta çok ilginç bir şekilde 4 tane gökkuşağı aynı anda görülmüş. bunun nasıl mümkün olabileceğini meteoroloji uzmanı paul neiman şöyle açıklıyor.

    *2006 yılında yola çıkan new horizons uzay aracının 3 milyar kilometre yol alarak plüton'a varmasına sadece 2 ay kaldı. 14 temmuz'da orada olacağı tahmin ediliyor. ayrıca nasa, new horizons'ın plüton yüzeyinde keşfedeceği yeni yerler için isim önerilerinizi bekliyor. ben müthiş bir yaratıcılık örneği göstererek kendi adımı önerdim.*

    debe edit'i: orion telescopes'un inanılmaz yaratıcı reklam afişleri: 123

    üzgünüm edit'i: isim kampanyası 24 nisan'da sona ermiş.

  • daha önce fotoğraflara bakarken denk gelip merak edenler muhakkak olmuştur. o merakınızı gidermek isterim.

    atatürk'ün bir gözü neden diğer göze göre farklı noktada duruyor? şaşılık mı var?
    atatürk'ün sol gözü 1911 yılında trablusgarp harbinde italyan bir uçaktan atılan el bombasının şarapnel parçasından dolayı yara almıştır. tam tedavi olmayıp cepheye döndüğü için sol gözü hafif diğer tarafa doğru bakar.

    adam/atam ''gerekirse gözümü bile feda ederim ama cepheye bir şekilde dönerim'' demiş.

    sol göze dikkat
    sol göze dikkat 2

    ekleme: söz konusu malum göz rahatsızlığının isimlendirilmesi: şehla

  • taso çıksın diye cips yiyerek şişmanlattığınız çocukları şimdi yürüterek zayıflatıyorsunuz.
    teşekkürler nintendo.

    uyarılar üzerine gelen edit: oha entry nick olmuşum *

  • dünyanın en güzel köylerinden biri olarak gösterilen, üzerinde çok az yerleşik nüfus olmasına rağmen yıl içinde milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilen, ölmeden önce gidip görülmesi gereken yerlerden biri olarak gösterilen avusturya köyüdür.

    burayı bu kadar görülesi yapan yerler muhteşem doğası, alpler'le çevrili çok güzel bir göl tarafından çevrelenmesi ve köy evlerinin güzelliğidir.

    viyana'dan gidecekseniz, araçla otobandan salzburg'a 3 saat kadar gidip, hallstatt yol ayrımından dönüp dar ve tek şerit yolları izleyip 1 saat daha yol almak gerekiyor. bu 1 saatlik yol en az hallstatt kadar güzel bir sürü köyün içinden de geçmek anlamına geliyor. istediğiniz yerde durup köy içlerine girip alışveriş yapabilir ya da hava güzelse göl kenarlarında piknik yapabilirsiniz.

    hallstatt'da eğer konaklamayacaksanız 3-4 saat çok çok yetecektir. köy içinde 4-5 adet araç parkı var, buralarda saati 2-3 euroya aracınızı park edebilirsiniz. otomatlarda coin, kağıt para veya kredi kartı geçiyor. aracı parkettikten sonra köy içinde yürümek en fazla 1 saatinizi alır. meydan, kilise, köy mezarlığı gezilecek başlıca yerler. eğer hava güzelse füniküler ile tuz madenine çıkabilir. finiküler ücreti 16 euro. aynı yere yaklaşık 40 dakika yürüyüşle de çıkılabiliyor, köy içinde tuz madenini işaret eden yön levhaları mevcut, bunları takip edebilirsiniz. biz hava kapalı olduğu ve deli gibi yağmur yağdığı için bu etkinliği atladık.

    buraya en yakın konaklanacak şehir ise salzburg. kanımca 1 gece salzburg konaklaması ile hallstatt ve salzburg gezilebilir. hallstatt-salzburg arası da yine araçla muhteşem alp köylerinden geçerek 1 saatinizi alacaktır.

  • eski gosterilerdeki kadar guldurmese bile yine oldukca gulduren ve beklentileri karsilayan bir gosteri.

    belki dun ilk gosteride anlatimda kopukluk yasanmis olabilir ama bugun yaptigi gosteri gayet akiciydi.

    muthis gozlemlerini kendine has uslubu ile yine enfes sekilde anlatiyor cem yilmaz. sag olsun, var olsun.

    fiziksel ozelliklerle ilgili yaptigi bir iki saka vardi. oyle cok komik bir saka olmadigi icin kendisine tavsiyem bu sakayi gosterisinden cikarmasi olacak. cok komik olmayan ve cem yilmaz zekasini ortaya koymayan bir saka icin seyircisini kirmasinin, uzmesinin bir alemi olmadigini dusunuyorum. ıki sira onumde, gosterisinde betimledigi fizikte bir kadin vardi. resmen aglamakli oldu gosterinin o bolumunde.

  • şu an 2. bölümünü izlediğim dizi. aman allah'ım!

    başroldeki merve boluğur'un satranç turnuvasındaki o halleri... turnuvalara katılanlar iyi bilirler ki bu satranç zıkkımı kazandıkça zehirler insanı. tam bir ego yükselticidir. kaybedince de hele hele ezilerek kaybedince de tam bir gurur kırıcı.

    gözümü ekrandan alamıyorum oyun sahnelerinde.
    ilerleyen bölümlerde keyiften öleceğim herhâlde. atmosferi çok güzel dizinin ve görüyoruz ki rakibi küçümseme mevzuları hep varmış!

    katıldığım bir öğretmenler arası satranç turnuvasında ilk rakibim gelmemiş, ikinci rakibim de öylesine gelmişti.
    üçüncüsü beden eğitimi öğretmeni idi ve vallahi turnuvadaki tek hâtundu o da. yanında da erkek arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim bir zibidi. oyun başladı, baktım hocamız o kadar basite alınacak gibi değil dikkat kesildim oyuna. derken tek bir hatasıyla oyunu kaybetme yoluna girdi.
    zibidi başladı, " hocam bu maç berabere bitsin yenisine başlayın " falan demeye. ben maalesef falan dedikçe bu oyuna müdahale etmeye başladı ve ağzından şu sözler döküldü:

    " hayatım atı çapraz sür, atın gidecek " *

    lan bir kahkaha atmaya başladım az kalsın diskalifiye edilecektim.

    o ana kadar erkekine ses çıkarmayan hocamız da " ya saçmalama ozan çık dışarıda bekle beni allah'ını seversen " falan diye isyan etti.

    çocukluğumdan beri yüzlerce belki de binlerce karşılaşmaya çıkmış; rakibin atını, filini, kalesini, vezirini vs. oyun dışına itmişimdir, o vakit ilk defa bir satranç karşılaşmasında rakibin eşeğini saf dışı bırakmıştım.

    bu da böyle bir anımdır.

  • bir koruyucu tüp içerisinde, hepsi birbirinden ayrı şekilde yalıtılmış olan optik elemanlardan meydana gelen kablo.

    ışık dediğimiz elektromanyetik dalga bir ortam içerisinden geçerken kırılmaya uğrayabilir. ortam dediğim şey su, cam gibi, havadan farklı bir madde. ortamdan çıktığındaysa yoluna, oraya girmeden önceki yoluna paralel olan bir şekilde devam eder. bunu günlük hayatımızda sıkça gözleriz. mesela:
    görsel
    (görsel buradan alıntı)

    bu kırılmanın miktarını belirleyen şey, her ortama göre değişiklik gösteren, yani farklı bir değer alan kırılma indisi dediğimiz özelliktir.

    ancak ışık bazen, girdiği ortamdan tekrar dışarıya çıkamayacak şekilde, adına tam yansıma denen bir olayla tamamen geriye yansır. yani ortam içerisinde kalır. bunun için ışığın o ortam içerisine belirli bir açıyla girmesi gerekir ve bu açıya kritik açı denir. fiber optik kablolar, bu özelliği temel alırlar.

    kritik açıyla kabloya giren ışık, kablodan dışarıya çıkamayacak şekilde tam yansıma yapar. bu kabloların içi, yansımayı sağlayacak bir yapıda tasarlanmıştır. böylece içeriye girip yansıyan ışık, tekrar kablonun iç çeperinde bir noktaya çarpar. yansıtıcı özellik, ışığın buradan da yansımasını sağlar. ışık içeride bu şekilde sürekli olarak yansımaya uğrar; ta ki kablonun diğer ucunu bulana kadar.

    bahsi geçen bu yansıtıcı kablonun çevresi, bir başka kablo ile sarılmıştır. bu ikinci kablonun kırılma indisi, ilk kablonunkinden küçüktür. bu ufak kablolar bir araya getirilerek en dış kısmına da silikon bir kaplama geçirilir. sonuçta ortaya şöyle bir yapı çıkar:
    görsel
    (görsel buradan alıntı)

    eğer bu kablo, kablonun içerisinde ışığın tek yol izlemesine izin verecek bir tasarıma sahipse tek modlu, 1'den fazla yol izlemesine izin verecek bir tasarıma sahipse çok modlu kablodur.

    ışığın içeride hapsolarak sürekli yansıması, 100 km'ye yakın bir mesafe boyunca sinyal kaybı olmadan taşınmasını sağlar. bu mesafe boyunca ışığın diğer özelliği olan saçılma olayı, yavaş yavaş sinyalin zayıflamasına yol açar. dolayısıyla ara istasyonlar sayesinde sinyalin yeniden güçlendirilmesi gerekir. bu sayede uzak mesafelere ışık hızında sinyal taşınması sağlanır.

    fiber optik kabloyla taşınması istenen bilgiler, 1'ler yüksek, 0'lar düşük frekanslı dalgalar üretecek şekilde 0 ve 1'lerden oluşan dijital veriler şeklinde kodlanır ve kablo boyunca bu türden dalgalar şeklinde iletilir.

    bakır kabloların fiber optik kablolardan yavaş sinyal sağlamasının nedeni, bakır kabloda iletilen şeyin elektron olmasıdır. elektronlar ışık, yani fotonlar kadar hızlı değildir.

    tek modlu kabloların iletim gücü 3000 metreye kadar verim sağlar. çok modlu kablolar içinse bu mesafe 2000 metredir. yukarıdaki görselde de gördüğünüz gibi, iç kabloların hepsi farklı renklerdedir. her renk kablo, farklı bir mesafeye kadar olan iletimden sorumludur.